Pazartesi, Şubat 27, 2017

Özgürlüğün Denge Değeri

‘Kule ve Liberty Valance’i Vuran Adam’ metnimizde bu soruyu sorduk:
Özgürlüğün denge değeri nedir?
Başka türlü soralım:
Özgürlüğün henhangi bir veya birden çok denge değeri var mıdır?
Öyle olduğunu önesürenler var. Özgürlüğün, diğer birinin özgürlüğünün başladığı yerde bittiğini savunanlar var. Ancak bu, toplumsallık ve onun kölelik düzeni olmakta.
Bilginin özgürlük değeri daha farklı. Cahil ve aptal kalma özgürlüğü de, din aracılığıyla insanlara tanınıyor ama bu bir kulluk aslında.
Cahillere ve aptallar bilgi getirildiğinde, onu inkar ederler ve bilgi getireni öldürmeye kalkarlar anında.
Bu durumda bilgicinin özsavunmalı cinayet özgürlüğü vardır. Beraati gerekir.
Galile, gidip Papa’yı öldürmeliydi ve sonra da, Lao Tzu gibi, çekip gitmeliydi yani. Osmanlı alırdı onu göçmen olarak.
Toplumsallığın kölelik olarak tanımlandığı durumlarda, özgürlüğün denge değeri tüm alandır yani.
Stirner türü anarkizmde ise, tartışma 100 küsur yıldır açıkta. Birey mi, önce gelir, toplum mu? Bence bireyine bağlı ama toplumuna bağlı değil.
Yeni ve farklı bireyler, diğerleriyle eşit veya benzer türü bir yaklaşımla ele alınamaz.
6 düşünür başustadan yalnızca Lao Tzu ayrıldı. Bu onu, diğerleri arasında benzersiz ve eşitsiz kıldı. Çünkü o, daha önce var olmayan bir tao açtı. 2,5’ar milenyumluk geçmişi ve geleceği birleştiren ve 5 milenyumluk Dünya Sistemi’ni yaratan yoldaki adımlardan biriydi onunki.
Eratosthenes’in meridyenleri de öyle.
Burada bilginin özgürlük denge değeri yok, denge bozuluyor çünkü. Kaos değeri var. Gelenek kaput çünkü.
Makyvelli’ye karşı Neçayef, Malthus’a (ve dolayısıyla Darwin’e Marx’a) karşı Verhulst, Einstein’a karşı karşı Kaluza hep böyle. Gödel’i genel karşı böyle saymıyorum, eksik ve yanlış notasyon kullandı çünkü, söyleminin kurgusu onu baştan haksızladı.
Bu epistemik tarih örneklerinin ortak yanı, tüm topluma karşı 1 kişinin hayır demesi, diyebilmesi. Sanatçılar da, bunu küçük ve hissi ölçeklerde yaparlar ve aynı cezalandırılmayı görürler.
Felsefeciler ise, ilginç bir pozisyondalar. Eğer bir felsefeci, bunu baştan yapmazsa, nakil ve tefsir olur, felsefe ise salt teliftir tanım gereği, yani felsefeci, felsefeci olmak istiyorsa, kafadan kendi özgürlük değerini, toplumun ve diğer felsefecilerin kafasına indirmek durumundadır. O nedenle, felsefe negasyondur, denir ama bu, uygulanmaz pek veya hiç. 10 bin felsefecide 5 veya 10 metafizikçi-ontolojici çıkar ancak. Ondan sonra da, Sartre özgün sayılır, Heidegger yerine, sanki Sartre Hindiçini’ne savaşmaya gidince, Fransız emperyalizminin işbirlikçisi olmamış gibi.
Benim için özgürlüğün denge değeri, baştan ölümle tanımlıydı. Ölüm bilinci, hem kölelik, hem de özgürlük demek, yalandan özgürlük. Epistemik oryantasyonumun bebek yaşta yaşadığım ölüme bağlı olduğu kanısındayım ama bunu kanıtlayamam.
Tarih cilvelidir. 2013’ten beridir TC’de devlet yok ve ben anarkistim. Özgürlüğümün denge değeri, devleti kendim uygulama (kendim devlet olma değil ama) yönünde işledi 3 küsur yıldır.
Ancak, hala vergi ve oy vermiyorum. Askerlik konusu da, 17 yıl önce bedelliyle bitti, e-devlette görünüyor.
Devleti kendim uygulama konusu:
Nasıl ki insani değerlerin minimumu birkaç kırıntı ise, devletsel değerlerin minimumu da birkaç kırıntıdır. Öncelikle, ayaktakımının ve başıbozukların Ali kıran baş kesen kargaşacılığının karşısında durmaktır. Temel dini, ahlaki, hukuki, siyasi değerlerin korunması demektir.
Temel siyasi değerlerin korunması, solcuların 43 yıldır gözlediğim orostopolluğunun karşısında durmaktır örneğin. ‘Yetmez ama evet’çileri, hiçbirşeyi zaman içinde koruyamayan ezeli ve ebedi ergen (2013’te 1 milyon kişi ama 2014’te 500 kişi yok) Geziciler’e, HDP seçmenlerine karşı tavır almaktır, tarihi hesaplarını yazmaktır.
50 milyon seçmende en az 1,5 milyon eğitimli, paralı, şerefsiz yavşaktan söz ediyoruz. Tayyip sayesinde para kazanmış kişilerden söz ediyoruz. Boşta gezen paralardan nemalanmış, hiçbir vasfı olmayanlardan söz ediyoruz. 2 bin liralık tıp hizmetine 20 bin lira alanlardan söz ediyoruz, yani herşeyi 10 katı fiyatlayanlardan söz ediyoruz. Evsizleri, çöpten yemek yiyenleri ve çorbacıları yaratanlardan söz ediyoruz. Onlar 1,5 ise, 3,5 da sağ, toplam 5 milyon yani, onu da ekliyoruz.
Vurgu: Bunlar, 1980 öncesinde 40 milyonda 100 (yüz) binden, 2015’te 50 milyonda 1,5 / 5 milyona çıktılar, bu 3 neo-liberal dalga sayesinde.
Bunlar, özgürlüğün ölüm değeri’ni temsil ediyorlar. Çünkü aynı insanlar, 43 yıl önce de, bugün de, bu kadar okuyup ne yapacağımı soruyorlar. Kitapçı olup kitap taşırlar ama kitap okumazlar, okumadılar bunlar. Kültüre ve bilgiye düşman bunlar.
Özgürlüğün denge değeri, bunları öldürerek korunur ancak. 1 Kaluza için, bunlardan 10 milyon tanesi öldürülse gerektir.
(27 Şubat 2017)

Hiç yorum yok: