Perşembe, Temmuz 14, 2016

Ejder Kılıcı 2015

Çok tuhaf.
2010’da belki doğru dürüst ilk Çin filminin 2015 gibi yapılacağını ve bunun da asıl Doğu-Batı karşılaşmasıyla ilgili olacağını yazmıştım. (Şerh: 1911, 2011’de çekildi ama kastettiğim o değildi, Red Cliff ve Konfiçyus ertesi ilk adımdı.)
Öyle de olmuş, hem de hesapça sinemayı bırakan Jackie Chan’lı bir film olarak.
Üstelik, Roma-Çin karşılaşması ile ilgili ilk Çin filmi olmuş (önceki ve ilki Malezya yapımı idi).
Üstelik, gerçekten filmde anlatılan kentin arkeolojik kalıntıları 2010 ertesinde bulunmuş, yani onun üzerine bu film oturtulmuş: Regum.
Üstelik bir de, batı-doğu ırkı melezi Çinliler varmış ve batı geleneğini hala koruyorlarmış, bugün bile.
Siyasi, askeri, iktisadi açıdan anlamlı olan ilk Doğu-Batı karşılaşmasının MÖ 1000 gibi olmuş olması gerektiğini ama bunun İndo-Avrupa dil oluşumu nedeniyle, illa ki Hindistan üzerinden olmuş gerektiğini önesürenler yüzünden, Çin tarafının gözardı edildiğini söyleyebiliriz.
Hint Okyanusu’nda uzun deniz yolculukları MÖ 1000 gibi vardı. Deniz İpek Yolu’nun olmaması için neden yok ama daha çok proto- aşamada olmuş olabilir.
Beni filmde en çok hislendiren şey, evsizler oldu. Bir de Ay Hanım / Soğuk Ay adlı Türk kadını. Hun deniyor ama o zaman (MÖ 45 gibi) Hunlar kuzeyde ve Urallar’ın batısındaydılar. MÖ 200 gibi oralarda olmuş olabilirler.
Filmle aynı gün seyrettiğim bir belgeselde şu anda bile bir atla bir sürücü 1 günde bin kilometre yol aldı ve saatta 60 kilometre (ama tek atmı söylenmedi ama öyle imlendi gibi).
Savaşçılar at sırtında, tüccarlar deve sırtında 10-15 bin kilometre yol alırlarmış. Ben öyle evsiz değilim ama böyle evsizliğe de saygım yüksek olduğu, bunu hissettim ve yaşadım filmi seyredince.
Espri şu ki günümüz Çin kültür bürokrasisi, CTV nezdinden o İpek Yolu kültürcülüğünü habire popüler kitleye pompalıyorlar.
Ben ne tüccarım, ne de politikacıyım. Savaşçıyım ama silahlı anlamlı değil, düşünceli anlamda.
Zaten beni ilgilendiren şey, İpek Yolu’nda taşınan bilim – sanat / felsfe eserleri, metalar değil.
Çıkış:
Bu benim, 2010 sinema momentimin son estetiko-politik menziliydi. Zaten sonra, çapraz medya ve oyun sinemasal fragmanı girdi devreye.
Şimdi yeniden, asıl-sinema yoluyla popüler kültür estetiko-politik yorumsama çıkışı zamanı olmuş oldu.
(Tersi durumda, gerçek Potemkin Zırhlısı öyküsü ile sosyalist realist film Potemkin Zırhlısı öyküsü çelişkisi oluyor. Bu konuda, ne Marc Ferro’yu, ne de Sergey Eisenstein’i affedebilmem mümkün değil: Bir film ve bir sosyalist, asla ve kata yalan söylemez.)
Nokta. Es.
Dipnot:
Bruce Lee ve Jet Li’ye karşın, en büyük döğüş filmleri 1 nosu olmanın, Jackie Chan gibi bir komedyene kısmet olması, çok çok ironik.
Ancak, anne ve basanının Çin resmi görevlileri olmasının bunda payı tabii ki var bence. Bence, bildiğimiz casus yani.
Ve Chan’ın polis değil mafya, asıl önemlisi bir casus rolünü çok çok iyi oynayacağını düşündüm, tıpkı Robert de Niro’nun 30 yıl gecikmeyle verildiğinde, CIA görevlisi rolünü çok çok iyi oynaması gibi.

(9 Temmuz 2016)

Hiç yorum yok: