Filin biri yağmurda ıslanmış. Zenciye kulübesine bir bacağını sokup
sokamayacağını sormuş. Zenci acımış, kabul etmiş. Sonra fil, ikinci bacağı için
izin istemiş. Zenci sakınca görmeyerek, o izni de vermiş. Sonunda fil, zenciye
kulübesinden çıkmasını, kendisinin yerleşeceğini söylemiş.
(Tabii ki fil, mecazda beyaz ırk olmakta.)
Şu haberi okuyunca, bu fıkra aklıma geldi:
“Ramazanın ilk iftarı için Taksim Meydanı’nda hummalı bir hazırlık başladı.
Daha önce iftar çadırlarında halka verilen yemekler bu kez ilk kez Taksim
Meydanı’nda verilecek. Bambaşka bir iftar organizasyonu ise Anti-Kapitalist
Müslümanlar ve Devrimci Müslümanlar gruplarının çağrısıyla gerçekleşecek.
Galatasaray Lisesi'nin önünden başlayarak Gezi Parkı'na kadar ulaşması planlanan
iftar yemeğinde masa sandalye olmayacak.”
Bu gruptaki arkadaşlar, sol grupların korumasıyla, Gezi Parkı’nda
(bitirdikleri) cumhuriyetin ilk cuma namazını kılmışlardı. Sonra ikincisini de
kılmışlardı. Şimdi de iftar için yerleşiyorlar.
Sevgili eksi zekalı Geziciler,
bu sizin marifetiniz, temizleyin lütfen...
Ya da:
Beyoğlu Osmanlı’dan beridir gavurdur, gelecek için de gavur kalsın.
Bir yerlerde iftar sofrası veya ezan olmasın.
Ateist olarak en birinci hakkımı
talep ediyorum.
İhtarnamedir.
(Bakınız: Cem Karaca’dan ‘İhtarname’.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder