Accaip
eğlenceli ve ironik:
Adam
kendini böyle sıfatlamış, bizim tarihçilerse bunun yerine, Anadolu Selçuklu
Devleti diye bir şey uydurmuşlar.
Bu, onun
dönemindeki bir tarihçi tarafından da dilegetirilmiş: Rum imparatoru, demiş ona.
Ancak
konunun özü, yanlışlıklar komedyası:
Rum,
Roma demek. Keykubad’ın Roma saydığı devlet ise, aslında Bizans. Tamam, Bizans
da kendini Roma saydı ama en başta, sonra ve sonlarda değil. Ortalarda ve
sonlarda, Ortodoks-Katolik ve Latince-Yunanca ikilemleri ve düşmanlıkları,
neredeyse bin yıllık olmuştu. Bizans da, Bizans olmuştu.
Bu
yanlışlık silsilesini, Karamanoğlu Mehmet Bey de sürdürüp, sokaklarda Türkçe
konuşulmasını emredip, bölgede geleneksel yazı dili alfabesi olan Yunan
Alfabesi’ni seçip, tarihe Karamanlıca olarak geçen, en bahtsız melez dillerden
birini yarattı. Hikaye yine bitmedi, Hristiyan Gagavuzlar ve Müslüman Kırım
Tatarları’nın bir bölümü de, Karadeniz bölgesi Pontus Rumu geleneği nedeniyle
olsa gerek, aynı alfabeyi kullandı. Bugün, Karamanlıca-Gagavuzca matbu kitap
olduğunu biliyoruz ama gören yok.
Hani,
tam da ‘bir deli kuyuya taş atmış…’ öyküsü…
Sonra,
‘kılavuzu karga olanın…’ durumu da var:
Roma
tarihe, ABD ile birlikte çukur-devlet olarak geçen ender devletlerden biri.
Sanatı, bilimi, düşünü yok. En komiği de, bugün hala kullanılan Roma Hukuku
diye bilinen şeyi, Romalılar değil, onu batırmış olan barbarların yazıya dökmüş
olması. Tam, vakıa aynı, rivayet muhtelif, durumu. 500-600 yıl süren bir
yazısızlık geleneğinden söz ediyoruz.
Bu arada
Keykubad, tabii ki Konya değil, Romalılar’ın kullandığı ‘Iconium’ dedi
devletine. ‘Iconium’u da, pekala ‘ikoncan’ olarak çevirebiliriz serbest
vezinle.
Yani,
Keykubad’ın Roma’sı, epeyi ikoncan bir Roma.
Ancak kendisinin
bu eksi zekalılığı yanında, epeyi artı zekalı bir davranışı da var:
(Kendi
adıyla kurduğu) Alanya’dan Sinop’a, aşağı yukarı her 50 kilometrede bir 25 kervansaray
inşa etmişliği. İpek Yolu’nun doğu-batı eksenini herkes bilir ama Azak-Baltık
kuzey-güney ticaret eksenini çoğu tarihçi bile bilmez (bizim Ortaylı bilmez ya
da inkar eder herhalde). Onu tamamlamış bu yol.
Bu 2
dikey ticari rota, MS 1’de Gotlar’ın, MS 400’de Alanlar’ın, MS 800’de Vikingler’in
hegemon ve çıkar sahibi olduğu rotalar.
MS 900 gibi
ise bizim Türkler, o İpek Yolu’na hakim olduğunda yalnızca haraç alabildi.
Ticaret batıda Norveçliler’in, ortada Museviler’in (yani Hazarlar’ın), doğuda
ise (Türkler’in 15 alfabesinden birini onlara hediye eden) Sogdlar’ın elindeydi.
Tarihe
böyle alternatif-gayrıresmi (ama çakma veya spekülatif olmayan) bilgilerle
bakmak iyi gelir beyinlere. Örümcek ağları temizlenir biraz olsun.
Tuhaf
olan şey, Keykubad-Mehmed çizgisindeki Türkçe, Yunan Alfabesi kullanırken,
Keykubad’la eşzamanlı Roma’daki Vatikan’da ‘Codex Cumanicus’ta tarihte ilk kez
olarak Latin Alfabesi ile Türkçe kullanılır. Bugün okursunuz o belgeyi ve aşağı
yukarı anlarsınız.
Tabii
bunda temel pay, bizim 550 Göktürkler’inin kardeş kardeş kafasını ezdiği veya
batıya postaladığı epeyi Türkik halkın, daha Göktürkler zamanında Hristiyan
olmuşluğu gerçeğindedir.
Türkler;
160 devlet kurup batırıp, 10 küsur din kullanıp, 15 alfabe kullanıp, tarihin
tüm yanlışlarını yapmak ister bir gelenek çizgisinde yer alan bir acaip
tarihsel vaka. İkinci bir örneği yok.
Dolayısıyla,
Keykubad’ın 1 büyük hataya karşı, 1 büyük başarı yakalamışlığı, maçı hiç
olmazsa 1-1 bitirmiş ve öyle de kaydetmiş. Gerisi, Cengiz Han 500, Anadolu
Beylikleri 0, hezimeti.
(27 Şubat 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder