Andaç bir eleştirmen.
Ondan bir alıntı:
“Yakın dönemlerde yazılan romanlara dönük eleştirilerimin başında,
romancıların yaşanan zamanın ruhunu yansıtamama durumları gelir. Ardından da şu
düşüncemi gene sıklıkla dile getiririm bu romanları okudukça: Gerçeklik
duygusunu vermedeki yaşam bilgisi eksikliği ve edebi bellek yetersizliği.”
Ne kadar eksik ve yanlış açımlamalar.
Realist roman yazanlardan başlayarak, ana akım yazarların hiçbiri kendi
yeranının momentinin ruhunu yansıtamamıştır. Bunu özellikle realizm temsilcisi
sayılan Zola için söyleyebiliriz. Zola, bir gerçekçiden çok, bir roman
eleştirmeninin ve yazarının ironiyle, roman biçimleri parodisi kitabında
irdelediği üzere, gerçeklere değil de, insanın başına bulaşan lanet gibi, tam
da romantik dönemin dertlerine takılır kalır. ‘Germinal’ o nedenle, işçi
sınıfını falan değil, lanetli bir ailenin melodramını açımlar.
Gerçekçilik duygusunu vermekle yaşam bilgisi arasında hiçbir ilinti yoktur.
Sait Faik veya Bukowski, çok yaşadıkları için değil, kısa ve düz yazdıkları
için zamanının bir şeylerini doğrudan dile getirebilmiştir.
Edebi bellek, 150-200 yıllık roman tarihi için, biraz fazla uzadı ve uzun.
Onun yerine, özet roman parodisi kitabı bile konuyu bağlamaya yetiyor.
Andaç’ın asıl kaçırdığı:
Batı’da post-modern dönem ve bizde geç olarak tezahür eden 1980’lerin
neo-libelarizminin ideolojisi ışığında yazar, gerçeği yitirdiği gibi, Orhan
Pamuk’ta netleşen biçimde, kendini gerçekçi olma veya gerçeği dile getirmekle
değil, süslü olmakla ve eğlendirmekle zorunlu sayıyor.
Bir de:
Gerçekliğin bulandığı dönemler var ve biz o dönemlerden birindeyiz. Genel
olarak kafa karışıklığı, kavram karmaşası, izleğini yitirmişlik gibi durumlar
birarada. Bunun nedeni, bizde 3 dalga halinde vuran liberalizm, çöken reel
sosyalizm, arada da çok hızlı gelişen teknolojinin darma duman ettiği
gelenekler ve bunu da, örneğin aile kurumunun tasifyesini de, muhazakarların
eylemişliği gibi bir durum sözkonusu.
O nedenle, bir şey anlatacaksan, daha önce olduğu gibi, roman değil, toplumbilim araştırması yazman gerekir.
O nedenle eleştirmen, artık epistemolojik aksiyologdur. Yani, bilimkurgunun
yaptığı üzere, romanın bilgi üretmesinin değer yargılarını üretir, yayar ve
savunur. Zırvalarla uğraşmaz.
Tarihten örneğimiz var:
Bruegel de saçma sapan döemlerde yaşadı ama tuttu, tanrı resimleri değil,
sıradan insanların ve atasözlerinin resimlerini yaptı ve 500 yıldır hala
gerçekçi, hala avangard.
O nedenle Andaç savlarında boşta
kalıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder