Pazartesi, Eylül 03, 2018

Cücenin Anüsü Hozlu’yu Haritadan Nasl Sildi?


Böyle yazınca, olay Aziz Nesin öyküsü başlığı gibi oldu ama gerçek ve aynıyla vaki. (Hoş, onun da öykülerinin özü çoğunluk gerçektir ve aynı dönemde geçer.)
Bu olay, Can Kozanoğlu’nun ‘Acemi Eğitimi’ kitabında anlatılıyor:
Baba Kozanoğlu, 1940’larda Adana’nın (o zaman var olan) bir ilçesi olan Hozlu’da genç bir hakim.
Bir cücenin bir ağanın oğulları tarafından poposu yakılıyor, cüce kaçarken bir kuyuya düşüyor, kuyudan poposu ıslak çıkıyor. Buradan hareketle bir şeyh, kıyametin 2 gün sonra kopacağını kehanetliyor:
(Yecüc ile Mecüc öyküsü 1 cüceye indirgeniyor, bazı ayrıntılar öyküden çıkarılıyor, uysa da kodum, uymasa da kdum, durumu yapılıyor.)
İnanmadınız, değil mi?
Sonrası, daha da inanılamayası:
Halk, şeyhe inanıyor.
Son 1,5 günde halk filmi feci koparıyor, kendi hayvanlarını kesip yiyor, dul kadınlara tecavüz ediyor, vd, vb…
Sonra da, kıyamet falan olmuyor falan tabii…
Eee, o ana kadar devreye girmemiş olan devlet, ne işe yarıyor?
Giriyor işin içine… 3-5 kişiyi asıyor. Bütün ilçeyi sürüyor. Sonra da faili meçhul bir yangın çıkıyor. İlçe haritadan siliniyor. Kendi memurlarını da cezalandırıyor.
İşin tuhafı, baba Kozanoğlu dahil, devletin memurları da, az veya çok kehanete inanıyorlar ama devlete de leke sürdürtmüyorlar ki bu ikililik, üzerinde akademik tez yazılası bir durum: Devlet kıyamete kadar, hatta daha sonrasında da korunmalı (memur / kapıkulu) zihniyeti…
Girin internete, Adana-Hozlu diye bir kayıt yok. Çünkü o zamanlar, tıpkı şimdiki gibi, konuyla ilgili yayın yasağı konmuş. E tabii ki yargılamalara da…
Bence kitabın adı, ‘Eğitim Zayiatı’ olmalıymış, çünkü Kozanoğlu, bu türden yaşadığı beş benzemez ve tesadüfün anüs deliği durumlarla yaşadığı acemi eğitiminden sonra, filmi koparmış.
42 yaşında anılarını yazmış örneğin.
500 sayfalık (başkasının kendisiyle yaptığı) söyleşi kitabı yapmış örneğin.
Ancak, kendisini bir bakıma haklı gördüm:
Daha da inanılamayası öyküler var çünkü kitapta:
ABD’de seri katil olamayan bir katille Kozanoğlu’nun maceraları gibi: Kozanoğlu, ona Türkiye’den Ümit Besen kasedi getirtiyor, çünkü bu beceriksizin hapisteyken Türk bir hücre arkadaşı varmış, o zamanki tavernacı, şimdiki elektro-bas gitarcıyı o da oradan tanımış ve sevmiş. Katilin Kozanoğlu’nu öldürmek isteyip istemediğini, Kozanoğlu da hala tam çözememiş.
Yaşamımda ilk kez fazla tecrübenin bir insanı fazlasıyla harcadığını okudum. Olay, ‘Martin Eden’dan daha beter ve daha gerçek.
Yine de, bu kitap için yazarı alkışlıyorum ve yaşamının yazmadığı bölümlerini de yazması için, olayı bisliyorum.
(2 Eylül 2018)

Hiç yorum yok: