Adalet
Ağaoğlu – Leyla Erbil çizgisinin temiz aile zevcesi tutunan-kadın niteliği, 50
yıllık perspektifiyle beni tiksindiriyor.
Benim
için bu günümüzde; Perihan Mağden, Ece Temelkuran, Aslı Erdoğan çizgisiyle
tanımlı.
1970’lerin
temiz aile zevcesi kadın yerine, günümüzde karakafalılara veren slaktivist tip
var.
Mağden
ve Erdoğan, BÜ ve RC çizgisiyle de tanımlı.
Onların
antitezi olarak, BÜ’den intihar etmiş 2 kişi olarak, 1’i kadın yazar aday
adayı, 1’i kadın ressam aday adayı da örnekleyebilirim.
Devir
hep aynı:
Tutunup
kazananlar, tutunamayıp kaybeden ezikler.
Erdoğan,
ilk kitabının yayınlanma aşaması olan 1993-1994’ten beridir, hep ikinci
kategoride oldu. Sonra, hapisten salındı ve şak diye, birinci kategoriye sınıf
atladı (manevi sınıf atlama da vardır, statü biçiminde tezahür eder).
Hapiste
olduğu sürece, çıkınca intihar edecek diye çok korktum. Şu an bu korkumdan
utanıyorum. Onun yerine, şeyselleşerek ruhunu inthar etti kendisi, Ayşe Arman
röportajıyla (o kadın hakkında yazacağım en kısa satır bile, dava açılacak
derecede hüküm doludur).
Erdoğan’ı
1989’da tanıdım. Kendisi 2 yanlış erkeğin ardından boştaydı. Ona yaklaşan ve 3
aynı adlı kadından peşpeşe muzdarip Kerem’si tip nedeniyle, epeyi bir
Fassbinder planı çektik ve yaşadık.
Erdoğan ne
dedimse tersini yaptı.
CERN’e
gitmedi, Brezilya’ya gitti, bilimi bıraktı.
Herşey
olup bittikten sonra, bir kez daha karşılaştığımızda, onun acılarıyla uğraşma
lüksüne sahip olamayacak kadar dipteydim.
Aykırı
doğrular olduk hep onunla yani.
Not:
Sonuçta, bir resim yapıyoruz ve onun içine kendimizi de yerleştirmek
durumundayız, eğer dürüstçe yazıyorsak. Dürüstlüğü teşhircilik sayan, feodal
kırması çarpık zihinlere selam olsun buradan.
Sonuçta
Erdoğan slaktivist bile olamadı. Kürtler, birçok diğer insana yaptıkları gibi,
onu da ayakçı olarak kullandılar. İçeri alınmasından bir gün önce yazdıkları,
bana bilgisayarına zarar verenlerin birkaçının da onlar olduğu kanısı verdi.
Erdoğan’ın
mazohist-paranoyak bir yanı olduğunu da hep düşündüm, hissettim, yaşadım. Ben
de, ‘ben ve 7 milyar’ dedim hep ama kimsenin bana özel kötülük tasarladığını
düşünmedim, daha yeni doktor eliyle gömülüyordum üstelik.
Erdoğan,
lümpen bir dişilik bilinciyle veya bilinçsizliğiyle, ruhunun karını güneşe
tuttu ve eridi. Geriye baki kalan da dejenerasyon oldu. Oysa, bir Anna Cavan
veya Sylvia Plath daha olabilirdi pekala.
Sorun şu
ki hep öyle olur, Lili Marlene’de ve Maria Braun’da olduğu gibi.
İşbirlikçilik
işbirlikçiliktir, iktidar seçkini, kitle, azınlık, marjinal, öteki farketmez. Ayakçılıktır
sonuçta.
Bundan
sonra Erdoğan’ı tüm öncüllleri gibi, sürekli taraf değiştitirken göreceğimiz
kanısındayım.
Çetin
Altan’ın dediğince: 1’den sonrası ayrıntı ve istatistik.
Tabii 2
oğulun şu anki konumlarını da unutmamakta yarar var.
(24 Şubat 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder