Mikkelsen,
tek başına bir oyunculuk ekolü oldu çıktı. Üstelik kendinden önce aynı rolde Anthony
Hopkins zirvesi varken, ‘Hannibal’ rolüne öyle bir renk kattı ki dizi fenomen
oldu çıktı.
Ford,
yeni reklam yüzü olarak onu seçmiş. Kısa bir film yapmış: ‘La Fantome’ /
Hayalet. Ford’un yeni modeli, filmde yan rollerden biri kadar küçük bir rolde. Oysa
‘Hire’da başrol, arabanın ve şöförün (Clive Owen) idi.
Kısa
filmde Mikkelsen kiralık bir katil. Birini öldürmesi isteniyor. O da, yalnızca
Ford arabası var diye kurbanlarını öldürmediği gibi, kendinden sonra gönderilen
ikinci katili de bertaraf ediyor. Sonra da, arabayı alıp gidiyor ve geriye bir
motorsiklet bırakıyor, artı biri yüzü estetik ameliyatla değiştirilmiş gizli
tanık olan çifte, kaçmaları için kendini göstermeden uçak bileti veriyor motosikletin
yanında hediye olarak. Belki de arabayı o adreste geri verecek, o belirsiz
kalıyor. Ülkeler, İspanya ve Peru bu arada: İroni de burada.
Reklamcılık
camiasında film, infialle karşılanmış. Kimse, Ford’un bunu neden yaptığını
anlamamış. Oysa basit:
‘Hire’
gibi, ‘A’ da, sinema tarihi müzesinde yerini aldı bile çoktan. Oysa,
milyonlarca reklam filminin kaçı sinema tarihine girebilecek ki?
Ford,
zaten büyük reklam bütçesine sahip olan bir şirket. Bundan 8 dakikalık kısa bir
filme 10 milyon dolar ayırırsa, batmaz, batmadı da.
Bu,
yumuşak ötesi bir reklam anlayışı. Reklam filmi kabul edilmeyebilecek bir
reklam filmi çekebilme ve çektirebilme cesareti. Mikkelsen’in karizması, o
filme ve dolayıısyla o metaya 10 milyon yeni potansiyel müşteri kattı bile
çoktan.
Bu, ‘al
lan, hemen al lan, kerizlen bak lan’ günümüz reklam anlayışının çok ötesinde
olduğu için, dunkof günümüz reklamcıları bunu kavrayamamışlar.
(15 Şubat 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder