Perşembe, Temmuz 14, 2016

Mete Tunçay: 30 yıllık iktidar düşünemezdim, şimdi mümkün görüyorum

Kendisini günahım kadar sevmem, bunun için de yeterinden çok nedenim vardır ama bu düşüncesine 2014 başından beridir, AKP Fethullah’ı ilk-tam tuş edeli beridir katılıyorum.
Ancak, 30 yıl değil de, 2002-2024 arası 22 yıl olmak üzere.
1983-2013 arasını da, AKP de dahil, 3 parçadan oluşan tek bir Türkiye’yi neo-liberaleştirme projesi olarak görüyorum. Ve epeyi de başarısızlığını görüyorum.
Şimdi karşılaştır-karşıtlaştır, alıntı-yorum olsun:
"Ama şimdi öyle geliyor ki bugüne kadar iktidarda kaldığı süre kadar daha kalabilir. Her ne kadar, bir partiden çok bir tek adam halini aldıysa da."
Öncelikle:
Erdoğan bir tek adam değil, zaten tek kişilik bir proje değil. En sonki Rusya ve İsrail yumuşamaları, 13 yıllık Erdoğan çizgisi değil, köşeye sıkışmış birinin, ikinci adamlarının verdiği en olmadık önerilere uymasıdır yalnızca.
Artı, diğer tüm politicakıların yaptığı üzere, sürekli ikinci adamlarını budamasıdır. O da, Arınç ve Gül’ü budadı.
Ancak, vasıfsız-altı danışmanların zararı bir yere kadar. Gül ve Arınç da vasıfsız politikacılar olsa da, son kalanlar dibin dibi durumda. Bunlar da, insanı da partiyi de uçuruma götürür. Götürdü de zaten.
“Bunun sebeplerini belki erken Cumhuriyet yıllarında aramak lazım. O zaman Türkiye’de halka zorlanan laikçi siyaset öyle bir tepki yaratmış ki onun dalgaları bizi bugünlere taşıdı.”
Çüş. Oha.
Bitmiş 1. TC’nin 9 döneminden, yukarıya çıktığımız tek dönem Atatürk dönemi ve 15 yıllık olanı idi yalnızca. Atatürk’ün 2 ve 3 noları İnönü ve Bayar da dahil olmak üzere, laik falan değildi. Ordu hiç değildi, orduda günde üç vakit yemekte Tanrı’ya şükrediliyordu.
3 darbe olmasaydı, 3 liberalizm olamazdı. 1. darbenin 0. liberalizme karşı yapılması ters değil. Darbelemeler, aslında bu ülkede tutmayacak liberalizm dalgasını körüklemek oldu yalnızca. Türkiye’ye asıl yeşil sermayeyi 3. darbe ve Evren soktu, unutmayalım.
Yeşil sermaye akışı, sonradan para görme görmemişliği, sınıf atlama, uçkur çözme, yaşananlar bunlardır. Bu, İslam’ın modernleşmesi değil, İslam’ın dünyevileşmesi, dolayısıyla engizisyonlaşmasıdır yaşanan, bu İspanya 1500’de de böyle oldu. Geldiğimiz nokta da, faşizm-engizisyon eşlenikliğidir: İslamofaşizm olmaz, çünkü İslam ümmetçidir, milliyetçi değil.
Köylerin gecekondululaşması, sonra da sınıf atlaması, İstanbul’da taa İnönü zamanında 1946’da başladı. TKP’li Hasan İzzettin Dinamo da bu yağmada yer aldı. Bakınız Musa romanları dizisi.
Yani Tunçay’ın yaptığı, eksik ve yanlış bilgi nedeniyle, dezenformasyonlama olmakta açıkseçik olarak.
“Bugün AK Parti’yi hâlâ iktidarda tutan sadece o tepki olabilir mi?
Esas geliş bu diye düşünüyorum.”
Sokağı tanımayan bir tatlı su sosyalisti işte, nolcek.
AKP’yi bugün taşıyan alaturka yavşak mahalle zulmü olmakta. Sokak linçleri olmakta. Cihangir saldırıları olmakta. Turist tecavüzleri olmakta. İstanbul’da 0 orman olmakta. Talan ve yağma olmakta. Lütmpen proleteryaya yağlı kemik atmak olmakta.
“Bu ülke ne de olsa bir imparatorluğun mirasçısı.”
Bunun için kullanacağım sözcüğü otosansürledim. Dava açıtrmayalım kendimize ama.
Şerh:
Yine bir eski TKP’li olan Aydın Engin, aslen nasyonel sosyalizm olan bir transnasyonalizm uydurdu kendi kendine, belli ki sözlük anlamına bakmamış. Bunlar, sisteme yanaşmak için kavram abuksamaları yapıyorlar işte: Yaşanan budur. Tunçay da Zaman’da yazıyordu bir zamanlar.
Şimdi, gelelim asıl olup bitene:
AKP 2003-2013 arasında birinci miyadını doldurdu. Erdoğan doldur boşalt yaptı ve ikinci-milatladı. Burada, aşırı fire verdi. AKP % 35 ikenki oysal % 20’nin % 10’u partiyi terketti. Onun yerine, ‘laan, biz de yeriiz laan’cılar geldi, fazladan % 40 olarak: Talan-yağma tayfası başıbozuklar ve ayaktakımı.
Fren tutmuyor, geri vites tutmuyor.
Deniz bitti. Orman bitti. Çöl bile bitti: Konya Ovası çöküyor.
Ülke iflas edecek ki daha önce de etti.
Ölmeyebilecek 100 bin kişi daha ölecek ama bunun hiçbir zararı yok kültüre ve ülkeye. Ki zaten onun 50 bini de AKP seçmeni olacak / oldu.
Çakma sosyal demokrasiye dua edecekler. Kılıçdaroğlu gibi, çakmanın çakması bir politikacı bu ülkeyi yönetecek.
Bir tek şu gerçek, şu an için hesaba katılmıyor:
2024’de TC’nin su, gıda, enerji krizleri ve eğer böyle göçmen alınırsa, nüfus krizleri patlama noktasına gelmiş olacak.
Erdoğan veya 1. / N. kuşak danışmanları bunu göremez, G-7’liler de göremiyor.
Yapacak hiçbirşey yok yani.
En kötüsü, henüz başlamadı yani.

(11 Temmuz 2016)

Hiç yorum yok: