Önşerh: Konuyla
ilgili bir önceki metnimizde alıntıladığımız parçadaki, konunun Heidegger
üzerinden açımlanmasını, tümüyle bir yanlış anlatma çabası kabul ediyoruz.
Genel
epistemolojik retrospektif ve perspektif:
Tarihin
iniş ve çıkış dönemleri var. İniş dönemlerinde epistemolojik olarak; irrasyonalizm,
agnostizm, hedonizm, skeptizm artıyor. Çıkış dönemlerinde; rasyonalizm,
(bilinircilik anlamında ve agnostizmin antitezi olarak) gnostizm ve determinizm
artıyor. Ek: İniş dönemlerinde, hazcılığın / hedonizmin antitezi olan acıcılık
da / püritenizm de artabiliyor diğerlerinden ayrı olarak.
Bunun
için elimizde Antik Yunan, Orta Çağ Avrupa’sı ve günümüz semi-globalliği dönemleri
var. Günümüz semi-globalliği (% 50 globalliği), Aydınlanma Çağı’nın,
pozitivizmin, rasyonalizmin, determinizmin ardılı ve antitezi bir dönem. Moment
tanımlama babında: Avrupa-Aydınlanma momenti, globalliğin % 5-10’u demekti.
Ek:
Makro-kültür Çin de, benzeri dönemleri yaşamış ama eski zamanlarda global
tarihsel gidişe daha kapalı ve özgün-iç sikluslu olarak. Artı: Diğer tarihsel makro-kültür Hindistan’ın
akışı ise, o denli açıkseçik çizelgelenmemiş gibi duruyor.
Antik
Yunan metafiziği, fiziğin, yani var olanın bilgisinin tanımının bittiği ve
yetmediği yerde tanımlanmış. Şans eseri iyi de olmuş.
Orta Çağ
metafiziği, fizik olanı limitte tümüyle dışlamaya yönelmiş ama bu ancak, Aydınlanma Çağı’nın idealizminde ve
romantizminde bütünsellik kazanabilmiş.
Aranot:
Bu durumda Platon idea’sı ve Kant’ın mutlak düşüncesi, felsefenin tarihsel
perspektifi içinde, ister istemez agnostik kalıyor ama onlar aslında daha determinist-epistemik çabalar
içindeymiş.
Tarihsel
akış içinde felsefe kavramları; iktisadi, askeri, siyasi çıkışlarla da koşut
sayılan çıkışlarda yükselmiş gibi görünüyor ama eşzamanlı olarak değil. Antik
Yunan’ın tam da zirvedeyken sıfırlanması
bunun için uygun bir örnek.
Post-metafizik’i
zamansalca Heidegger’den başlayarak değil de, 1945 ertesiki politik momentle
bağıntılı saydığımız biçimde, post-modernizmin başlangıç dönemine bağlayalım.
Basit örnek: 2. Dünya Savaşı ertesiki tüm (global hegemon) ABD sanat
akımlarının başında birer ‘neo-‘ eki vardı. Ki zaten ABD’nin, tıpkı Roma gibiki
çukur devlet’liki de bu demek. ABD
AB’nin, Roma Yunan’ın ardılı zaten.
Biz
yıllarca kaos matematiği üzerinden determinizme ve taa 1980’de, tam da
neo-liberalizmin eşiğinde ekonomik determinizme antitez yazdık.
Genel
veri tabanımız şuydu çünkü: Tez,
eğer kendini gerçekseyemezse veya hegemonluğunu yitirirse, antitezine dönüşür: Fazla ilericiliğin gericiliği ardıllaması ve
1960’lar ertesiki 1980’ler gibi. Artı uç örnek: 1918 ertesiki Alman
sosyalizminin ve komünizminin 1936 Nazizm’ini ardıllaması gibi.
Böylelikle
rahatlıkla şunu diyebiliyoruz.
Neo-liberalizm başarısız oldu ve kendi antitezi tezler doğuracak ve az
da olsa doğurdu bile çoktan. Ki Trump ABD’sinin iç korumacı iktisadi politikaya dönmesi de bunun en açık
göstergesi.
Ek
olarak AB’nin, bizce % 20’lik göçmen
ümmiliği dalgası ve azınlık
slaktivizmi yüzünden, kendi Aydınlanma sanatını, bilimin, felsefesini kendi
elleriyle gömmesi var.
Bu
durumda, bilgi ve düşünce eriyor.
Bu
durumda tek çare, kampüsçülük ve ansiklopedizm ki bunu Orta Çağ
karşılığı summa’cılık. E tabi,
hayvan Sezar’lar gelip İskenderiye Kütüphanesi’nin yakacaklar elbette, o
nedenle desantralize bir bilgi
derlemesi gerekli.
Wikipedia
global ansiklopedi bizce.
Tüm
Dünya’ya yüzlerce küçük kampüs kurulmalı veya var olanlar korunmalı ve
yalıtılmalı.
Bizim
asıl tezimiz, post-metafizikçiliğin bunları yıkacağı ve yakacağı yönünde, tıpkı
Sezar’lar gibi…
O zaman
da saklanıp, ‘Fahrenheit 451’deki gibi, herkesin birer kitap olması son
seçeneği var.
+
Ek
tartışma:
Ek
tanım: fallibilism: The principle that propositions concerning empirical
knowledge can be accepted even though they cannot be proved with certainty.
Focusing on the epistemic responsibility aspect of justification inclines us to
fallibilism about knowledge. (Kaynak: Google Translate.)
‘Yanılabilircilik’
diye çevrilebilir bu tanım. Eski ‘kuşkuculuk’ gibi yani.
Tümarımsal
akıl yürütme için esprili bir önerme vardır: 1-99 arasındaki tüm sayılar
100’den küçük olduğu için, 100’ü de 100’den küçük saymak.
Tümdengelim
ise; mutlakçılık, idealizm, saltık akıl
yürütme vd demek.Geçerlilik yerine, tutarlılık demek.
Diğer
bir deyişle: İnsan türü felsefi açıdan; ya inişte, ya yokuşta, düzü bulamıyor
bir türlü.
Gözlem
ve deney tabii ki % 100 güvenilir olamaz. Deney aletlerinin ve deneycinin
hataları var çünkü. Gözleme ve deneyi % 100 güvenilir saymak ise, pozitivizmin
özü idi. Hatalar çıktıkça ve tarihin inişinde akıl sahipleri aptallaştıkça, ona
güvenilirlik azaldı.
Bu genel aptallaşma ve genel cahilleşme, şu anda içinde
yaşadığımız türden dönemlerin alameti farikası gibi. Post-metafizik de onun
yollarından ve araçlarından yalnızca biri gibi.
+
Çıkış:
Bu, post-metafiziğin
olumsuz / eksi yönleri üzerine bir eleştiri metni oldu. Olumlu veya nötr
yönlerine eleştiriler ve irdelemeler için de, ayrıca birer metin yazılması
gerekli.
Nokta.
Es.
(2 Eylül 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder