Ölüme
gidiyorsun ve geri dönüyorsun.
Bu
kaçıncı?
24
günlük hastalığımın 5. gününde kim olduğumu unuttum. Bu, bir de 2012 Aralık’ta
12 gün ameliyat sırası beklerken, ameliyat olacağım günün tanında olmuştu.
Kim
olduğunu unutmak, bitkisel yaşamdır, komadır, yarı-ölümdür.
2
zevzeğin yüzünden yine kan tükürdüm.
Bu
kaçıncı?
Boğulma
ve bayılma hissi olacak denli oksijensiz kalmak. Bu da yarı-ölümdür. Beyne ve
nöronlara zarar verir. Benimkilere de vermiştir herhalde. Yoksa, böyle
ekstremofil-kognitif olmazdım gibi.
Tüm
kazandığın yeni bilgiler, Acı’larla, ölümlerle kazanılıyor. Bunun böyle olması
absürd ama tüm insan türünün tarihi böyle.
Zihnimde
yeni düşünceler oluştu hastalık nedeniyle ve ben ne olduklarını henüz
bilmiyorum bile.
Bakış
açım değişti.
Biyografimin
pozisyon (veya pozisyonsuzluk) noktası değişti.
Yaşlılığım
değişti.
Bunda
nekrofobimin, kendi ölümlerimi ve çevremde izlediğim artık epeyi sık gördüğüm
tanıdık ölümlerini izlerken verdiği navigasyon (veya yolunu yitirme) hissinin
ağırlığı var temelde.
Su
üzerinde yürümeyi öğrenip, onu bırakmak gibi, yolunu yitirip yitirip bulmak da,
taoist bir yöntem.
Akıl
Çağı’nın epistemik faşizmine karşıyken, İrrasyonel Çağ’ın abuksamalarına da
karşı olmak, devlete karşı bir anarşistken, biten devletin ortamında
ayaktakımının sultancık Ali kıran baş kesenliğine karşı olmak gibi.
Büyük
İskender’in ölümü Antik Yunan’ı bitirdiğinde neler olduğuyla, ABD 11 Eylül
2001’de global zirvedeyken bitirildiğinde neler olduğu, birbirine benzeşiyor.
İskenderiye
Kütüphanesi, Atina’da ve Antik Yunan’da değil, Antik Yunan’ın 2.500 yıl önceki
öncülü ve 3-5 uygarlık eşiği geçmişinde kalan, Antik Mısır’da kuruldu.
Ve onu,
kendini Antik Yunan’ın uygarlık devamı sayan, çukur-devlet Roma yaktı.
ABD de
batarken / batınca, Paris’in New York ve ardından Los Angeles olması gibi, bir
sonraki odak belki Rio de Janeiro, belki Bombay olacak. Belki de
bilim-sanat-düşün güneşi, uzun bir süre tutulmada kalacak, 200 yıl sürecek akıl
batması gibi.
Önce
zeka, sonra bilgi, en son da zeka-bilgi eşlenikliği için tüm yaşamımı yıktım,
kezlerce öldüm.
Sonra da
tarih öldü: Mecaz anlamda: Çürüme, dejenerasyon, barbarlık melezlenmesi,
dekadans olarak.
Kabaca
biyografimle tarih ve tarihçe arasındaki ters orantı hala sürüyor.
Ancak,
ben 24 gün hastayken, TC 2013-2023’ün ve epeyi ötesinin fetret-devri’lenmesi
mecazi ölümleri çakıştı bu kez. Keza, Dünya da batıyor, temelde Trump
simgesinde.
1960’lar
çıkışından 50 yıl sonra 2010’lar inişinin gelmesi, Dewey-1947 bakış açısından
bir siklus yalnızca ama kendi biyografim açısından yeis-ötesi verici bir durum.
Önce
kötü, sonra iyi şeyler yaşamak idare eder ama önce iyi, sonra kötü şeyler
yaşamak, yaşamın ve tarihin seninle alay etmesi gibi. Aynen böyle hissediyorum
şu an: Tarih benimle kafa buluyor.
O
nedenle, rahatça diyebiliyorum ki 1968’liler ve 1978’liler tarihi öldürdü.
Cezaları da; 1988’li, 1998’li, 2008’li ve hatta 2018’li evlatlar oldu: eksi
zekalı, eksi bilgili, faşist, engizitör, lümpen küçük burjuva, her daim taşralı,
her daim ergen.
1983’ten
bu yana 34 yıl geçti. 11 yaş-altını nanay desek, 45 yıl olur. O da 4-5 ölü
kuşak olur, yitik kuşak değil, hiç doğmamış / zombi kuşak.
Bedenen
öldüm, zihnen öldüm, kültürel ölümden popoyu kurtardım gibi. Eksi zekalı
Charlie Gordon olsam bile, kalan zeka-bilgi, bana yeter de artar bile.
Ne
ölümlermiş ama: Kafka’nınkini ve Fassbinder’inkini aştı çoktan. Atay’ınkini ise,
başlamadan önce bile aşmıştı.
Her
zaman merak ederim:
1961-1962
kışında ölümcül hastalanmasaydım, nasıl bir Reha olurdum acaba? Baha gibi mi?
Suha gibi mi?
Ya da
Gün benimle evlenseydi ne olurdu? 3 çocuk babası, alkolik bir banka müdürü mü?
AFL, BÜ,
YTÜ, bedelli askerlik: 4 mucize ama belki 40 felaket.
Eğitimler
nedeniyle yaşamımın şans istatistiğini adil buluyordum ama 2010’dan beridir
bulmuyorum. 11 yıldır ilaç, hastane, doktor yüzü görmekten kurtulamadım bir
türlü. Eşek şakası bir yaşlılığa giriş dönemi oldu benim için.
En büyük
hatam ise, nekrofobimin yarıdan çoğunu kendimin yaratması. Akrofobim varken
bunu yapmak, en hafif deyimle tedbirsizlik ve kendine zarar. Aslında resmen
intihar ama onu geçelim.
Bakalım,
bir fobinin geri vitesi olabiliyor muymuş?
Ancak o
zaman, huzur dolu 24 yıl daha yaşayabilirim belki.
Ölüm bana bunları
öğretti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder