Salı, Temmuz 12, 2016

İktidara Yamanma: Doğu x Batı: 2 Triyalektik

Lao Tzu yamanmıyor, ayrılıyor.
Sokrat yamanmıyor, ölüyor.
Konfiçyus, Platon, Aristo yanlış yamanıyor.
Sun Tzu doğru yamanıyor.
Yamananlar 4-2 galip.
Sağ kalanlar 5-1 galip.
Özgürlükçüler 5-1 mağlup. Gönüllü kullukçular 5-1 galip.
Sonuç:
Bilanço çok açıkseçik ortada:
1 / 6’lık ayrılma ve sağ kalma, çok çok iyi bir oran. Burada 0 olması umulurdu doğrusu.
1 / 6’lık bağlanma ve ölme, yine de düşük bir oran doğrusu. Tarihte genelde daha yüksek oranlar var. Aydın dediğin habire ölüyor dava için: TC 1940-1980 için 100-500 tane hapse girmiş yazardan söz ediyoruz. Ancak, Batı’da en son ölen 1982-Fassbinder idi, bunu da şerhlemek gerekli, sonrasında ölüm yok gibi
En şanslı Sun Tzu, doğru ata oynuyor ve kazanıyor. Onun antitezi de, 5 kere falan yanlış ata oynayıp kaybeden ve sonunda bağlanacak ülke-kapı bulamadığına isyan eden İbn-i Sina olsa gerek.
En komik olanlar sonuncular:
Yanlış yamananlar. En yanlış yamanan da Aristo: İskender gibi bir dünya fatihiyle önce dost, sonra düşman oluyor, öldürüşmeye varıyorlar, çünkü İskender barbarlık yapıyor ve Atinalı değil. Bu arada, (ölen Sokrat dahil) 3 batılı diyalekçi de doğunun (burada İran’ın) emperyalist fethinden yana. Bu durumda Aristo, hepten mafiş olmakta.
Konfiçyus ise, 2 kere doğru ata oynayıp üçüncüde yanılıyor ama bu, tümden yanılma demek, çünkü zaten birbiriyle savaşan 3 kent-devlet için, barış olanağı olsun diye, savunma surlarını yıktırıyor onlara; en son duvarı yıkacak olan yıkmayıp, sursuz diğer ikisini de yeniyor.
Sun Tzu’nun kuramsal başarısı bir yana, aslında başarısız olduğunu kayda geçmek gerekli. Bu da, Sun Bin’in ona yazdığı alaylı şerhlerden belli. Tzu yanılmadı çünkü, çünkü kimsenin aklına onun kuramlarına antitez geliştirmek gelmedi, en azından o yaşarken.
Topluca bakınca, 2.500 yıl öncesinden muazzam bir tarih dersi olmakta. Çünkü durum hala aynı.
Kendim için:
1965-2015 arası içinki 50 yıllık ve 1 / 100’lük orandaki tarih dilimi için, ABD’yi, AB’yi veya TC’yi seçebilirdim. Hiçbirini seçmedim, oto-anarşist oldum ki bence bu, bir seçim sayılmaz pek, gönüllü-zorunluluğumun bilincini üstlendim yalnızca ve 50 yıl boyunca boş bir yolda yürüdüm ve şu an artık o yol dolmaya başladı ama dolu diye o yoldan ayrılacak değilim şimdilik, kalabalık ayağıma dolanıyor ama, şeriatçı-terörist Araplar gibi.
Benim için asıl soru şu:
Mantıken bu 3 kategori de, bağlanılmaması gereken idi. Ya, bağlanılabilir olsalardı?
Bana işkence yapan ülkenin parçalanmaması için irade kullandım. Bir anarşist olarak yine o ülkenin parçalanmaması için irade kullandım. En son da, iltica etmeyip, fırtınanın merkezine girmeye karar verdim.
Ters ve yanıt örneklerim bunlar yani.
Benim için asıl soru şu öyleyse:
Yangında ilk kurtarılacak şey var mı ve hangi kitap olmam uygun?
İkinci sorunun yanıtı, gelecekbilim oldu zorunlu olarak. Flechtheim-Asimov 1940 dikmesi olarak.
Birinci sorunun yanıtı yok. Toplama kampı takınağım var ve ilk 7 sıramda (Primo Levi söylemiyle 4. sıra da dahil olmak üzere) kimse yok.
Üniversiteler değil. Şu anki Dünya’daki / TC’deki biçimleriyle değil. Geçenlerde bir söz ağzımdan çıktı: Akademisyenlik bilgiyi öldürür. Bense bilgiyi tohumlaştırmak / kromozomlaştırmak ve böylelikle yaşatmak arzusundayım. Benim için Orta Çağ’ların panzehiri bu. Şimdiye kadar hep öyle olmuş çünkü: Benim yaptığım ise, tümevarım değil, tümdengelim kullanmak ve bu ilkeyi seçmek.
Yani 2 sorunun yanıtı tek:
Gelecekbilimi tohumlaştırmak / kromozomlaştırmak.
Son 10 yılda, bu konuda ürettiğim tüm tohumları ( en az 5 bin metni) kültüre gömdüm de, beyinleri dölledim de. Bugün TC’de 1 milyon kişi benim salemde gelecekbilim diye bir sözcüğü duydu. Bunların belki 0’ı, belki 1-2’si o yolda yürüyecek / yürüyebilir. Çok bile. Bilinçsizce o düşünceleri taşısınlar ve onu beyinlerinden silmesinler yeterli.
İşte bu, kendime 56. yaşgünü hediyesi olmakta.
Demek ki bu noktadan sonra, 1-2 istisna şansı bırakayım kendime yine de, onun dışında sisteme yamanmak yok.
Komik olmaya gerek yok. insan gibi veya trans-insan gibi ölürüm,  olur biter.
Ve böyle dedi ustalar(ım).

(7 Temmuz 2016)

Hiç yorum yok: