Çarşamba, Eylül 05, 2018

Yazar Nehir Erdem Biyografisi, Kitapları, Senaryoları, Alıntısı


En son başı bağlı kızların Beyoğlu’nda içtiğini gördükten sonra, bunu da görmüş olduk.
Biyografisi:
“İstanbul doğumlu, aslen Trabzonlu bir ailedendir. Beylerbeyi Lisesi mezunu.
“Boğaz çocuğu. Beylerbeyi sahilinde kurmuş çocukluk düşlerini, genç kızlık hayallerini. Eğitim yaşamı da aynı yerde geçti. Hayatını düşünmeden emanet edeceği adamla evleneli uzun seneler oldu. Ona dost bir kızı, evine neşe bir oğlu var. İki oda, bir sofa evinde, kelimelerine, cümlelerine ortak ettiği ailesiyle yaşamaktan mutlu."”
Gülesim geliyor ama gülmeyeceğim. Şunu diyeceğim: İslami tarz bir ‘Küçük Ev’ dizisi repliği gibi. Çift tırnak içi çift tırnak alıntı, kendisinin anlatısı.
+
3 yıldaki eserleri:
“bu kadının üç yıl içinde dört tane senaryosu var;
sen anlat karadeniz,
ver elini aşk,
şahane damat,
inadına aşk…
bitmedi, aynı üç yıl içinde dokuz tane de kitabı var;
deli divane,
huysuz ve ruhsuz,
iki entrika bir düğün – ismail,
aşkın adı yahya,
aşk olsun – 1,
aşk olsun – 2,
görünenin ötesinde,
çiçek kızlar,
barut – lodos’un oğulları.”
Breh breh breh. Analar ne dişi aslanlar doğuruyor...
+
Alıntı:
““bebeğim sakin ol, doktor bu ay kesin öğrenirsiniz dedi ya… geçen ay göstermemiş ama bu ay kesin gösterirmiş.”
“of inşallah gösterir aşkım…”
bir an duraklayan mehmet, aklında yanan bir ampulle anında yeliz’e döndü.
“eğer erkekse göstersin tabii de, ya kızsa yaa… şu hale bak, göstersin diyip duruyoruz. bacaklarını kırarım kızsa ve gösterirse…”
duyduklarına inanamayan yeliz elini deli işareti yaparak salladı.
“sen valla delisin. çığır açtın aşkım kıskançlıkta… ultrasonda cinsiyet görmeye giden kaç baba senin gibi düşünür acaba?”
omuzlarını silken mehmet yoldan gözünü ayırmadı.
“bana ne be elalemin genişliğinden… benim kızım öyle orasını burasını açıp gösteremez.”
gözlerini kapayıp geri yaslanan yeliz bıkkınlıkla konuştu.
“sür mehmet, allah aşkına konuşmadan sür şu arabayı… zaten canım burnumda heyecandan.”
muayene odasına girdiklerinde, mehmet endişeli ve kızgındı. yeliz’in kulağına eğilip fısıldadı.
“bir tane kadın doktor yoktu değil mi? bula bula yarma gibi herif buldun doktor diye. ben bu adamı bir gün öldürürüm, haberin olsun. bir de, eveeett yeliz hanım, açalım karnımızı, demiyor mu? ne açıyosun lan sen, ne açıyosun puşt!”
yeliz uzanıp kocasının dudaklarını öpmeye başlamıştı. bu adama ger geçen gün daha fazla aşık oluyordu. hele böyle şapşal olduğu zamanlarda…
“sakin ol benim seksi odunum. böyle kızınca çok dayanılmaz oluyorsun, bak valla kilitliycem kapıyı atlıycam üstüne…””
Buna da gülesim geliyor ve güleceğim.
Çok basit:
Selim Temo, Kürtler’in oto-asimilasyonunu yazmıştı.
Bu da; modernleşecek, dünyevileşecek alaturka İslam’ın ve alaturka İslamcılar’ın kendilerini oto-asimilasyonu işte…
O yazılmış işte…
Aklında yanan ampül” yaa…
AKP’nin ampülü o besbelli…
Tabii ki aklında değil o, alnında…
(3 Eylül 2018)

Hiç yorum yok: