Pazar, Eylül 09, 2018

İsveç Genel Seçimleri: 8 Eylül 2018


Bir haber:
“… the centre-left bloc is sitting on 40.6% and the centre-right on 40.2%.
The populist, anti-immigrant party Sweden Democrats won 17.6% of the vote, up on the 12.9% it scored in 2014, but well below the 25% predicted in some polls.”
Yeşiller, sosyal demokratlar, sosyalistler mütteği olan sol blok % 40,6 almış.
Merze sağ ittifak % 40,2 almış.
Uç sağ ise, % 17,6 almış ama seçim öncesinde % 25 tahmin ediliyormuş.
Sandalye sayıları henüz belli değil ama tek bloğun iktidar olması mümkün görülmüyormuş.
Ek bilgi:
“The governing Social Democrats, led by prime minister Stefan Löfven, saw their score fall to 28.4%, the lowest for a century but maintained their record of finishing first in every election since 1917.”
Sosyal demokratlar, yüzyıldır en düşük oyu almışlar ama hala yüzyıldır hala bir nolu parti imişler. Bu da, parti tarih sahnesinde, Oğuz Atay repliğiyle, sağdan çıkacak, demektir.
Almanya dahil, Nordik ülkelerde, göçmen karşıtlığı ve AB karşıtlığı aynı partide. İngiltere’de ise, merkez sağ parti AB karşıtı idi ve son anda bundan vazgeçip, istemeden de olsa, ülkeyi AB’den çıkardı.
Buradan varılacak sonuç, bugün eğer demokrasi diye bir şeyden söz edilcekse, bunun söz edileceği son mekanlar olan yerlerde de, politik rasyonellik’in ortadan kalktığı.
Buna, Nordikler’in neredeyse 1500’lerde, yani çok geç dönemlerde hristiyanlaştığı, hemen ardından protestanlaştığı, yazıya da epeyi geç (1000’lerden sonra) geçtiği düşünülürse, Nordik irrasyonellik’in politik alanda epeyi riskli olabileceği ama bunun tam egemenlik kazanmasının 100-150 yıl alacağı tahmin edilebilir: Aklıma, ‘Atom Üssü’ndeki buz soğuğu absürdlük geliyor, tabii bir de ‘Vikingler’ dizisi.
Ek: İsveç’teki sosyal demokrat iktidarların, 1970’lerde (o zamanlar ambargoda olan) Güney Afrika Cumhuriyeti ile ticaret yapıp, insanlık suçu katılımı işlediği yönünde belirtiler var. Bu da, sağın yapacağını solun yapması ve solun yapacağını sağın yapması gibisinden politik absürd davranışlara, neo-liberal 1980 öncesinden bir örnek.
Burada ilginç bir durum var:
İsveç’te göçmenler de % 15-20, uç sağ parti oyu da % 15-20. Toplam sol ise % 40 oy almış. Bu bize, Hitler öncesiki % 33 sosyalist, % 33 komünist, % 33 faşist oy dağılımını imliyor: Sol üstün durumda ama sağ kazanıyor, çünkü soldakiler sağdakilerden daha kolay bölünüyorlar.
Alamancılar’ın AB’nin neo-Museviler’i olduğunu yazalı 20 yılı geçti.
Tarih geç intikal ediyor işte.
Ancak bu kez bu neo-Museviler, özellikle de Türkler, maçı faulsüz, şikesiz, sahaya seyirci dalmasız, şusuz busuz vermek niyetinde değiller. Haa, kendi toplam kamplarını kendileri kurup, oradaki görevlileri de kendilerinden seçerler, ayrı konu: Maksat aradan yüzde kapmak (kendi kemiğini kemirmek için kapmak) çünkü.
Neo-N-faşizm, tam da bu işte..
İsevç seçimleri de, bunun ön-açılımlarını vermiş işte…
Toplama kampı, İsrail ama asıl İsrail olması gereken eski-Doğu Almanya hayali diizisi, ne kadar trajikomiktiyse, bu AB’de neo-uç sağ partiler reel dizileri de, da o denli trajikomik olacak.
Ek olarak: Doğu Avrupa’da, hem komünizm yeniden yükselecek, hem de ırkçılık çok hızlı yükselip, Batı Avrupa’dakini geçecek, geçiyor bile aslına bakılırsa. Bir tür Hitler-öncesi almanya’nın ters çekimi gibi. Artı, Doğu Avrupa fay hattı, yüzlerce yıl boyunca önce din ve sonra da (din olarak) komünizm (aslında reel sosyalizm) üzerinden işledi, şimdi de bunların üzerinden işleyecek.
Kıssadan hisse:
Tarih tekerrür eder ama tersten de tekerrür edebilir.
Yani:
Yaşasın emperyalist İsveç.
Bakınız İstanbul ve Ayasofya:
Orada bir İsveçli’nin kılıcıyla taşa yazdığı Tosun metni hala mevcut.
En kısa zamanda Vikingler’i bekliyoruz efenim…
+
Dipnot:
‘Vikingler’ dizisinde Ragnar, Dünya’yı fethedip, önüne gelen hatunla şeyttirirken, evdeki hanımı da başkasıyla şeyttiriyordu.
Yani bu neo-Vikingler Dünya’yı fethederken de, karakafa göçmenler, kendi topraklarında sarıkafalılığı sona erdiriyor, erdirecek.
Bu, İngiltere için de hala böyle: Dünya egemenliğinden kendi adasında parçalanmaya.
(10 Eylül 2018)

Hiç yorum yok: