1895’te
Feneon vardı, 1945’te sosyoloji ve yapay zeka vardı.
Feneon,
10 sayfalık öyküyü 3 satıra özetledi.
Sosyoloji,
100 romanı 1 sayfalık istatistiğe indergidi.
Yapay
zeka, bu istatistikler arasındaki ilintileri araştırdı ve buldu.
Roman,
absürd-komik Don Kişot’vari kahramanlık / şövalyelik darbı mesellleri olan
romanslardan geldi. Didaktik ve iyiler hep kazanır, gibi başka absürd-komik bir
noktada kaldı.
Roman,
ne adı realist iken, ne de naturalist iken, gerçekleri anlatamadı: Bu, hem
güldürücü, hem de ağlatıcı bir durum.
Klasik
roman olduğu gibiliğiyle varken bile, polisiye, fantastik, bilimkurgu da vardı.
Klasik roman bu türleri hep aşağıladı, hep alt-dal saydı. Üstelik aynı anda
kendisi, sosyolojiye göre alt-dal idi. Sosyoloji de, yapay zekanın alt-dalı
oldu sonra.
Tüm bu
incik cinciğin arasında roman bir hiçti ama kendini çok saydı. İcadından
neredeyse 200 yıl sonra bile hala yazılan kitapların neredeyse üçte biri roman
veya öykü. Oysa, insan varlığında anlatılacak bu kadar çok öykü yok. Bu, savaş
filmlerinde ölmüş insanların gerçek savaşlarda ölmüş olanların sayısını geçmesi
komikliğine benziyor.
Yani:
Roman ve
öykü değil mi, uydur uydur söyle.
Uysa da
koy, uymasa da koy.
Sonra
rezil olunca da, ağlak ve mızıkçılık yap.
Romancının
ve öykücünün durumu budur 70 küsur yıldır.
(19 Nisan 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder