Bir
haber:
“… the
centre-left bloc is sitting on 40.6% and the centre-right on 40.2%.
…
The
populist, anti-immigrant party Sweden Democrats won 17.6% of the vote, up on
the 12.9% it scored in 2014, but well below the 25% predicted in some polls.”
Yeşiller,
sosyal demokratlar, sosyalistler mütteği olan sol blok % 40,6 almış.
Merze
sağ ittifak % 40,2 almış.
Uç sağ
ise, % 17,6 almış ama seçim öncesinde % 25 tahmin ediliyormuş.
Sandalye
sayıları henüz belli değil ama tek bloğun iktidar olması mümkün görülmüyormuş.
Ek
bilgi:
“The
governing Social Democrats, led by prime minister Stefan Löfven, saw their
score fall to 28.4%, the lowest for a century but maintained their record of
finishing first in every election since 1917.”
Sosyal demokratlar,
yüzyıldır en düşük oyu almışlar ama hala yüzyıldır hala bir nolu parti imişler.
Bu da, parti tarih sahnesinde, Oğuz Atay repliğiyle, sağdan çıkacak, demektir.
Almanya
dahil, Nordik ülkelerde, göçmen karşıtlığı ve AB karşıtlığı aynı partide.
İngiltere’de ise, merkez sağ parti AB karşıtı idi ve son anda bundan vazgeçip,
istemeden de olsa, ülkeyi AB’den çıkardı.
Buradan
varılacak sonuç, bugün eğer demokrasi diye bir şeyden söz edilcekse, bunun söz
edileceği son mekanlar olan yerlerde de, politik
rasyonellik’in ortadan kalktığı.
Buna,
Nordikler’in neredeyse 1500’lerde, yani çok geç dönemlerde hristiyanlaştığı,
hemen ardından protestanlaştığı, yazıya da epeyi geç (1000’lerden sonra) geçtiği
düşünülürse, Nordik irrasyonellik’in
politik alanda epeyi riskli olabileceği ama bunun tam egemenlik kazanmasının
100-150 yıl alacağı tahmin edilebilir: Aklıma, ‘Atom Üssü’ndeki buz soğuğu absürdlük geliyor, tabii bir
de ‘Vikingler’ dizisi.
Ek:
İsveç’teki sosyal demokrat iktidarların, 1970’lerde (o zamanlar ambargoda olan)
Güney Afrika Cumhuriyeti ile ticaret yapıp, insanlık suçu katılımı işlediği yönünde belirtiler var. Bu da,
sağın yapacağını solun yapması ve solun yapacağını sağın yapması gibisinden politik absürd davranışlara, neo-liberal
1980 öncesinden bir örnek.
Burada
ilginç bir durum var:
İsveç’te
göçmenler de % 15-20, uç sağ parti oyu da % 15-20. Toplam sol ise % 40 oy
almış. Bu bize, Hitler öncesiki % 33 sosyalist, % 33 komünist, % 33 faşist oy
dağılımını imliyor: Sol üstün durumda ama sağ kazanıyor, çünkü soldakiler
sağdakilerden daha kolay bölünüyorlar.
Alamancılar’ın AB’nin neo-Museviler’i
olduğunu yazalı
20 yılı geçti.
Tarih
geç intikal ediyor işte.
Ancak bu
kez bu neo-Museviler, özellikle de Türkler, maçı faulsüz, şikesiz, sahaya seyirci dalmasız, şusuz busuz vermek
niyetinde değiller. Haa, kendi toplam kamplarını kendileri kurup, oradaki
görevlileri de kendilerinden seçerler, ayrı konu: Maksat aradan yüzde kapmak (kendi kemiğini kemirmek
için kapmak) çünkü.
Neo-N-faşizm, tam da bu işte..
İsevç seçimleri
de, bunun ön-açılımlarını vermiş
işte…
Toplama
kampı, İsrail ama asıl İsrail olması gereken eski-Doğu Almanya hayali diizisi, ne
kadar trajikomiktiyse, bu AB’de neo-uç
sağ partiler reel dizileri de, da o denli trajikomik olacak.
Ek olarak:
Doğu Avrupa’da, hem komünizm yeniden yükselecek, hem de ırkçılık çok hızlı
yükselip, Batı Avrupa’dakini geçecek, geçiyor bile aslına bakılırsa. Bir tür
Hitler-öncesi almanya’nın ters çekimi gibi. Artı, Doğu Avrupa fay hattı, yüzlerce
yıl boyunca önce din ve sonra da (din olarak) komünizm (aslında reel sosyalizm)
üzerinden işledi, şimdi de bunların üzerinden işleyecek.
Kıssadan
hisse:
Tarih
tekerrür eder ama tersten de tekerrür
edebilir.
Yani:
Yaşasın emperyalist İsveç.
Bakınız İstanbul
ve Ayasofya:
Orada
bir İsveçli’nin kılıcıyla taşa yazdığı Tosun
metni hala mevcut.
En kısa
zamanda Vikingler’i bekliyoruz efenim…
+
Dipnot:
‘Vikingler’
dizisinde Ragnar, Dünya’yı fethedip, önüne gelen hatunla şeyttirirken, evdeki
hanımı da başkasıyla şeyttiriyordu.
Yani bu
neo-Vikingler Dünya’yı fethederken de, karakafa göçmenler, kendi topraklarında
sarıkafalılığı sona erdiriyor, erdirecek.
Bu,
İngiltere için de hala böyle: Dünya egemenliğinden kendi adasında parçalanmaya.
(10 Eylül 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder