Perşembe, Nisan 26, 2018

Sait Faik, Orhan Veli, Adnan Veli


Benim için Sait Faik ile Orhan Veli, aynı edebi rengin, tadın, kokunun, nesir-nazım ikili eşleneğidir.
Bunu ilk düşünüp dilegetirdiğimden beridir, buna çok karşı çıkan oldu ama giderek, bunun böyleliliğini kabul edebilecekler artmakta. Bunun nedeni, apayrı bir estetiko-kültürolojik konu: Edebiyatın kültürel semantiği ile kültürolojik dönemlerin / katmanların kimi eşleşmesi, kimi eşleşmemesi durumu: Eşleşme olmadığında red / inkar oluyor.
Orhan Veli ile Adnan Veli ise kardeş.
Adnan Veli edebiyatımızda, yanına bir tek Reşat Enis’in yanaşabildiği bir doğrudan gerçekçilik (klasik roman üzerinden tanımla naturalizm) akımını temsil ediyor.
‘Mapusane Çeşmesi’ bunun en bilinen örneği. Ancak, çok daha az bilinen örnekleri de var. Kendisinin sağlığında kitap olarak yayınlanmasını öngörmediği ve belki de yasakladığı, röportajları, ‘Batakhane İnsanları’ adıyla kitaplaştırılmış.
İşte bu moment, Sait Faik’in mahkeme röportajlarına çok yaklaşıp, onu sollayıp geçip gitmiş.
Ancak, bitmedi daha var:
Bu kitapta yer almayan, benim çocukluğumda ‘Eczacıbaşı Bakışlar’ ve ‘Sağlık Alemi’ dergilerinde gördüğüm bazı Adnan Veli röportajları daha var.
Bildiğimiz kadarıyla Adnan Veli bir marksist değildi. Ancak, gördüğümüz ve emin olduğumuz kadarıyla kendisi, Türk Edebiyatı’nda lümpen proleteryayı bu kadar doğrudan, hem belgesel, hem öykü tadında anlatabilmiş ilk ve (80 yıldır) tek kişi.
Buraya özellikle not:
Çetin Altan ve Orhan Kemal, birer sol eğilimli yazar olarak, aynısını yine İstanbul için yapmaya kalkmış ama ikisi de suya dalmaya çabalayan koca ve yağlı götlü kadınlar gibi konuya girememiş.
Adnan Veli ise, konuya 0 nolu şırınga gibi, inceden damardan girip girip çıkmış.
Dolayısıyla:
Kimler neler yapmadı bu Türk Edebiyatı için?:
Kimi yaşadı yazdı, kimi uzaktan seyredip nutuk çekti yazdı.
Artı:
O nedenle, hem Orhan Kemal, hem Çetin Altan, gibi yapan lümpen solculardır. Adnan Veli ise, adını bile anmadan has toplumcudur.
(6 Nisan 2018)

Hiç yorum yok: