Bu
çizgiyi Metin Üstündağ yarattı. Kendisi, Leman henüz Limon olarak kurulduğunda
bile, kendisi de çizer olmasına karşın, yazıyı çizginin önüne taşıyan mizahi
bir çizgi yarattı.
Bu,
mizahtan çok hiciv demek. Daha çok argo ve küfür demek. Daha çok lümpenlik
demek ki tüm bugünün yaşlı çizerlerinin ağababası olan Gırgır ve Oğuz Aral, lümpen politik çizginin tam simgesiydi.
Öküz-Hayvan,
argo ve küfür demek iken; Ot-Kafa, uyuşturucu kültürü demek. Arada çıkıp
kapanan Harman ise, hem uyuşturucu kültürü, hem de ortaya 3,5-4,5 karışık
demek.
Bu
dergilerde giderek daha çok edebiyatçı yazdı, yazıyor ama yazmayacak gibi.
Metinlerde
tuhaf bir nostalji, acaip bir hümanizm var. Hissilik dejenere ama herkes kendi
yeni kuşak savrulmasında dejenere.
Kimsenin doğruyla ilintisi yok,
kimse dediğinin doğruluğunu sınamıyor.
En
önemli gerçek bu.
Bu
dergilerde, sivil Kürtler’in 1915’te Ermeniler’i katlettiği ve mallarına el
koyduğu yoktur örneğin. Bunun esamesi okunmaz. Onun yerine, ezilen Kürtler
masalı vardır, best-seller hikayedir bu, yazılacak gerçek olduğunu inkar eden
Orhan Pamuk bile bunu yazmıştır.
Bu
dergilerde, Mehdi Zana’nın 1983 Ağustos’unda ‘daha çok sivil ölecek’ dediği de
yazmaz. Savaşı başlatanların Kürtler olduğu da. TC’nin parçalanması yönünde
irade beyanında bulunan neo-liberal yazarların tersine, bu dergilerin
yazarlarının metinlerinde bu konu hiç anılmaz.
Kırmançiler’in
Zazalar’ın varlığını 100 yıl inkar ettiği veya Yezidiler’e yaptıkları da.
Devlet
kuramamanın ve 6 bin yılda bir alfabe edinemenin ve yazıya geçememenin anlamı
da.
Onun
yerine, slaktivist mazlum edebiyatı
vardır.
Tüm
sosyolojik konulara yaklaşım da böyle inkar
kültücü’dür. Gerçekleri ve geçerlilikleri yok sayar.
Ayrıca,
eskiden sosyoloji yerine sanat, densizliği vardı, şimdi sanatçılar sosyoloji
bile eyler, densizliği var.
TC’deki 100
halkın adının listesi yok ortada örneğin. Engizisyon adını anamadılar bile
hala. İslam Faşizmi değil, İslam engizisyonu olacağına bile ayamadılar henüz.
Faşizm-engizisyon eşlenikliği onları 3 paradigma birden aşar zaten.
Ancak,
beyinsel zavalıllıklarını renkli don gibi bayrak yapıyor bu dergiler. Hamamdaki
deliler gibi, kendi gürültülerini duydukça, koroları çoğalıyor,
kalabalıklaşıyor.
Moda
olanın, demode olacağını da bilmiyorlar henüz bu her daim ergenler.
Hemen
al, hemen al’cı tüketim çizgisinde bu dergiler…
(25 Şubat 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder