20.07.16, 01:15.
Bir Gelecekbilimcinin Kabusu
Bir gelecekbilimcinin
kabusu veya paranoyası tasarımlarının aynen gerçek olması diye yazdıydım.
Ancak,
şunu yazmamıştım:
Gelecekbilimcinin
kestirim olarak tasarladığı şey, karşısına gerçek-somut olarak çıkınca,
gelecekbilimci onun içinde geçip, geleceğe geçmek zorundadır.
Bugün
bunu yaptım veya yarım yaptım veya yapamadım. Onu göreceğiz. Ama denedim.
Bu, somuttan soyuta başkalaşım oluyor. MD3
/ felsefe notu olsun.
Bu,
soyuttan somuta (bakışımlı olarak değil) başkalaşım denklemi de demek olacak.
Bu o
zaman, gelecekbilim-geçmişbilim ve geçmişbilim-gelecekbilim sentezi olacak ama
zamanbilim praksisi olmayacak, onu ben yapamam, başkaları yapsın artık. 56 yaş
momentim ile mümkün değil, bel veriyor beynim artık.
İlk şunu
hissetmiştim.
Kestirimlerim,
% 85’ten lüksek oranlı gerçekleşince, kuşkulu bir paranoya:
La ben,
nerede yanıldım?
Yanılmamışız.
Sonra,
bildiğimiz makro aksis üzerinden peşpeşe çok adım somutlaşınca da:
La ben,
bunun ötesine nasıl geçeceğim?
Onu da
geçtim. Biraz ittire kaktıra oldu ama oldu.
Şimdi,
ilticadan vazgeçmiş olarak, felaket-fırtınanın göbeğinde, mal mal çevreye
bakıyorum. Panoramada görmem gereken yeni bir şeyler olduğu da kesin.
‘Matris’te
öykü kayınca, de ja vu yaşanıyordu. Onu gibi oldum:
La ben,
bu filmi gördüm galiba.
Bu filmi
de ja vu niyetine, ‘Hyeongsa’ olarak 2006’da, çekim belgeselini (üstüste 3
kadrajlı, belgesel, film ve plato görüntüsü olarak) 2016’da seyrettim.
Belgesel
‘Hyeongsa’daki 3 kadrajlılık, Tarkovski / ‘Ayna’daki 4 kadrajlılıktan epeyi
farklı idi.
Her
ikisini de, gelecekbilim-geçmişbilim içiçeliğinde kullanabilirim. Bu,
meta-sinema olarak da, kuram olarak da bambaşka sonuçlar verecek gibi.
İşte bu
da, kabus yönetmeyi öğrenen, Trier / ‘Krallık’ gibi oldu.
Yine de,
(Nice gecesi dahil) son 6 gün kabus idi ve hep öyle kalacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder