Lao Tzu
yamanmıyor, ayrılıyor.
Sokrat
yamanmıyor, ölüyor.
Konfiçyus,
Platon, Aristo yanlış yamanıyor.
Sun Tzu
doğru yamanıyor.
Yamananlar
4-2 galip.
Sağ
kalanlar 5-1 galip.
Özgürlükçüler
5-1 mağlup. Gönüllü kullukçular 5-1 galip.
Sonuç:
Bilanço
çok açıkseçik ortada:
1 /
6’lık ayrılma ve sağ kalma, çok çok iyi bir oran. Burada 0 olması umulurdu
doğrusu.
1 /
6’lık bağlanma ve ölme, yine de düşük bir oran doğrusu. Tarihte genelde daha
yüksek oranlar var. Aydın dediğin habire ölüyor dava için: TC 1940-1980 için
100-500 tane hapse girmiş yazardan söz ediyoruz. Ancak, Batı’da en son ölen
1982-Fassbinder idi, bunu da şerhlemek gerekli, sonrasında ölüm yok gibi
En
şanslı Sun Tzu, doğru ata oynuyor ve kazanıyor. Onun antitezi de, 5 kere falan
yanlış ata oynayıp kaybeden ve sonunda bağlanacak ülke-kapı bulamadığına isyan
eden İbn-i Sina olsa gerek.
En komik
olanlar sonuncular:
Yanlış
yamananlar. En yanlış yamanan da Aristo: İskender gibi bir dünya fatihiyle önce
dost, sonra düşman oluyor, öldürüşmeye varıyorlar, çünkü İskender barbarlık
yapıyor ve Atinalı değil. Bu arada, (ölen Sokrat dahil) 3 batılı diyalekçi de
doğunun (burada İran’ın) emperyalist fethinden yana. Bu durumda Aristo, hepten
mafiş olmakta.
Konfiçyus
ise, 2 kere doğru ata oynayıp üçüncüde yanılıyor ama bu, tümden yanılma demek,
çünkü zaten birbiriyle savaşan 3 kent-devlet için, barış olanağı olsun diye,
savunma surlarını yıktırıyor onlara; en son duvarı yıkacak olan yıkmayıp,
sursuz diğer ikisini de yeniyor.
Sun
Tzu’nun kuramsal başarısı bir yana, aslında başarısız olduğunu kayda geçmek
gerekli. Bu da, Sun Bin’in ona yazdığı alaylı şerhlerden belli. Tzu yanılmadı
çünkü, çünkü kimsenin aklına onun kuramlarına antitez geliştirmek gelmedi, en
azından o yaşarken.
Topluca
bakınca, 2.500 yıl öncesinden muazzam bir tarih dersi olmakta. Çünkü durum hala
aynı.
Kendim
için:
1965-2015
arası içinki 50 yıllık ve 1 / 100’lük orandaki tarih dilimi için, ABD’yi, AB’yi
veya TC’yi seçebilirdim. Hiçbirini seçmedim, oto-anarşist oldum ki bence bu,
bir seçim sayılmaz pek, gönüllü-zorunluluğumun bilincini üstlendim yalnızca ve
50 yıl boyunca boş bir yolda yürüdüm ve şu an artık o yol dolmaya başladı ama
dolu diye o yoldan ayrılacak değilim şimdilik, kalabalık ayağıma dolanıyor ama,
şeriatçı-terörist Araplar gibi.
Benim
için asıl soru şu:
Mantıken
bu 3 kategori de, bağlanılmaması gereken idi. Ya, bağlanılabilir olsalardı?
Bana
işkence yapan ülkenin parçalanmaması için irade kullandım. Bir anarşist olarak
yine o ülkenin parçalanmaması için irade kullandım. En son da, iltica etmeyip, fırtınanın merkezine girmeye karar
verdim.
Ters ve
yanıt örneklerim bunlar yani.
Benim
için asıl soru şu öyleyse:
Yangında
ilk kurtarılacak şey var mı ve hangi kitap olmam uygun?
İkinci
sorunun yanıtı, gelecekbilim oldu zorunlu olarak. Flechtheim-Asimov 1940 dikmesi olarak.
Birinci
sorunun yanıtı yok. Toplama kampı takınağım var ve ilk 7 sıramda (Primo Levi
söylemiyle 4. sıra da dahil olmak üzere) kimse yok.
Üniversiteler
değil. Şu anki Dünya’daki / TC’deki biçimleriyle değil. Geçenlerde bir söz
ağzımdan çıktı: Akademisyenlik bilgiyi öldürür. Bense bilgiyi tohumlaştırmak /
kromozomlaştırmak ve böylelikle yaşatmak arzusundayım. Benim için Orta
Çağ’ların panzehiri bu. Şimdiye kadar hep öyle olmuş çünkü: Benim yaptığım ise,
tümevarım değil, tümdengelim kullanmak ve bu ilkeyi seçmek.
Yani 2
sorunun yanıtı tek:
Gelecekbilimi tohumlaştırmak /
kromozomlaştırmak.
Son 10
yılda, bu konuda ürettiğim tüm tohumları ( en az 5 bin metni) kültüre gömdüm
de, beyinleri dölledim de. Bugün TC’de 1 milyon kişi benim salemde gelecekbilim
diye bir sözcüğü duydu. Bunların belki 0’ı, belki 1-2’si o yolda yürüyecek /
yürüyebilir. Çok bile. Bilinçsizce o düşünceleri taşısınlar ve onu
beyinlerinden silmesinler yeterli.
İşte bu,
kendime 56. yaşgünü hediyesi olmakta.
Demek ki
bu noktadan sonra, 1-2 istisna şansı bırakayım kendime yine de, onun dışında
sisteme yamanmak yok.
Komik
olmaya gerek yok. insan gibi veya trans-insan gibi ölürüm, olur biter.
Ve böyle
dedi ustalar(ım).
(7 Temmuz 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder