Çarşamba, Eylül 19, 2018

Suriye Savaşı Momenti: 17.09.18: Erdoğan-Putin Anlaşması


Az ve göreli olsa da, sürpriz bir sonuç oldu.
Bu konuyla ilgili olarak daha önceleri, (Haziran 2015’ten sonra) Türkiye’nin Kürtler ile savaş(çık)larını, sınırları dışına taşımasının, Akar, Fidan ve Erdoğan’ı aşan makullukte, hatta zekilikte bir plan olduğunu kezlerce belirttik.
IŞİD ve benzeri taifenin Türkiye’ye yararları ve zararları, kullanışlı veya kullanışsız oldukları, veri eksiklikleri nedeniyle hala belirsiz. Bir de, onlar da değişen tutumlarda, değişen davranışlarda, değişen sayılarda ve değişen adlarda mücadele edegeliyorlar sözügeçen sürede.
ABD, Trump üzerinden kendisini Suriye’de tasfiye etti sayılır.
Rusya ise, oradaki üslerini güvenceye alma yolunda tam yol ilerliyor.
Sürpriz durum şu oldu:
Ypg / Kürtler ve İran, tam da anlaşma açıklandı açıklanacakken, savaşa girmeyeceklerini açıkladılar.
Bu, her 2 taraf için de uygunsuz oldu:
ABD, Ypg’ye desteğini azaltabilir.
Şii gruplar ise, İran tarafından ihanete uğradıklarını düşünebilir ve hissedebilir.
Türkiye’nin istediği oldu ama ama istediğinin bu olmaması gerekirdi veya gerçekte istediği bu değil.
Buradan sonrası, hesapça konunun uzmanı Taştekin’in düşüncelerini değillemekle geçsin bari:
“Rusya Devlet Başkanı Vladimir Vladimiroviç Putin, bölgesel lider olma rüyasının ara katmanlarında asılı kalan Erdoğan’ın İdlib’i zapt eden silahlı gruplar üzerinde nüfuz kullanma hevesini satın aldı ve bunu, muhalif cepheyi çözme stratejinin temel unsurlarından biri haline getirdi.”
Hata:
Türkiye, şeriatçı silahlı gruplara silah çekebilir, eğer onlar zorlarlarsa, hatta oraya kendi elleriyle getirdiği Uygurlar’ı bile vurabilir. En azından, seçtiklerini AB ülkeleri üzerine salar, bölgedeki gerilimi azaltır.
Erdoğan, yalnızca günü kurtarmaya çabalıyor artık. 3 aydır AKP’nin gıkı çıkamadı. Buna da mı ayamadı kimse?
“Erdoğan’ın kafasındaki şey Doğu Halep, Doğu Guta ve Dera-Kuneytra’da muhaliflerin çatışmasızlık rejimine geçerken, bulundukları yerde kalmaları ve müzakere sürecinde etkilerini korumalarıydı. Ama sonu tam tasfiye oldu. Putin’in kafasındaki İdlib planı aynı sonu öngörüyor.”
Taştekin, bu yorumunda uçmuş. On binlerce şeriatçı savaşçıya kimse dokunmayacak. O ise kalkmış, tasfiyeden söz ediyor, sözkonusu olan yalıtım yalnızca. Bu adamlar, öldürülmezlerse öldürecekler, öldürdüler de…
Plan şu imiş:
– 15 Ekim’e kadar silahlı gruplar ile hükümet güçlerinin kontrol ettiği alanların arasında silahlardan arındırılmış bir bölge oluşturulacak.
“– 10 Ekim itibariyle 15-20 km derinliğindeki bu alanda bulunan tank, roket ve havan topu gibi ağır silahlar çekilmiş olacak.
– Muhalifler bulundukları yerlerde kalacak. Ancak Nusra Cephesi (Heyet Tahrir el Şam-HTŞ) dahil bütün radikal gruplar bu alandan tasfiye edilecek.
– Silahsızlandırılmış bölge sınırlarının iki tarafında Rus askeri polisi ile Türk askerleri devriye gezecek.
– TSK’nin İdlib’i çeviren 12 gözlem noktası tahkim edilecek.
– Yeni yıla kadar Halep-Hama ve Halep-Lazkiye yolu açılacak.
– Rusya, İdlib çatışmasızlık bölgesine saldırılmayacağını temin için gereken tedbirleri alacak.”
Yürür veya yürümez, ayrı konu ama gayet makul ve şimdilik uygulanabilir bir anlaşma.
Şerh: Nedense, hem Rusya, hem Türkiye, kışın savaşta olmayı istemedi sanırız. Sonuçta, erteleme tercih edilmiş oldu. Sonuçta, şeriatçılar birbirini vurabilirler bile: Daha önce vurdular çünkü…
“Putin’in ilk görevi bu planı Şam’a kabul ettirmek olacak.”
Esed, Erdoğan gibi, kolay düşünce değiştirebilir ve ayrıca bugüne kadar sağ kalmasını doğrudan Putin’e borçlu olduğunu da biliyor.
“Erdoğan bu planı kendilerini hükümet güçleriyle sonuna kadar savaşmaya adamış gruplara kabul ettirebilecek mi?”
İyi de o güçler, belli bir süredir zaten savaşmıyor. 3 ay beklediler de, 3 ay daha mı bekleyemeyecekler?
“Türkiye’nin direne direne, eninde sonunda Rus stratejisine ortak olması, kuşkusuz Suriye’deki ateşin devamından yana olan tarafları memnun etmeyecektir. Mesela dün Soçi mutabakatından hemen sonra Tartus, Hama ve Lazkiye’yi hedef alan füze saldırıları oldu. Fail muhtemelen İsrail.”
Hah, bu tam bir faka basma işte.
Putin, ne dedi?:
“Bizi İsrail vurdurdu ve geri vurma hakkımız saklı.”
Ortadoğu’da İsrail’i vurabilecek tek güç de Rusya. Ve er veya geç, iş oraya gidecek. İsrail, Arap şeyhleriyle KGB’li Rus Putin’i karıştırdı.
Sonuç:
İsrail’in de denkleme doğrudan ve açıkça sokulmasıyla, işler hepten keşmekeşleşti.
Çin, oralarda bir yerlerde hala bekliyor. Rusya ve Çin, bugüne kadar hep ortak hareket etti ama Çin ortalıkta hiç görünmedi.
Halihazırdaki denklemi bir düşünün:
Çin-Rusya-Türkiye ve ABD-İsrail.
Taştekin, tam tersini önesürse de, b şıkkı kaput bizce, 2012’den beridir hem de…
Dipnot:
3 küsur yıldır, yazdıklarımız hep doğru / geçerli çıktı. İsteyen metinlerimizi geriye doğru denetleyebilir.
(18 Eylül 2018)

Hiç yorum yok: