Vardığımız
noktadaki durumuyla, insanın sanatının, biliminin, düşününün, yeterince duygu-düşünce düzeyi birleşimi
yaratamadığını gözlüyoruz. Bunun ötesini yapmak, şimdilik ve epeyidir
bilimkurgu roman yazarlarına kalıyor. Hepsine değil ama, Robinson gibilere.
+
Robinson,
1990 / Soğuk Savaş ertesinin gevşemiş politik koşullarında, bilimkurguyu
gelecekbilim kılanlardan biri. O kadar ki sanat üzerinden bilimcilerden daha
çok bilim yapar, yani gelecekbilicilerden daha iyi simülasyon yapıcı durumuna
geliyor.
Eksiği
ve hatası şu:
Nicel
değişimlerin kendiliğinden nitel değişimler olduğunu hesaba katmıyor ve zamanı
1 milyon yıl yerine, 100 yıl gibi oldukça düşük bir kesre indirgiyor. Onda 0
verimli zaman yok ama uzayıcılık açısından o 1 milyon yılın % 99’u boş tanımlı
geçecek. Hala ve yine de, 10 bin yıllık iş, 100 yılda yapılamaz, en azıdna
uzaycılıkta yapılamaz.
Dolayısıyla
Robinson, ancak ve ancak negasyon ve olmayan ergi / ad absurdum için
kullanışlı. Bir de, okuması çok keyif verici.
+
Robinson,
‘2312’ romanında meta-kültürel
meta-antropoloji ile, bildiği tüm duygu-düşünce parçalarını paçallıyor ve
melezliyor.
Örneğin,
benim ‘bilinçli olarak seçilmiş düşünce güçlüğü’
(denklemsizliği, problematiği, belirsizliği, vd) anlamında bildiğim ‘aporia’ya
‘sahte-kuşkulu-soru’ gibi bir anlam
yüklemiş. Bu da, Platon’un neden diyalog değil, monolog kullandığını dolaylı
olarak açıklamış ama o bunun bilincinde değil gibi.
Ancak bu
paçallamalar, gelecektik tüm uzay devlet çeşitlemelerinin şu ya da bu arkaik
insan düşünce ve duygu formlarını apartacağı ve paçallayacağı kesin. Sonuçta, Ursula
K. Le Guin’in ‘Mülksüzler’deki taoist-anarşizmi var elimizde.
+
Robinson,
politikada ve meta-politikada aşırı
çuvallıyor. Bu, ‘Mars Üçlemesi’nde de öyle.
Çok
fazla ivmelendirme olduğu için formlar yamuluyor onda.
Çok
fazla kapitalizmci veya kaçınılamaz-kader-kapitalizm
anlayışında. Yani, var olan her ortamı her zaman hegemonların ve güçlülerin
yönettiğini sanıyor ve yanılıyor. Pasif katılımı ve görünmez politik gücü
bilemiyor, algılayamıyor ve hesaba katamıyor.
Bunu böyle
yapınca da, Güneş Sistemi’ndeki tüm dış-Dünya’lar Dünya gibi oluyor onun
metinlerinde. Oysa, Asgardia bile, Dünya gibi olmadı, tek kişinin tuhaf bir
fantazyası oldu.
Bunun
için, İngiltere-ABD (1750-1800) tarihçesine bakmak yeterli.
+
Neksolojik (iç-ara-bağsal) metin
kullanımı
anlayışı uygun. ‘Hiçi Üçlemesi’nde de öyleydi.
Neksolojik
metin kullanımı, hiper-tekst dokumanın ve örmenin bir yolu ama yalnızca bir
yolu, tek yolu değil.
Onun da
başvurduğu ve kullandığı, metin-parçacıklama da (ve böyelelikle onları NEK’leme
de) bir yol.
+
Dolayısıyla,
bilimkurgu romanda da, bildiğimiz her türden öte-düşünce metninde de, yeni yazısal (yazınsal değil, sözdilisel)
yöntemler gerektiği çok açık. Onunkiler, bunun için dene-yanıl yöntemli (ve yüksek başarı oranlı) örneklemeler.
+
Ancak
kendisi, kültürel melezleme ile genetik melezlemeyi birbirine karıştırmış.
Genetik melezlemenin kendiliğinden kültürel melezlemeyi getireceğini sanmış naifçe.
Şunu
unutmamak gerekli:
İnsan
türünün, kendisine yakın tüm primat türlerindeki tüm ailesel, dişisel ve
erkeksel davranış tiplemelerinin hepsini, kimi ayrı ayrı, kimi birarada ve
içiçe kullanmasının, genetikle ilgisi olmadığını anlamak gerekli.
Ve
hiçbiri, diğerinden (evrimsel veya kültürel olarak) daha üstün veya daha kullanışlı
değil. Farklı durumlarda biri veya öteki işe yarayabilir ve biri aynı birinci
koşulra işe yaramışken, ikincide yaramayibilir. Yani, burada bir kültürel
doğaçlama (ve dolayısıyla da dene-yanıl yönteminin bilinçsizce kullanımı) sözkonusu.
+
Buradan
da, epeyi bilimkurgu romancının takınaklı olduğu, insanın seks davranışları
üzerinde, insan sonrası türün seks
davranışlarını çıkarsama konusuna varıyoruz.
‘Triton’,
bence atmadığı taşla olmadık kuşu vursa da, bu konuda hala (bildiğim kadarıyla)
zirve örnek.
Sorun,
aynı insanın yaşamı içinde eşcinsel veya zıtcinsel olması gibi, olmadık seksüel
melezlemeleri de doğaçlama yaşayabilmesi: Benim kılıbık-maço ve
tekeşlilik-çokeşelilik melezlemelerim gibi: Çoğu notalarını es-sus bastım, ayrı konu.
Diğer
bir deyişle, ortalama bir insanın standart biyografisi içine izdüşebilen ama
ilk bakışta öte-seks gibi görünen
şeyler, aslında insan türünün olağan seksüel-kültürel davranışlarıdır.
Dolayısıyla
da, uzaycıların seksüel davranışları,
bunlardan epeyi farklı olacaktır.
+
Yine
dönersek, meta-kültürel antropolojiye:
Önümüzdeki
500 yıl içindeki (2000-2500 arasındaki), uzaycı davranışları, Dünya ev-gezegeninden
çok yalıtık ve hatta katatonik
olacaktır gibi. Robinson bunu görememiş.
Böyle
olacaktır, çünkü Dünya’dan ve Homo
Sapiens’ten eksodus ve kaçış sözkonusudur, onu sürdürme eğilimi değil, en
azından ilk 600 yıl (1957-2557 arası ) için…
+
Nokta.
Es.
(‘2312’nin
ilk 100 sayfasının okunması ertesi notlar.)
(14 Eylül 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder