En son
başı bağlı kızların Beyoğlu’nda içtiğini gördükten sonra, bunu da görmüş olduk.
Biyografisi:
“İstanbul
doğumlu, aslen Trabzonlu bir ailedendir. Beylerbeyi Lisesi mezunu.
“Boğaz
çocuğu. Beylerbeyi sahilinde kurmuş çocukluk düşlerini, genç kızlık
hayallerini. Eğitim yaşamı da aynı yerde geçti. Hayatını düşünmeden emanet
edeceği adamla evleneli uzun seneler oldu. Ona dost bir kızı, evine neşe bir
oğlu var. İki oda, bir sofa evinde, kelimelerine, cümlelerine ortak ettiği
ailesiyle yaşamaktan mutlu."”
Gülesim
geliyor ama gülmeyeceğim. Şunu diyeceğim: İslami tarz bir ‘Küçük Ev’ dizisi
repliği gibi. Çift tırnak içi çift tırnak alıntı, kendisinin anlatısı.
+
3
yıldaki eserleri:
“bu
kadının üç yıl içinde dört tane senaryosu var;
sen
anlat karadeniz,
ver
elini aşk,
şahane
damat,
inadına
aşk…
bitmedi,
aynı üç yıl içinde dokuz tane de kitabı var;
deli
divane,
huysuz
ve ruhsuz,
iki
entrika bir düğün – ismail,
aşkın
adı yahya,
aşk
olsun – 1,
aşk
olsun – 2,
görünenin
ötesinde,
çiçek
kızlar,
barut –
lodos’un oğulları.”
Breh
breh breh. Analar ne dişi aslanlar doğuruyor...
+
Alıntı:
““bebeğim
sakin ol, doktor bu ay kesin öğrenirsiniz dedi ya… geçen ay göstermemiş ama bu
ay kesin gösterirmiş.”
“of
inşallah gösterir aşkım…”
bir an
duraklayan mehmet, aklında yanan bir ampulle anında yeliz’e döndü.
“eğer
erkekse göstersin tabii de, ya kızsa yaa… şu hale bak, göstersin diyip
duruyoruz. bacaklarını kırarım kızsa ve gösterirse…”
duyduklarına
inanamayan yeliz elini deli işareti yaparak salladı.
“sen
valla delisin. çığır açtın aşkım kıskançlıkta… ultrasonda cinsiyet görmeye
giden kaç baba senin gibi düşünür acaba?”
omuzlarını
silken mehmet yoldan gözünü ayırmadı.
“bana ne
be elalemin genişliğinden… benim kızım öyle orasını burasını açıp gösteremez.”
gözlerini
kapayıp geri yaslanan yeliz bıkkınlıkla konuştu.
“sür
mehmet, allah aşkına konuşmadan sür şu arabayı… zaten canım burnumda
heyecandan.”
muayene
odasına girdiklerinde, mehmet endişeli ve kızgındı. yeliz’in kulağına eğilip
fısıldadı.
“bir
tane kadın doktor yoktu değil mi? bula bula yarma gibi herif buldun doktor
diye. ben bu adamı bir gün öldürürüm, haberin olsun. bir de, eveeett yeliz
hanım, açalım karnımızı, demiyor mu? ne açıyosun lan sen, ne açıyosun puşt!”
yeliz
uzanıp kocasının dudaklarını öpmeye başlamıştı. bu adama ger geçen gün daha
fazla aşık oluyordu. hele böyle şapşal olduğu zamanlarda…
“sakin
ol benim seksi odunum. böyle kızınca çok dayanılmaz oluyorsun, bak valla
kilitliycem kapıyı atlıycam üstüne…””
Buna da
gülesim geliyor ve güleceğim.
Çok
basit:
Selim
Temo, Kürtler’in oto-asimilasyonunu yazmıştı.
Bu da;
modernleşecek, dünyevileşecek alaturka İslam’ın ve alaturka İslamcılar’ın
kendilerini oto-asimilasyonu işte…
O
yazılmış işte…
“Aklında yanan ampül” yaa…
AKP’nin
ampülü o besbelli…
Tabii ki
aklında değil o, alnında…
(3 Eylül 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder