Salı, Eylül 18, 2018

Kim Stanley Robinson’un ‘2312’sinde Kendi, Cins, İnsan


Önkoyut tanım: Kendi-cins-insan, bir-iki-çok/tümel nicel-nitel ilintisi ile, insan türünü tanımlamada, 20. Yüzyıl sonu ile 21. Yüzyıl başı için uygun bir üçleme.
+
Öneleştiri notu: Yazarın bu konuya, 500 sayfalık kitabın ancak 400. sayfasında gelebilmesi, tekdire şayan bir durum.
Önkoyut: 2. Sanayileşme’nin 9-10 öncü altkültürü aracılığıyla oluşan transhümanistleşme, 1945-2015 arasında epeyi yol kat etmişse de, bildiğimiz et-kan gövdelilik, belki çok-bin yıl daha, uzaycıların bu üçleme terminolojiyle irdelenmesine olanak veriyor kalacaktır.
Robinson, transhümanizmi hiç duymamış gibi düşünüyor ve yazıyor. Romanda insan-öte / insan-değil hiç yok. Bu biraz da, öte-yapay zeka konusunu ve onların insan türüyle mücadelesini vurgulamak için de böyle bırakılmış da olabilir, konu ıskalanmış da olabilir.
Yani, Robinson’da trans-, post-, meta-hüman yok.
Cins olayı, en çok biseksüalite versiyonlarıyla aktarılmış.
Ancak, kendi konusundaki şu metin parçası, ilginç ve olumsuzlanası:
“Sadece kendinsin ve bu çok korkunç.” (Sayfa: 393.)
Burada kastedilen ve değillenen, heteroseksüelite ama kendi’lik irdeleniyor mu veya (olumsuzlanarak) kastediliyor mu, belli değil. Bir kendi-değil olarak da, kendiliğin herkes için o denli olumsuz olmayabileceği gözlemini paylaşırız.
Asıl zihinsel-kendi ise, uzun yaşam nedeniyle metamorfozlanıyor. Çok az sayıda olarak, başkalarından uzun yaşayıp, çok-çok deneyim edinip, tüm sevdiklerini yitiren insanlar aşırı yalnızlaşıyor. Bildiğimiz (hatta bir bakıma Gagarin’in de bahsetmiş olduğu) uzaycı-katatonisi geliştiriyorlar.
+
Alıntı:
“Bu bir ‘cinsiyet diye bir şey yoktur’ durumundan çok, kimi zaman eksiksiz bir ursula insanlığı, kimi zamansa tam bir keşmekeş olarak adlandırılan, karmaşık ve muğlak bir durumdur.” (Sayfa: 393.)
Önnot: ‘Ayıcık / küçük ayı insanlığı’ ile neyin kastedildiğini anlayamadık. Bu, yazarın yüklediği / yarattığı özel bir anlam ama ne? Romanda bu açımlanmamış veya biz göremedik. (İnternette de karşılığını bulamadık.)
‘Cinsiyet diye bir şey yoktur’ yok, ‘bugünün cinsel kimliği (ve diğer tüm kimlik tanımları) üzerinden tanımlanmış cinsiyet diye bir şey yoktur ve/ya geçersizdir’ var.
Bir mono-homo lezbiyenin, kadınsal biseksüelliği homoseksüellik saymadığını dinledim ve hak verdim. İkisi, nicelce değil, nitelce farklı: Biri erkeği dışlıyor, diğeri içliyor.
Romanın sonunda bir Merkürlü ile bir Titanlı evleniyor ve bu, romanda kutsanıyor. Evleniyor. 2018 Dünya’sında bu, Hillary Clinton ile Vladimir Putin’in evliliği demek. Bunun olduğunu bir düşünün: Dünya barışı mı gelir, 3. Dünya Savaşı mı çıkar? Romanda bu evlilik ile Güneş Sistemi barışına doğru büyük bir adım atılmış oluyor.
Karmaşık ve muğlak (complex, chaotic, fuzzy, fractal) keşmekeş değildir. Seksüelliğin son momenti, ‘lgbti’ye nötrosekselitenin ‘n’si ve ‘aseksüelite’nin ‘a’sı gelince oluşan fiili (‘lgbtina’sal) durumdur, o da şimdilik. Bu dizi fraktaldır, adım adım oluştuğu için de muğlak ve hafif keşmekeşli bir durum yarattı.
Asıl sorunsal ise şudur:
Seks-değil dikmesi, hetero-seks-değil veya homo-seks olmamakta, çünkü homo-seks-değil de onda baştan tanımlı, tıpkı diğeri / antitez gibi.
Seks-öte, seks-siz (frijidlik veya aseksüellik değil ama başka şeyler) , fiilen daha daha yakın olasılıklar. Fikrense, tanım yok: ‘Triton’a karşın ve ondan / 1968’den bu yana yok.
+
Burada atlanan nokta şu: Belli konulara aşırı odaklanan bilimciler veya çok kitap okuyan olağan insanlardan on binlercesi, 20. Yüzyıl’da aynı şeyleri yaşadı. Robinson, bunları hiç görmemiş veya bu tür insanlar çevresinde hiç olmamış gibi yazmış.
Dolayısıyla sonuç:
Az / epsilon kendi-değil, çok ama dar alanda (ikicinsiyetlilik versiyonlarına takılıp kalan), öte-cins, hiç öte-insan.
Konu böyle ortaya konunca, şematik sorun tanımlanmış oluyor.
Bendeki kendi-değil, aşırı zıt-cins, insan-değil ile karşılaştırılınca, benim neden Robinson’u aşırı eleştirdiğim açıkça ortaya çıkar:
Tanım üçlemelerimiz farklı.
Bu üçlemeler, 8 ana ikili kategori üzerinden, tüm (klasik ve modern) klasik ve bilimkurgu romanlarda irdelendi, irdeleniyor, irdelenecek. Ancak, konuyla ilgili farklı düşünce üretebilmişlik çok verimsiz durumda, binlerce romanın içinde böyle.
Ve ‘Triton’daki aseksüelite hala çok-çok önemli bir başlangıç momenti. Üstelik, o kavramı yazan kişinin, bu kavramla fiilen hiç ilintisi olmamış gibi.
(17 Eylül 2018)

Hiç yorum yok: