Bombanın
sosyal medya etkisi 36-40 saat sürdü yalnızca.
+
Tv
kanalları siyah fiyonkla yetindi yalnızca.
+
Yaşamımda
ilk kez 2 internet bağlantısıyla birden içerdeyim. Birinde, Youtube'dan
Piazzolla Oblivion dinliyorum, diğeriyle Facebook'tayım. Aynı hatta. Demek ki,
belki onyıllar önce hayalini kurduğum multimedya / polimedya duyu-dil ağını
ölmeden önce yaşayabileceğim. Aynı anda yazmak, dinlemek, seyretmek, dans
etmek, vd bu... Multitasking bu. Beynimin özahenkli-raksı bu. Bir son değil,
bir başlangıç bu ama benim için değil.
+
Cezalandırıcı
alaturka yavaş mahalle baskısı yeniden ölümcülleşiyor. Bense yukarılara uçmak
tribindeyim, bir zamanlar benzetildiğim Martı gibi. Bense, kendimi yalnızca
uçmak için uçan bir uzay gemisine benzetiyorum, ev yok, asla olmadı ama menzil
de yok. Post- yerine, trans-hümanist kalabildim, kendi biyografimin içine
çakılı olduğu tarih parçası içinde.
+
Dert
değil, ölmecesine kaybetmeye oynayan biri idim. Sağ kaldım. Ölü gömücü Ulrik
oldum ola ola. Ölmedikten sonra, herşey kabulümdür. İronik olarak, tarih epeyi
süredir ilk defa yeni ve farklı şeyler yaşatmaya başladı. Ben de meraklı ve
öğrenici biriyimdir. Bilgi yolu vardır, yürüyen önemli değildir, yol önemlidir
yalnızca, tek bir yürüyeni olmasa bile. Ben de, asal-yalnız olarak, en ustamı
21 yıl öncede bırakmış olarak, yapayalnız yürüyorum işte. Benim için, yalnızlık
seçilmiş bir şey olmadı hiç, verili bir şey oldu ve ben ona tabi oldum
yalnızca.
+
Not:
İkinci bağlantı tuş oldu. Bedava hattın sirkesi bu kadar yani.
(1 Temmuz
2016)
+
Son 35
yıldır, 70 dini bayramı yalnız geçirdim. O zaman da bayram, şimdiki gibi yaza
denk gelirdi. 40 yıldır da aileli bayramlardan uzağım. Bugüne dekki tüm
yolculuklarıma da 42 yıldır kabaca yalnız çıktım.Sanırım yalnızlık, alnıma 32
punto yazılıymış ama ben epeyi geç aydım buna. Bileydim, bu kadar sevgiliyle ve
bu kadar arkadaşla uğraşmazdım. Vedat Türkali'nin romanı gibi, hemen her ölüm,
Tek Kişilik Ölüm olmakta. Çevremde ölüme baka baka gidenler var. Kendimi aşırı
sağlıklı ve mutlu duyumsuyorum. Eksik olan şey, insan değil, beyin. Beynimin
yalnızlığını ancak bir beyin geçirebilirdi. Bu da benim bayram raksım işte. Bir
Gün Mutlaka değil ama. Artık çok geç ama..
+
Bu sabah
yağmur var İstanbul'a. Gözlerim dolu dolu oluyor, bilinmez niye. Kendime bayram
hediyesi: Uzuun bir yürüyüş.
+
Tam
moruk bayramı. Yağmur sürdü. Ben de gündüz siestası çektim. Napıim? O zaman da,
akşam şarabı daha iyi gibi.
+
Vatsap'landım
sonunda. Benimki eksik akıllı olsa da, akıllı telefon mevzuu gecikmeli olarak
yaşamıma girdi. Pek hoşlaşmadım. Gecenin bir vakti vuduk vuduk ses duymak hoş
değil. Epeyi süreden sonra, geceleri telefonu kapatıyorum, vesile oldu. Benim
moruklar, kendi izleyebildiğim kadarıyla 2001'den beridir, yaşamı geç keşf
etmenin hazzıyla bu konuya epeyi daldırmışlar. Hala, 50 mesajla hiçbirşey
söylememeyi becerebiliyorlar. Bizden 10 yaş büyükler daha ileri derecede: 100
mesajla hiçbirşey söylemiyorlar. Ben de oturup Ekşi Sözlük okuyorum: Varoş
mahallesi tanımlama parçası çok iyiydi. Benim diyen kültürel antropolog
İstanbul'u bu kadar açıkseçik yazamadı henüz. Reklamdaki 2 ekranlı ergen
gibiyim: Bi tarafta vatsap, bi tarafta Ekşi Sözlük. Gözler yine reklamdaki gibi
belertik. Neyse, beni şarap ve Paizzolla-Oblivion paklar. Kadim dostum benim
yaa.
(5 Temmuz 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder