‘Denizde
olduğunu bilmeyen balıklar’ deyimi, ‘toplama kampının ilkelerini bilmeyen
insanlar’ olarak da söylenebilir.
Viktor
Frankl’ı toplama kampına koymuşlar. Kendisi orada ilk önce en iyilerin öldüğünü
yazıyor.
Ve bize
yanılıyor.
Toplama
kampının şöyle bir ilkesi vardır:
Sağ
kalabilmek için, kendin için 7 öncelik sırası varsa, onlardan yalnızca
dördüncüsü belki birini içerebilir, gerisi veya hepsi sen olmak durumunda.
Bunu
bilmemek veya bilip de uygulayamamak en iyi olmak değildir.
Diğergamlık
da, bırakın toplama kampını, olağan toplum koşullarında da en iyi olmayı
getirmez.
Asıl ve
en önemlisi, bilgiyi edinme ve onu uygulayarak sağ kalma, en iyi olmanın
sıfırıncı belki eksi birinci ilkesidir.
İşte o
nedenle, toplama kampında sağ kalanlar İsrail’i kurdular ve neler yaptıkları
ortada. Ancak, toplama kampında yaptıkları haklı, İsrail’de yaptıkları ise
haksızdı. Çünkü, içeride almanlar ile, dışarıda Araplar ile muhatap oldular ve
Almanlar’a önce yapamadıklarını, sonra yapmadılar ve Araplar’a yapabildiler.
Bu,
Hannah Arendt’in ‘şeytani kötülüğün bayağılığı’sı ve atom bombalarının Berlin
ve Hamburg yerine, Hiroşima’ya ve Nagazaki’ye atılması da demek oldu.
O
nedenle, Adorno’nun ve Frankl’ın dediği gibi, toplama kamplarından sonra ‘şiir
yazılmamalı’ idi değil, ‘İsrail kurulmamalı’, ‘Adorno CIA işbirlikçisi
olmamalı’ ve ‘Frankl psikiyatrist olmamalı’ idi.
Sorun en
iyi ve en kötü arasındaki çatışma değil yani, sıradanlığın şeytani kötü egemenliği yalnızca…
(18 Nisan 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder