Pazartesi, Nisan 30, 2018

Romanın-Öykünün ve Romancının-Öykücünün Saçma Gülünçlüğü


1895’te Feneon vardı, 1945’te sosyoloji ve yapay zeka vardı.
Feneon, 10 sayfalık öyküyü 3 satıra özetledi.
Sosyoloji, 100 romanı 1 sayfalık istatistiğe indergidi.
Yapay zeka, bu istatistikler arasındaki ilintileri araştırdı ve buldu.
Roman, absürd-komik Don Kişot’vari kahramanlık / şövalyelik darbı mesellleri olan romanslardan geldi. Didaktik ve iyiler hep kazanır, gibi başka absürd-komik bir noktada kaldı.
Roman, ne adı realist iken, ne de naturalist iken, gerçekleri anlatamadı: Bu, hem güldürücü, hem de ağlatıcı bir durum.
Klasik roman olduğu gibiliğiyle varken bile, polisiye, fantastik, bilimkurgu da vardı. Klasik roman bu türleri hep aşağıladı, hep alt-dal saydı. Üstelik aynı anda kendisi, sosyolojiye göre alt-dal idi. Sosyoloji de, yapay zekanın alt-dalı oldu sonra.
Tüm bu incik cinciğin arasında roman bir hiçti ama kendini çok saydı. İcadından neredeyse 200 yıl sonra bile hala yazılan kitapların neredeyse üçte biri roman veya öykü. Oysa, insan varlığında anlatılacak bu kadar çok öykü yok. Bu, savaş filmlerinde ölmüş insanların gerçek savaşlarda ölmüş olanların sayısını geçmesi komikliğine benziyor.
Yani:
Roman ve öykü değil mi, uydur uydur söyle.
Uysa da koy, uymasa da koy.
Sonra rezil olunca da, ağlak ve mızıkçılık yap.
Romancının ve öykücünün durumu budur 70 küsur yıldır.
(19 Nisan 2018)

Hiç yorum yok: