Pazartesi, Eylül 17, 2018

Kim Stanley Robinson’un ‘2312’ Romanında Bilimkurgusal-Gelecekbilim


Romanın adı, yayınlandığı yıl olan yıldan 300 yıl sonrasını imliyor.
Roman, belli bir gelecekbilim çizelgesi içeriyor.
Bizim geçmişbilim-gelecekbilim çizelgemiz şöyle:
“1750-1950/2000: 1. Sanayileşme.
1945/1950-2250: 2. Sanayileşme.
1750-2250: Sanayileşme.
2020-2100: 6 Makro Global Kriz: Nüfus, ekonomi gıda, su, enerji, çevre.
Şerh: Eğer bu makro-global krizlerin toplamının artetkilerinin oluşumu 2100’ü geçerse, gelecek farklı biçimlenir.”
Robinson’un gelecekbilim çizelgesi ise şöyle (sayfa: 227-228):
“Duraksama / Duraklama Devri: 2005-2060.
Kriz Devri: 2060-2130.
Geri Dönüş Devri: 2130-2160.
Hızlanma Devri: 2160-2220.
Yavaşlama Devri: 2220-2270.
Balkanlaşma Devri. 2270-2320.
2312: Sonul durum: Dingildek ve ikircikli bir ara-denge ama kaosa hemen kaymaya çok yakın.”
Robinson, Dünya Sistemi’nden ve tarihsel sikluslardan baresiz görünüyor ama belli dönemselliklerin ayırdında. Yani, geçmişbilimsel bilinci yok ama bilimkurgusal-gelecekbilimsel sezgisi var.
Karşılaştır-karşıtlaştır:
Bize göre 2001-2020 arası, birinci güç  ABD’nin ve ikinci güç AB’nin çözülmesi ama üçüncü güç Çin’in birinci güç olmaya hazır olmadığının ortaya çıkması, Rusya’nın ikinci güç olmaya çabalarken, dördüncü güçlüğe düşme tehlikesini göze alması ile geçti. Beşinci ve altıncı güçler olan Brezilya ve Hindistan, kendi içlerinde önemli ama bu durumda üçüncü güçlüğe  geçebilmeye yönelik, hiç önemi veya katkısı olmayan olaylar yaşadı.
Bu durumda, Robinson’un ‘balkanlaşma’, bizim ise devlet sayısının 100’den 200’e, oradan da 400’e çıkması ama yanılmış devlet sayısının ve oranının giderek artması, dediğimiz dönem geldi, geliyor, gelecek. Bize göre bu durum, 2100’e kadar sürecek.
Şerh: 400-800-1200 istila darbeleri yemiş Orta Çağ Avrupası, 1350 salgınını yiyince, 1500’de çıkış yapabildi ve bu, 1600’de tam-çıkmışlık oldu. Bu durum, 2000’de sona erdi. Bu ardışıklık dizisi, 6 makro global krizin Yeni Orta Çağ’ı bin yıla (2000-3000 arasına) kadar uzatabileceği veya 100 yıla (2000-2100) kadar kısaltabileceği eş-iki-anlamlılığı durumunu akla getiriyor ki bu da yolları çatallanan tarih akışı demek ki bu da, ülkelerin bir bölümünün (diyelim Araplar’ın) bin yıl Yeni Orta Çağ, bir bölümünün (diyelim Brezilya’nın) rönesans yaşayacağı, tarihsel eşlenik durumu demek.
Gelelim Robinson ile asıl farkımıza:
Robinson, uzaycılık gelecekbilimini çok ivmeli gelişen bir süreçler dizisi olarak ele almış. Asteoritler dışında, Güneş Sistemi’ni bu denli hızlı dünyalaştırma becerisine, Dünyalılar henüz sahip değiller.
Biz, onun 200 yıl alır diye hesapladığı kolonileştirmenin, 2 bin yıl alabileceği kanısındayız. Dünyalaştırma süreci, Mars için göreli kolay ama Venüs bu konuda şimdilik imkansız bir gezegen, 200 yılda ancak atmosferinin en üst katmanlarına yerleşilebilir kanımızca.
Dolayısıyla uzaycılık, 1957-2017 arasının gösterdiği üzere, daha çok robotlarla ilerleyecek gibi. Bugün Güneş Sistemi’nin sınırını geçmiş tüm öğeler robot.
Bu durumda uzay, hammadde kaynağı olarak daha anlamlı gibi. Yeryüzü’nde altından çok daha pahalı olan çok nadir elementler asteroitlerde bulunabilir ve ev-gezegene getirilebilir ki bu yönde çalışmalar şimdiden mevcut.
1990-2010 global politik krizleri gösterdi ki uzaycılık bazı kesintilemeler (NASA’nın tasfiyesi gibi) de yaşayacak. AB’nin tüm 60 yılda pratikte 0 çabası da ayrı not olsun.
Artı, Asgardia reel-süreci gösterdi ki uzay devletlerinin politik zihniyeti, değil 3. Dünya, ancak 7. Dünya düzeyinde düşük düzeyli olacak, oldu bile.
+
Tüm bunlara bakınca, Robinson’un bu eseri, inanılmaz bir beyin fırtınası olmakta. Robinson, yeni dönem reel-bilimkurgunun en önemli temsilcisi. Bu şu demek: Reel durumlar, yani belirgin tarihsel veriler üzerinden roman / kurmaca yazıyor kendisi, genel-muğlak-kaypak-kurmaca insanlık denklemleri üzerinden değil.
Tuhaf olan şey, tarihçilerin gelecekle, gelecekbilimcilerin geçmişle ilgilenmemesi. Dünya Sistemi’ciler bile, tahminlerinin daha 1960’da bile, 2000’de başlayacak bir tarihsel çöküş dönemini belirttiğini inkardalar veya görmezden geliyorlar.
Prekaryacılar, lümpen proleteryacılar, 7. Dünya’cılar bile, 2001-2020 itibarıyla, globalliğin dışında kalan 3,5 milyarın denklemini kurmakla ve onların tarihe izdüşümlerini hesaplamakla uğraşmıyorlar ve yine genel-muğlak-kaypak-kurmaca insanlık denklemleri ile uğraşıyorlar. Robinson’da da böyle maalesef.
Oysa geçmişbilim de, gelecekbilim de, bilimkurgu da, epistemik olmakla yükümlü, yani 3’ü de reel bilgilere / istatistiklere dayanmak zorunda.
Ek bilgi: İnsan türünün tarihine bakıldığında, türün toplam nüfusunun % 99’unun kültür üretmekle değil, kültür taşımakla, toplu bilisizlikte saklamakla ve aktarmakla uğraştığı görülür. Yani bu % 50 de öyle aslında ama neyi aktaracaklar? Örneğin, ABD’ye karşı ne kadar düşmanlık / direniş / savaş veya ona ne kadar tabilik / kölelik düşünce-potansiyeli?
Olayı proleterya-burjuvazi sınıf savaşı veya 1. x 3. Dünya anti-emperyalist az gelişmiş ülke mücadelesi olarak ele almak, ağaca bakarken ormanı görmemek ve ana denklemi ıskalamaktır.
Ancak yine de, Robinson’un dediği herşey olacaktır, çünkü bu projeleri tasarlayan on binlerce nitelikli insan var. Mars’a ölmek için gidecek ilk insan olmak için 100 bin kişi çoktan başvurdu örneğin.
Sonuç:
Homo Sapiens’ten herkes umudu kesti ama hangi / nasıl / ne zaman Homo Posterus ile uğraşan henüz yok.
Robinson da, nedense bu sorunsalı hiç dert etmemiş. Onda, 500 yıl ömürlüler bile hala sıradan insan ki biz bunun böyle olacağı kanısında değiliz. Çünkü 500 yıl ömürlü bir insan, bin yıllık tüm insan dertlerini çözecek bir genel denklemi pek pek 50 (yazıyla elli) yılda kurar. Bunu yapmayı seçer veya seçmez ayrı konu ama bunu yapmayı akıl ve kabul edecek uzun yaşamlı biri muhakkak çıkar.
Sorun da bu zaten:
Bilimkurgular, metamorfozları kaçırıyor. Hala, Kafka’sal biçimde, metamorfozların böcekleşme olacağı sanılıyor ama ‘3 Cisim Problemi’, böceklerin insanları yendiğini ironik olarak çoktan imledi bilimkurgu roman kaydı olarak.
(15 Eylül 2018)

Hiç yorum yok: