Perşembe, Şubat 23, 2017

Aslı Erdoğan

Adalet Ağaoğlu – Leyla Erbil çizgisinin temiz aile zevcesi tutunan-kadın niteliği, 50 yıllık perspektifiyle beni tiksindiriyor.
Benim için bu günümüzde; Perihan Mağden, Ece Temelkuran, Aslı Erdoğan çizgisiyle tanımlı.
1970’lerin temiz aile zevcesi kadın yerine, günümüzde karakafalılara veren slaktivist tip var.
Mağden ve Erdoğan, BÜ ve RC çizgisiyle de tanımlı.
Onların antitezi olarak, BÜ’den intihar etmiş 2 kişi olarak, 1’i kadın yazar aday adayı, 1’i kadın ressam aday adayı da örnekleyebilirim.
Devir hep aynı:
Tutunup kazananlar, tutunamayıp kaybeden ezikler.
Erdoğan, ilk kitabının yayınlanma aşaması olan 1993-1994’ten beridir, hep ikinci kategoride oldu. Sonra, hapisten salındı ve şak diye, birinci kategoriye sınıf atladı (manevi sınıf atlama da vardır, statü biçiminde tezahür eder).
Hapiste olduğu sürece, çıkınca intihar edecek diye çok korktum. Şu an bu korkumdan utanıyorum. Onun yerine, şeyselleşerek ruhunu inthar etti kendisi, Ayşe Arman röportajıyla (o kadın hakkında yazacağım en kısa satır bile, dava açılacak derecede hüküm doludur).
Erdoğan’ı 1989’da tanıdım. Kendisi 2 yanlış erkeğin ardından boştaydı. Ona yaklaşan ve 3 aynı adlı kadından peşpeşe muzdarip Kerem’si tip nedeniyle, epeyi bir Fassbinder planı çektik ve yaşadık.
Erdoğan ne dedimse tersini yaptı.
CERN’e gitmedi, Brezilya’ya gitti, bilimi bıraktı.
Herşey olup bittikten sonra, bir kez daha karşılaştığımızda, onun acılarıyla uğraşma lüksüne sahip olamayacak kadar dipteydim.
Aykırı doğrular olduk hep onunla yani.
Not: Sonuçta, bir resim yapıyoruz ve onun içine kendimizi de yerleştirmek durumundayız, eğer dürüstçe yazıyorsak. Dürüstlüğü teşhircilik sayan, feodal kırması çarpık zihinlere selam olsun buradan.
Sonuçta Erdoğan slaktivist bile olamadı. Kürtler, birçok diğer insana yaptıkları gibi, onu da ayakçı olarak kullandılar. İçeri alınmasından bir gün önce yazdıkları, bana bilgisayarına zarar verenlerin birkaçının da onlar olduğu kanısı verdi.
Erdoğan’ın mazohist-paranoyak bir yanı olduğunu da hep düşündüm, hissettim, yaşadım. Ben de, ‘ben ve 7 milyar’ dedim hep ama kimsenin bana özel kötülük tasarladığını düşünmedim, daha yeni doktor eliyle gömülüyordum üstelik.
Erdoğan, lümpen bir dişilik bilinciyle veya bilinçsizliğiyle, ruhunun karını güneşe tuttu ve eridi. Geriye baki kalan da dejenerasyon oldu. Oysa, bir Anna Cavan veya Sylvia Plath daha olabilirdi pekala.
Sorun şu ki hep öyle olur, Lili Marlene’de ve Maria Braun’da olduğu gibi.
İşbirlikçilik işbirlikçiliktir, iktidar seçkini, kitle, azınlık, marjinal, öteki farketmez. Ayakçılıktır sonuçta.
Bundan sonra Erdoğan’ı tüm öncüllleri gibi, sürekli taraf değiştitirken göreceğimiz kanısındayım.
Çetin Altan’ın dediğince: 1’den sonrası ayrıntı ve istatistik.
Tabii 2 oğulun şu anki konumlarını da unutmamakta yarar var.
(24 Şubat 2017)

Hiç yorum yok: