Önkoyut
tanım: Kendi-cins-insan, bir-iki-çok/tümel nicel-nitel ilintisi ile, insan
türünü tanımlamada, 20. Yüzyıl sonu ile 21. Yüzyıl başı için uygun bir üçleme.
+
Öneleştiri
notu: Yazarın bu konuya, 500 sayfalık kitabın ancak 400. sayfasında gelebilmesi,
tekdire şayan bir durum.
Önkoyut:
2. Sanayileşme’nin 9-10 öncü altkültürü aracılığıyla oluşan transhümanistleşme,
1945-2015 arasında epeyi yol kat etmişse de, bildiğimiz et-kan gövdelilik,
belki çok-bin yıl daha, uzaycıların bu üçleme terminolojiyle irdelenmesine
olanak veriyor kalacaktır.
Robinson,
transhümanizmi hiç duymamış gibi düşünüyor ve yazıyor. Romanda insan-öte /
insan-değil hiç yok. Bu biraz da, öte-yapay zeka konusunu ve onların insan
türüyle mücadelesini vurgulamak için de böyle bırakılmış da olabilir, konu
ıskalanmış da olabilir.
Yani,
Robinson’da trans-, post-, meta-hüman
yok.
Cins
olayı, en çok biseksüalite
versiyonlarıyla aktarılmış.
Ancak, kendi konusundaki şu metin parçası,
ilginç ve olumsuzlanası:
“Sadece kendinsin ve bu çok korkunç.” (Sayfa:
393.)
Burada
kastedilen ve değillenen, heteroseksüelite ama kendi’lik irdeleniyor mu veya (olumsuzlanarak)
kastediliyor mu, belli değil. Bir kendi-değil olarak da, kendiliğin herkes için
o denli olumsuz olmayabileceği gözlemini paylaşırız.
Asıl zihinsel-kendi ise, uzun yaşam
nedeniyle metamorfozlanıyor. Çok az sayıda olarak, başkalarından uzun yaşayıp,
çok-çok deneyim edinip, tüm sevdiklerini yitiren insanlar aşırı yalnızlaşıyor.
Bildiğimiz (hatta bir bakıma Gagarin’in de bahsetmiş olduğu) uzaycı-katatonisi geliştiriyorlar.
+
Alıntı:
“Bu bir
‘cinsiyet diye bir şey yoktur’ durumundan çok, kimi zaman eksiksiz bir ursula
insanlığı, kimi zamansa tam bir keşmekeş olarak adlandırılan, karmaşık ve
muğlak bir durumdur.” (Sayfa: 393.)
Önnot:
‘Ayıcık / küçük ayı insanlığı’ ile neyin kastedildiğini anlayamadık. Bu, yazarın
yüklediği / yarattığı özel bir anlam
ama ne? Romanda bu açımlanmamış veya biz göremedik. (İnternette de karşılığını
bulamadık.)
‘Cinsiyet
diye bir şey yoktur’ yok, ‘bugünün
cinsel kimliği (ve diğer tüm kimlik tanımları) üzerinden tanımlanmış cinsiyet
diye bir şey yoktur ve/ya geçersizdir’ var.
Bir mono-homo lezbiyenin, kadınsal biseksüelliği
homoseksüellik saymadığını dinledim ve hak verdim. İkisi, nicelce değil,
nitelce farklı: Biri erkeği dışlıyor, diğeri içliyor.
Romanın
sonunda bir Merkürlü ile bir Titanlı evleniyor ve bu, romanda kutsanıyor.
Evleniyor. 2018 Dünya’sında bu, Hillary Clinton ile Vladimir Putin’in evliliği
demek. Bunun olduğunu bir düşünün: Dünya barışı mı gelir, 3. Dünya Savaşı mı
çıkar? Romanda bu evlilik ile Güneş Sistemi barışına doğru büyük bir adım
atılmış oluyor.
Karmaşık
ve muğlak (complex, chaotic, fuzzy, fractal) keşmekeş değildir. Seksüelliğin
son momenti, ‘lgbti’ye nötrosekselitenin ‘n’si ve ‘aseksüelite’nin ‘a’sı
gelince oluşan fiili (‘lgbtina’sal) durumdur, o da şimdilik. Bu dizi
fraktaldır, adım adım oluştuğu için de muğlak ve hafif keşmekeşli bir durum
yarattı.
Asıl
sorunsal ise şudur:
Seks-değil dikmesi, hetero-seks-değil veya homo-seks olmamakta, çünkü homo-seks-değil
de onda baştan tanımlı, tıpkı diğeri / antitez gibi.
Seks-öte,
seks-siz (frijidlik veya aseksüellik değil ama başka şeyler) , fiilen daha daha
yakın olasılıklar. Fikrense, tanım yok: ‘Triton’a karşın ve ondan / 1968’den bu
yana yok.
+
Burada
atlanan nokta şu: Belli konulara aşırı odaklanan bilimciler veya çok kitap
okuyan olağan insanlardan on binlercesi, 20. Yüzyıl’da aynı şeyleri yaşadı.
Robinson, bunları hiç görmemiş veya bu tür insanlar çevresinde hiç olmamış gibi
yazmış.
Dolayısıyla
sonuç:
Az /
epsilon kendi-değil, çok ama dar alanda (ikicinsiyetlilik versiyonlarına
takılıp kalan), öte-cins, hiç öte-insan.
Konu böyle
ortaya konunca, şematik sorun tanımlanmış oluyor.
Bendeki
kendi-değil, aşırı zıt-cins, insan-değil ile karşılaştırılınca, benim neden
Robinson’u aşırı eleştirdiğim açıkça ortaya çıkar:
Tanım
üçlemelerimiz farklı.
Bu
üçlemeler, 8 ana ikili kategori üzerinden, tüm (klasik ve modern) klasik ve
bilimkurgu romanlarda irdelendi, irdeleniyor, irdelenecek. Ancak, konuyla
ilgili farklı düşünce üretebilmişlik çok verimsiz durumda, binlerce romanın
içinde böyle.
Ve
‘Triton’daki aseksüelite hala çok-çok önemli bir başlangıç momenti. Üstelik, o
kavramı yazan kişinin, bu kavramla fiilen hiç ilintisi olmamış gibi.
(17 Eylül 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder