‘Kule ve
Liberty Valance’i Vuran Adam’ metnimizde bu soruyu sorduk:
Özgürlüğün
denge değeri nedir?
Başka
türlü soralım:
Özgürlüğün
henhangi bir veya birden çok denge değeri var mıdır?
Öyle
olduğunu önesürenler var. Özgürlüğün, diğer birinin özgürlüğünün başladığı
yerde bittiğini savunanlar var. Ancak bu, toplumsallık ve onun kölelik düzeni
olmakta.
Bilginin
özgürlük değeri daha farklı. Cahil ve aptal kalma özgürlüğü de, din
aracılığıyla insanlara tanınıyor ama bu bir kulluk aslında.
Cahillere
ve aptallar bilgi getirildiğinde, onu inkar ederler ve bilgi getireni öldürmeye
kalkarlar anında.
Bu
durumda bilgicinin özsavunmalı cinayet özgürlüğü vardır. Beraati gerekir.
Galile,
gidip Papa’yı öldürmeliydi ve sonra da, Lao Tzu gibi, çekip gitmeliydi yani.
Osmanlı alırdı onu göçmen olarak.
Toplumsallığın
kölelik olarak tanımlandığı durumlarda, özgürlüğün denge değeri tüm alandır
yani.
Stirner
türü anarkizmde ise, tartışma 100 küsur yıldır açıkta. Birey mi, önce gelir,
toplum mu? Bence bireyine bağlı ama toplumuna bağlı değil.
Yeni ve
farklı bireyler, diğerleriyle eşit veya benzer türü bir yaklaşımla ele
alınamaz.
6
düşünür başustadan yalnızca Lao Tzu ayrıldı. Bu onu, diğerleri arasında
benzersiz ve eşitsiz kıldı. Çünkü o, daha önce var olmayan bir tao açtı. 2,5’ar
milenyumluk geçmişi ve geleceği birleştiren ve 5 milenyumluk Dünya Sistemi’ni
yaratan yoldaki adımlardan biriydi onunki.
Eratosthenes’in
meridyenleri de öyle.
Burada
bilginin özgürlük denge değeri yok, denge bozuluyor çünkü. Kaos değeri var.
Gelenek kaput çünkü.
Makyvelli’ye
karşı Neçayef, Malthus’a (ve dolayısıyla Darwin’e Marx’a) karşı Verhulst,
Einstein’a karşı karşı Kaluza hep böyle. Gödel’i genel karşı böyle saymıyorum,
eksik ve yanlış notasyon kullandı çünkü, söyleminin kurgusu onu baştan
haksızladı.
Bu
epistemik tarih örneklerinin ortak yanı, tüm topluma karşı 1 kişinin hayır
demesi, diyebilmesi. Sanatçılar da, bunu küçük ve hissi ölçeklerde yaparlar ve
aynı cezalandırılmayı görürler.
Felsefeciler
ise, ilginç bir pozisyondalar. Eğer bir felsefeci, bunu baştan yapmazsa, nakil
ve tefsir olur, felsefe ise salt teliftir tanım gereği, yani felsefeci,
felsefeci olmak istiyorsa, kafadan kendi özgürlük değerini, toplumun ve diğer
felsefecilerin kafasına indirmek durumundadır. O nedenle, felsefe negasyondur, denir ama bu, uygulanmaz pek veya hiç. 10 bin
felsefecide 5 veya 10 metafizikçi-ontolojici çıkar ancak. Ondan sonra da,
Sartre özgün sayılır, Heidegger yerine, sanki Sartre Hindiçini’ne savaşmaya
gidince, Fransız emperyalizminin işbirlikçisi olmamış gibi.
Benim
için özgürlüğün denge değeri, baştan ölümle tanımlıydı. Ölüm bilinci, hem
kölelik, hem de özgürlük demek, yalandan özgürlük. Epistemik oryantasyonumun
bebek yaşta yaşadığım ölüme bağlı olduğu kanısındayım ama bunu kanıtlayamam.
Tarih
cilvelidir. 2013’ten beridir TC’de devlet yok ve ben anarkistim. Özgürlüğümün
denge değeri, devleti kendim uygulama
(kendim devlet olma değil ama) yönünde işledi 3 küsur yıldır.
Ancak,
hala vergi ve oy vermiyorum. Askerlik konusu da, 17 yıl önce bedelliyle bitti,
e-devlette görünüyor.
Devleti
kendim uygulama konusu:
Nasıl ki
insani değerlerin minimumu birkaç kırıntı ise, devletsel değerlerin minimumu da
birkaç kırıntıdır. Öncelikle, ayaktakımının ve başıbozukların Ali kıran baş
kesen kargaşacılığının karşısında durmaktır. Temel dini, ahlaki, hukuki, siyasi
değerlerin korunması demektir.
Temel
siyasi değerlerin korunması, solcuların 43 yıldır gözlediğim orostopolluğunun
karşısında durmaktır örneğin. ‘Yetmez ama evet’çileri, hiçbirşeyi zaman içinde
koruyamayan ezeli ve ebedi ergen (2013’te 1 milyon kişi ama 2014’te 500 kişi
yok) Geziciler’e, HDP seçmenlerine karşı tavır almaktır, tarihi hesaplarını
yazmaktır.
50
milyon seçmende en az 1,5 milyon eğitimli, paralı, şerefsiz yavşaktan söz
ediyoruz. Tayyip sayesinde para kazanmış kişilerden söz ediyoruz. Boşta gezen
paralardan nemalanmış, hiçbir vasfı olmayanlardan söz ediyoruz. 2 bin liralık
tıp hizmetine 20 bin lira alanlardan söz ediyoruz, yani herşeyi 10 katı
fiyatlayanlardan söz ediyoruz. Evsizleri, çöpten yemek yiyenleri ve çorbacıları
yaratanlardan söz ediyoruz. Onlar 1,5 ise, 3,5 da sağ, toplam 5 milyon yani, onu
da ekliyoruz.
Vurgu:
Bunlar, 1980 öncesinde 40 milyonda 100 (yüz) binden, 2015’te 50 milyonda 1,5 /
5 milyona çıktılar, bu 3 neo-liberal dalga sayesinde.
Bunlar, özgürlüğün ölüm değeri’ni temsil
ediyorlar. Çünkü aynı insanlar, 43 yıl önce de, bugün de, bu kadar okuyup ne
yapacağımı soruyorlar. Kitapçı olup kitap taşırlar ama kitap okumazlar,
okumadılar bunlar. Kültüre ve bilgiye düşman bunlar.
Özgürlüğün
denge değeri, bunları öldürerek korunur ancak. 1 Kaluza için, bunlardan 10
milyon tanesi öldürülse gerektir.
(27 Şubat 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder