Sorular ve yanıtlar:
1-)
Varlık ile olan arasındaki fark nedir?
Varlık, var olan, var olma, var
oluş, hep dilsel ayrımlar ve bu ayrımlar, Türkçe’de başka, İngilizce’de başka.
Fizik de varlık bilimi demek
aslında. Metafizik de, o kitabından ardından geldiği için, öyle adlandırılmış.
Evren’de var olan herşey, varlık
tanımına giriyor ama felsefi açıdan insani
varlık en önemlisi sayılıyor. Ama benim için o önemli değil. Düşünce,
bilgi, şu bu, her ne ise onların bütünü önemli. Onların da önemli bir bölümünün,
bildiğimiz Homo Sapiens ile hiçbir ilintisi yok.
Diğer bir deyişle:
Benim için, düşünmeyen insan
yoktur ya da düşünen insan olma durumu a priori bir koyut değildir. Spinoza’nın
‘insan düşünür’ önermesi geçersizdir yani. Dahiler bile, yaşamlarının % 1’inde
düşünürler ve bilgi üretirler, gerisini ortalama bir insan gibi, yani bir hiç
gibi yaşarlar. Ortalama bir insan ise, üniversite mezunu olsa bile, tüm yaşamı
boyunca olsa olsa epsilon toplam kadar düşünür.
Düşünceyi varlık sayınca, klasik idealizmden,
hatta Platon idea’sından söz etmişiz sanılıyor, oysa o, çok binyıldır geride
kalan bir şey.
Artık, yapay zeka var,
kütüphaneler üzerinden dış bellek bilgisi var, ‘genetiğin yerini kültür aldı’
var. Bilgi / düşünce / kültür yazılım yani, donanımla ilintisi kalmadı limitte.
Bilginin / düşüncenin en basit,
en banal formundan, en gelişkin ve en meta / öte formuna kadar, benim için
hepsi bilgi-varlık. Popüler kültüre ilgim buradan geliyor: Popüler kültür
boktur, tarih ve gelecek de bokun, kuburun, kabirin (ölümlerin) olduğu yöne
doğru akar, dolayısıyla popüler kültürü izlemek gelecekbilimdir ki buna benzer
bir şeyi ‘İdoru’da Gibson da demiş.
Kendim içinse, bilgiyi epeyi
daraltıp gelecekbilim ve Homo Posterus vektörleri üzerine yoğunlaşıyorum.
2-)
Düşünceyle bilgi arasındaki ilişki nedir?
Düşüce, bilgi üretir. Bilgi 5
duyu-dil kullanabilir: Sözel (mantık ve matematik dilleri öte-sözdili olarak
buraya dahil), işitsel, görsel, motor, kimyasal (iç kimya: duygular, dış kimya:
koku, tat).
3-)
Bilgi, felsefede, özneyle nesne arasında kurulan ilişkiden üretilen şey ise,
bilgi düşüncenin bir ürününden, bir türevinden başka bir şey değil mi?
Aşağı yukarı öyle ama anlatmaya
çabaladığım üzere, ben artık aşırı daraldım. Diyelim, 1994 basımı Thema
Larousse var, ben onun yalnızca 1 cildinin 1 bölümüyle ilgileniyorum ama diğer
hepsi de bilgi. Not: Bu daralmayı, disiplinlerarası ve çokdisiplinli olsam da,
yaşlandığım ve beynim yorulduğu için yapıyorum.
4-)
Düşünce olmayan şeyler bilgi yerine bilgiye benzer bir şey mi üretir? (Data,
veri bu tarz bilgilerden mi oluyor?)
Veri, bilginin sayılara dükülmüş,
ististik formu sayılabilir. Gençliğimde tüm Dünya almanaklarını okudum. O
sayılar kafamda grafikler olarak var. Gerçek sayısal verilerle desteklenmeyen
hiçbir kuram ve çıkarsama bilgi geçerli olamaz. Kendi insani kuramlarımı daima
o sayılarla tartarım ve ölçerim.
5-)
Varoluş(lar) ile töz varlık arasındaki ilişki tam bilgiyle eksik bilgi
arasındaki ilişkiye benzemiyor mu?
Benim için töz varlık, yine dar
bir tanım, bebekliğimden, anımsamadığım dönemden beridir böyle ama bu.
İçgüdüsel bir bilgi oryantasyonu
(bilgiye yönelim ve bilgisel yönlerde / vektörlerde kaybolmama). Bunu saf duygu
olarak / yoluyla yapanlara sanatçı deniyor.
6-)
Varoluş özden önce gelir ve öz varoluştan önce gelir, tartışmasında, hem
varoluş özden önce gelir hem de öz varoluştan önce gelir mantığı bu sorunu
aşmaz mı?
Şizofrenik olduğum için, zamanı
tek yönlü / ileriye akışlı, tersinmez, homojen, sürekli yaşayan ve algılayan
biri değilim. Yukarıdaki tanımlar ise, zamanı tek yönlü akışlı kabul ediyor. Dolayısıyla bu soru, benim yanıt
ilgimin dışında kalmış oldu.
7-)
Varoluş(lar), töz varlığın kötü bir kopyaları gibi bir şey mi?
Bendeki bilebilme tözümü /
nüvemi, okumayazma bildiğim 52 yılda, onlarca metamorfozdan geçerek, geçirterek,
geçirilerek, buralara kadar geldim. Bu sırada, bilimsel ve sanatsal bilgi de
çok arttı ve değişti. Onları da izlemek zorunda kaldım. Örnek: Kozmolojideki
dış gezegenler bilgisi, benim çocukluğumda yoktu ama şimdi var ve her yıl
birkaç yüz dış gezegen bulunuyor, ben de onları 2 yılda bir yenileyerek
öğreniyorum.
8-)
Yokluk siyah ve varlık beyaz ise, siyahtan beyaza sonsuz geçiş gibi varlığın
sonsuz dereceleri olabilir mi?
Dolayısıyla
bilgi arttıkça olmasa bile eğer doğru şekillerde bilgi atarsa, varlık
konsantrasyonu artar diye düşünüyorum.
Varlığın da, bilginin de grileri
var elbette. Gençken bilgi arttıkça, varlık da artıyor ama yaşlandıkça, libido
/ yaşam enerjisi epeyi azaldığı için, öyle olmuyor, bende varlık azalıyor ama bilgi artıyor yani.
9-)
Bir şey eğer var-değil diye tasarlanabiliyorsa, bu şeyin özünün varlığı kuşatmadığı
söylenebilir mi?
Aristo’cu bakış açısıyla
söylenebilir, Lao Tzu’cu bakış açısıyla söylenemez. Batı x Doğu diyalektiği
konusu bu.
10-)
Varlık kendi başına salt olmuyorsa, yani sadece töz varlık olarak
potansiyeldeyse ve şeyin mantıklı tasarlanması mümkün olması sonucunda şeye
yükleniyorsa öyleyse varoluş sadece şeyin bir niteliğidir diyemeyiz mi? Yani öz,
varoluştan daha öncel olmaz mı?
Son cümle için: Zaten Aristo,
Metafizik’i senin dediğin gibi sona bağlıyor: Buna da, ilk neden diyor. İslam
bunu 1100’de, Hristiyanlık bunu 1250’de öğrenip, içersiyor. Yoksa, başlangıç
tektanrılıkları, felsefi açıdan ilk nedeni tarif edebilecek bir dile sahip
değildi.
10.0-)
Peki Aristo ve Heidegger dışında öne çıkan başka biri yok mu? Mesela Nicolai
Hartmann'ın yeni ontolojisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Artık, ilgi ve bilgi alanımı çok
daralttım. Ne ontolog Hartmann, ne de fenomenolog Husserl ilgimi çekmiyor.
Beni, epistemoloji ilgilendiriyor ve bu konuda güvendiğim ve referans aldığım
felsefeci yok. Onun yerine, kognitif psikoloji, informatik ve kültüroloji bilim
dalları var. Bunlarda da, kesin referans verebileceğim bilimci yok. Bu konuda
bu kadar çok yazmamın nedeni de bu zaten: Kendi sorularımı kendim yanıtlamaya
çabalıyorum.
10.1-)
Epistemoloji - enformasyon teorisi ve sistem teorisi ve sibernetik. Ontoloji -
? ve ? ve ?.
2 cümle için ayrı ayrı olarak:
Bilgibilim alanları çok parçalı.
Hala birleştiremediler. Benim de böyle bir kaygım yok. Homo Posterus gibi henüz
var olmayan bir tözün bilgisinin peşinde, insan türünün dışına yol alıyorum.
Negatif ontoloji, negatif
metafizik, negatif egzistansiyalizm var şimdilik.
10.2-)
Meta-ontoloji nedir?
Var olmayan varlık türlerini
tasarlayıp, bunu anlatacak henüz var olmayan dili yaratmak ve bunun henüz var
olmayan bilgi alanını inşa etmek. Benim Homo Posterus, böyle bir konu.
Yani, keşfi geçtim, artık icattayım epeyidir. Son 12 yıllık
gelecekbilim bloglarımın seyrinin tamamı, bu minval üzeredir.
10.3-)
Varlığın bilim olması için olası bir çözüm için tümeller yerine, tikellere
yönelmeyi şahsen ben de mantıklı buldum, o zaman buna ne gibi tikeller hatta
tekillikler sebebiyet verebilir? Eksi varlık mı diyorsunuz: Örneğin anti madde
ile madde arasındaki birleşimin yokluğa yol açmasının üzerinden doğru düzgün
ontolojik çalışmalar yapmak, gerçekten ontolojinin bilim olmasında etkili
olabilir mi?
Herkes, kendi yolunu seçecektir,
daha makul olan da budur. Sonra, icat edilen bilgiler toplanır, haritası ve
ansiklopedisi derlenir. Orta Çağ’da bu tür toplu bilgilere summa deniyormuş, toplam yani. Ben de, 300 küsur kitaplık
metinlerimi 30 kitaba indirgemek arzusunrdayım.
Anti-madde eksi varlık değil.
Karanlık madde ve karanlık enerji de eksi varlık değil. Mikro-mikro zarlar ve
sicimler ve boyut açılımları belki eksi varlık olabilir. Yani, uzay-zaman ve
madde-enerji içiçeliğinin açılması, düğümlü boyutların açılmasının yolları ve
bilgisi gibi.
4-)
Ontoloji bilim olduğunda, bilim, bilim olarak kalır mı? Ya da daha doğusu,
bilim bu arada çok başkalaşırsa ne olur? Yoksa varlığın bilim olamaması deney
ve gözlerden ve/veya deney ve gözlemin kendisinden kaynaklanıyor olabilir mi?
Epistemolojik taksonomi
(sınıflandırma bilimi) ilgimi çeken bir konu değil. Epeyidir, benim için
bilim-sanat-felsefe, banal-elit bilgi ayrımları silindi. Birleşik ve
hiper-tekstli total bir bilgi içindeyim.
5-)
Postmetafizik diye bir şey duydum, bilginiz var mı? Bu nedir?
Hayır, duymadım ama öğrenirm.
6-)
Meta-felsefe şimdilik bütün her şeyin üzerindedir, sınırların sınırıdır
diyebilir miyiz?
Sınır yok. Sınırlılığın ve
sonluluğun tamamen tanımsal olduğunu daha önce de yazdım. Süreksiz tanımı,
sonsuza limitleme yaratıyor.
(1
Eylül 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder