Çarşamba, Temmuz 24, 2013

Attila İlhan Güzellemesi



Bu ülkedeki aydın geçinenlerin kültürel ve zihinsel zigzagları beni her daim dehşete düşürmüştür. Attila İlhan’ınkiler de öyle...

Şiirlerine bir şey diyemem, yüksek sesle okununca, tuhaf bir prozodileri vardır, denedim bilirim ki bunu Türkçe’de yapabilmiş şair azdır, Nazım dahil, onun kendi sesi daha da dahil.

Ancak, İlhan düşünce metinlerinde, eleştiri ve denemelerinde, hem zeka, hem de bilgi eksikliğinden muzdariptir, hemi de çook...

Daha 1955’te Haldun Taner’in ‘Ay Işığında Çalışkur’unu müstehcen buluyormuş abimiz, hemi de ilhan abimiz. Hani, peşpeşe müstehcen ötesi romanlar yazan abimiz...

Beni asıl dehşete düşüren metinleri ise, ‘Hangi Batı?’ ve ‘Hangi Sol?’ olmakta..

Fransa’da Fransızca bilerek yaşamış biri olarak, Fransa’ya Sait Faik’ten fazla Fransız kalabilmiş abimiz... Olay, Woody allen hesabı, Fransa’da geçmiş yalnızca...

Marksizmin o dönemdeki ve geneldeki tartışmalarının tamamını ıskalayabilmek, her babayiğidin harcı değil ne de olsa... (Ömründe ‘Annales’çileri ve dünya sistemcileri anmaz, çünkü onları bilmez abimiz.)

Yani, tam denizdeki balık denli denizden bihaber gelmiş ve gitmiş abimiz...

‘Hangi Batı?’ ise, Kemal Tahir’den beridir, çook geciktirilmiş bir Tanzimat zihniyetinin uzantısı kalmakta...

Aynı çizgi, İlhan abimizi ulusalcılığın koynuna atıvermişti ama o taa 40 yıl önce bile, sinemalarda özgün dublajlı ve altyazılı film oynatılmasını, ulusal kültüre mugayyir bulan biriydi zaten...

En kızdığım yönlerinden biri ise, ikiyüzlülüğü: Asla ve kata TKP üyeliği sözkonusu değilken, yıllarca öyle bir imaj boyamıştır. Tıpkı rahmetli Memet Fuat’ın kendini Nazım’ın öz oğlu gibi lanse etmesi gibi...

İlhan yaşlılığında tekke zihniyetine sığındı: Genç müritler bularak kendini tatmin etti.

(Bu genç kuşakların gönüllü olarak, hep  ve her daim aktan çok moka bulanması konusu ise, epeyi başka metinlerin konusu olsa gerek.)

Bugün İlhan birçok alanda bayrak sayılıyor. Zaten derdimiz de bu:

Kılavuzu karga olanın...

Hiç yorum yok: