Salı, Eylül 04, 2018

ABD küreselleşmeyi bitiriyor mu?


Güzel soru.
İlhan Uzgel bu soruyu yanıtlamaya çabalamış. Saptaması şu:
“Küreselleşmenin altında yatan fikrin kaynağı neoliberalizmdir. Finansallaşma, özelleştirme, ücretlerin baskılanması, gümrük duvarlarının indirilmesi, yani serbest ticaretin desteklenmesi, üretim ve tüketim süreçlerinin giderek ulusaşırı nitelik taşıması, bir bölgedeki gelişmenin dünyanın başka bir bölgesini daha hızlı ve daha derinden etkilemeye başlaması ve buna eşlik eden postmodern, bireyci, hazcı kültür ile kimlik siyasetinin öne çıkması küreselleşmeyi tanımlıyordu.”
Öyle değil imiş.
Wallerstein, Arrighi, Frank ve Amir, ‘Genel Bnalımın dinamikleri’ kitabında, 1983 momentinde sorunun daralan pazar olduğunu belirtiyorlar.
1945-1983 arasında da bu daralmanın iki kez yaşandığını imliyorlar. (Bu kadro, marksist eğilimli tarihçilerden oluşmakta.)
Böyle olunca kürselleşme şunlar demek:
Pazar yapılamayan ülkenin haritada bilinmesi. Bakınız: Arap Baharı.
G-7 yerine, G-20 ülkeleri düzeni.
% 15 global nüfus kapitalizmi yerine, limit maksimum % 50 kapitalizm uygulaması (ki orada durud).
Devamında:
% 50 katılım, hızla % 30’a düşecek gibi.
Yanısıra, G-7 içinde de, % 100’den % 50’nin altına düşecek gibi.
Yani zenginleşme çabası, yeniden fakirleşme getirecek gibi.
Ek:
Aradan 38 yıl geçti. Hala; kimin, neden, kim için bu çılgın tüketim salgınını yarattığını merak eder dururum. Kimsenin işine yaramadı çünkü.
Devam:
“2016 tarihli IMF raporu 2012’den bu yana dünya ticaretinin, kendisinden önceki dönemin ortalamasının yarısından az büyüdüğünü belirtiyor.”
ABD-ABD küçülmesi 2007’de başladı, 2012’de globalleşmiş demek ki.
“Ancak asıl sorun, sürdürülebilir büyüme ve sürdürülebilir borçlanma diye bir şeyin olmaması. Tamam bu, ‘mortgage’ krizi de demek ama aslında, verilen paraların aslında geri alınamayacağı baştan biliniyordu da demek.
Küresel finansal hareketlerde ise, 1990-2008 yılları arasında dünya ekonomisinin yüzde 23’üne ulaşmışken, günümüzde bu oran % 6’ya indi.”
Bunu şimdi söylemeleri, söyleyebilmeleri, söylemeye cesaret edebilmeleri ironik. Çünkü eğer zamanında bunlar yazılsaydı, olay baştan önlenebilirdi.
Bu arada dikkat:
Türkiye’de sanal finans market, reel sektör marketinden hala daha büyük durumda.
“BM’nin yayınladığı Yatırım Eğilimleri Monitor’üne göre, 2016 ile 2017 arasında bütün dünyada doğrudan yatırımlarda % 16 azalma olduğu belirtiliyor.”
İşte bu: Küçülmenin asıl kanıtı bu. Çünkü yatırım yoksa, büyüme de yoktur.
Daha önce negatif kahinler türünden epeyi metin okumuşluğumuz var ama dayanak veri yoktu. Oysa bunlar gerçek dayanak veriler.
Ancak diğer bir gerçek şu:
Çökme noktasına gelmemiş ekonomiler, el freniyle küçülürlerse, devrilmezler. Birileri sağ ve ayakta kalacak yine de yani. Türkiye değil ama.
(3 Ağustos 2018)

Hiç yorum yok: