Cumartesi, Eylül 01, 2018

Okurumun Yeni Soruları ve Yanıtlarım


Sorular ve yanıtlar:

1-) Varlık ile olan arasındaki fark nedir?

Varlık, var olan, var olma, var oluş, hep dilsel ayrımlar ve bu ayrımlar, Türkçe’de başka, İngilizce’de başka.

Fizik de varlık bilimi demek aslında. Metafizik de, o kitabından ardından geldiği için, öyle adlandırılmış.

Evren’de var olan herşey, varlık tanımına giriyor ama felsefi açıdan insani varlık en önemlisi sayılıyor. Ama benim için o önemli değil. Düşünce, bilgi, şu bu, her ne ise onların bütünü önemli. Onların da önemli bir bölümünün, bildiğimiz Homo Sapiens ile hiçbir ilintisi yok.

Diğer bir deyişle:

Benim için, düşünmeyen insan yoktur ya da düşünen insan olma durumu a priori bir koyut değildir. Spinoza’nın ‘insan düşünür’ önermesi geçersizdir yani. Dahiler bile, yaşamlarının % 1’inde düşünürler ve bilgi üretirler, gerisini ortalama bir insan gibi, yani bir hiç gibi yaşarlar. Ortalama bir insan ise, üniversite mezunu olsa bile, tüm yaşamı boyunca olsa olsa epsilon toplam kadar düşünür.

Düşünceyi varlık sayınca, klasik idealizmden, hatta Platon idea’sından söz etmişiz sanılıyor, oysa o, çok binyıldır geride kalan bir şey.

Artık, yapay zeka var, kütüphaneler üzerinden dış bellek bilgisi var, ‘genetiğin yerini kültür aldı’ var. Bilgi / düşünce / kültür yazılım yani, donanımla ilintisi kalmadı limitte.

Bilginin / düşüncenin en basit, en banal formundan, en gelişkin ve en meta / öte formuna kadar, benim için hepsi bilgi-varlık. Popüler kültüre ilgim buradan geliyor: Popüler kültür boktur, tarih ve gelecek de bokun, kuburun, kabirin (ölümlerin) olduğu yöne doğru akar, dolayısıyla popüler kültürü izlemek gelecekbilimdir ki buna benzer bir şeyi ‘İdoru’da Gibson da demiş.

Kendim içinse, bilgiyi epeyi daraltıp gelecekbilim ve Homo Posterus vektörleri üzerine yoğunlaşıyorum.

2-) Düşünceyle bilgi arasındaki ilişki nedir?

Düşüce, bilgi üretir. Bilgi 5 duyu-dil kullanabilir: Sözel (mantık ve matematik dilleri öte-sözdili olarak buraya dahil), işitsel, görsel, motor, kimyasal (iç kimya: duygular, dış kimya: koku, tat).

3-) Bilgi, felsefede, özneyle nesne arasında kurulan ilişkiden üretilen şey ise, bilgi düşüncenin bir ürününden, bir türevinden başka bir şey değil mi?

Aşağı yukarı öyle ama anlatmaya çabaladığım üzere, ben artık aşırı daraldım. Diyelim, 1994 basımı Thema Larousse var, ben onun yalnızca 1 cildinin 1 bölümüyle ilgileniyorum ama diğer hepsi de bilgi. Not: Bu daralmayı, disiplinlerarası ve çokdisiplinli olsam da, yaşlandığım ve beynim yorulduğu için yapıyorum.

4-) Düşünce olmayan şeyler bilgi yerine bilgiye benzer bir şey mi üretir? (Data, veri bu tarz bilgilerden mi oluyor?)

Veri, bilginin sayılara dükülmüş, ististik formu sayılabilir. Gençliğimde tüm Dünya almanaklarını okudum. O sayılar kafamda grafikler olarak var. Gerçek sayısal verilerle desteklenmeyen hiçbir kuram ve çıkarsama bilgi geçerli olamaz. Kendi insani kuramlarımı daima o sayılarla tartarım ve ölçerim.

5-) Varoluş(lar) ile töz varlık arasındaki ilişki tam bilgiyle eksik bilgi arasındaki ilişkiye benzemiyor mu?

Benim için töz varlık, yine dar bir tanım, bebekliğimden, anımsamadığım dönemden beridir böyle ama bu. İçgüdüsel bir bilgi oryantasyonu (bilgiye yönelim ve bilgisel yönlerde / vektörlerde kaybolmama). Bunu saf duygu olarak / yoluyla yapanlara sanatçı deniyor.

6-) Varoluş özden önce gelir ve öz varoluştan önce gelir, tartışmasında, hem varoluş özden önce gelir hem de öz varoluştan önce gelir mantığı bu sorunu aşmaz mı?

Şizofrenik olduğum için, zamanı tek yönlü / ileriye akışlı, tersinmez, homojen, sürekli yaşayan ve algılayan biri değilim. Yukarıdaki tanımlar ise, zamanı tek yönlü akışlı kabul ediyor. Dolayısıyla bu soru, benim yanıt ilgimin dışında kalmış oldu.

7-) Varoluş(lar), töz varlığın kötü bir kopyaları gibi bir şey mi?

Bendeki bilebilme tözümü / nüvemi, okumayazma bildiğim 52 yılda, onlarca metamorfozdan geçerek, geçirterek, geçirilerek, buralara kadar geldim. Bu sırada, bilimsel ve sanatsal bilgi de çok arttı ve değişti. Onları da izlemek zorunda kaldım. Örnek: Kozmolojideki dış gezegenler bilgisi, benim çocukluğumda yoktu ama şimdi var ve her yıl birkaç yüz dış gezegen bulunuyor, ben de onları 2 yılda bir yenileyerek öğreniyorum.

8-) Yokluk siyah ve varlık beyaz ise, siyahtan beyaza sonsuz geçiş gibi varlığın sonsuz dereceleri olabilir mi?
Dolayısıyla bilgi arttıkça olmasa bile eğer doğru şekillerde bilgi atarsa, varlık konsantrasyonu artar diye düşünüyorum.

Varlığın da, bilginin de grileri var elbette. Gençken bilgi arttıkça, varlık da artıyor ama yaşlandıkça, libido / yaşam enerjisi epeyi azaldığı için, öyle olmuyor, bende varlık azalıyor ama bilgi artıyor yani.

9-) Bir şey eğer var-değil diye tasarlanabiliyorsa, bu şeyin özünün varlığı kuşatmadığı söylenebilir mi?

Aristo’cu bakış açısıyla söylenebilir, Lao Tzu’cu bakış açısıyla söylenemez. Batı x Doğu diyalektiği konusu bu.

10-) Varlık kendi başına salt olmuyorsa, yani sadece töz varlık olarak potansiyeldeyse ve şeyin mantıklı tasarlanması mümkün olması sonucunda şeye yükleniyorsa öyleyse varoluş sadece şeyin bir niteliğidir diyemeyiz mi? Yani öz, varoluştan daha öncel olmaz mı?

Son cümle için: Zaten Aristo, Metafizik’i senin dediğin gibi sona bağlıyor: Buna da, ilk neden diyor. İslam bunu 1100’de, Hristiyanlık bunu 1250’de öğrenip, içersiyor. Yoksa, başlangıç tektanrılıkları, felsefi açıdan ilk nedeni tarif edebilecek bir dile sahip değildi.

10.0-) Peki Aristo ve Heidegger dışında öne çıkan başka biri yok mu? Mesela Nicolai Hartmann'ın yeni ontolojisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Artık, ilgi ve bilgi alanımı çok daralttım. Ne ontolog Hartmann, ne de fenomenolog Husserl ilgimi çekmiyor. Beni, epistemoloji ilgilendiriyor ve bu konuda güvendiğim ve referans aldığım felsefeci yok. Onun yerine, kognitif psikoloji, informatik ve kültüroloji bilim dalları var. Bunlarda da, kesin referans verebileceğim bilimci yok. Bu konuda bu kadar çok yazmamın nedeni de bu zaten: Kendi sorularımı kendim yanıtlamaya çabalıyorum.

10.1-) Epistemoloji - enformasyon teorisi ve sistem teorisi ve sibernetik. Ontoloji - ? ve ? ve ?.

2 cümle için ayrı ayrı olarak:

Bilgibilim alanları çok parçalı. Hala birleştiremediler. Benim de böyle bir kaygım yok. Homo Posterus gibi henüz var olmayan bir tözün bilgisinin peşinde, insan türünün dışına yol alıyorum.

Negatif ontoloji, negatif metafizik, negatif egzistansiyalizm var şimdilik.

10.2-) Meta-ontoloji nedir?

Var olmayan varlık türlerini tasarlayıp, bunu anlatacak henüz var olmayan dili yaratmak ve bunun henüz var olmayan bilgi alanını inşa etmek. Benim Homo Posterus, böyle bir konu.
Yani, keşfi geçtim, artık icattayım epeyidir. Son 12 yıllık gelecekbilim bloglarımın seyrinin tamamı, bu minval üzeredir.

10.3-) Varlığın bilim olması için olası bir çözüm için tümeller yerine, tikellere yönelmeyi şahsen ben de mantıklı buldum, o zaman buna ne gibi tikeller hatta tekillikler sebebiyet verebilir? Eksi varlık mı diyorsunuz: Örneğin anti madde ile madde arasındaki birleşimin yokluğa yol açmasının üzerinden doğru düzgün ontolojik çalışmalar yapmak, gerçekten ontolojinin bilim olmasında etkili olabilir mi?

Herkes, kendi yolunu seçecektir, daha makul olan da budur. Sonra, icat edilen bilgiler toplanır, haritası ve ansiklopedisi derlenir. Orta Çağ’da bu tür toplu bilgilere summa deniyormuş, toplam yani. Ben de, 300 küsur kitaplık metinlerimi 30 kitaba indirgemek arzusunrdayım.

Anti-madde eksi varlık değil. Karanlık madde ve karanlık enerji de eksi varlık değil. Mikro-mikro zarlar ve sicimler ve boyut açılımları belki eksi varlık olabilir. Yani, uzay-zaman ve madde-enerji içiçeliğinin açılması, düğümlü boyutların açılmasının yolları ve bilgisi gibi.

4-) Ontoloji bilim olduğunda, bilim, bilim olarak kalır mı? Ya da daha doğusu, bilim bu arada çok başkalaşırsa ne olur? Yoksa varlığın bilim olamaması deney ve gözlerden ve/veya deney ve gözlemin kendisinden kaynaklanıyor olabilir mi?

Epistemolojik taksonomi (sınıflandırma bilimi) ilgimi çeken bir konu değil. Epeyidir, benim için bilim-sanat-felsefe, banal-elit bilgi ayrımları silindi. Birleşik ve hiper-tekstli total bir bilgi içindeyim.

5-) Postmetafizik diye bir şey duydum, bilginiz var mı? Bu nedir?

Hayır, duymadım ama öğrenirm.

6-) Meta-felsefe şimdilik bütün her şeyin üzerindedir, sınırların sınırıdır diyebilir miyiz?

Sınır yok. Sınırlılığın ve sonluluğun tamamen tanımsal olduğunu daha önce de yazdım. Süreksiz tanımı, sonsuza limitleme yaratıyor.

(1 Eylül 2018)

Hiç yorum yok: