‘Türk
Grup Davranışı Hakkında Erol Göka Üzerinden Notlamalar’ metnimizi okuduktan
sonra Göka, kendisinin kitabını okumadığımızı belirtmiş. Biz de kendisinin
bizim yazımızı okumadığını belirtelim. Hani şu, söyleneni dinlemez, kulağına
girmez, türünden bir okumama bu.
Bizim
kaygımız adım adım, hem Murdock şemalaması / kavramsal çerçevelemesi türünden
olgularla noktalayarak haritalama, hem gündelik yaşamın psikolojisi, hem
popüler kültür ürünleri, hem sosyal psikolojideki grup davranışı ilkeleri, hem
zamanın / mekanın / kültürün ruhu / özü / tözü (ama doğası değil), birleşkeleri
üzerinden okumalar yapabilmek.
Göka’nın
kitabındaki ilk metin uzun ve kitabın omurgasını oluşturuyor. Diğer metinler
dağınık.
Yanısıra,
Belge’nin ‘Tarihten Güncelliğe’si türünden benzeri metinleri izlek ve
karşılaştır-karşıtlaştır olarak kaydetmemiş.
Bizim
genel izleğimiz, 1960’lar gecekondulaşma, 1980’ler varoşlaşma, 2000’ler
taşralılaşma ve/ya büyükköyleşme türünden bir İstanbul / megapol Türk kültür /
grup davranışı izleği.
Böyle
bir zaman-mekan uzun çizgisi çekince, arabeskin repleşmesi de anlamlı oluyor,
Münir Nurettin Selçuk’un bestelerini yaptığı Arap / Mısır filmlerinden
Araplar’ın Türkiye müziklerini ve dizilerini tüketmesi, üstüne üstlük Kızıl
Ordu korosunun Tarkan’ın ‘Oynama Şıkıdım Şıkıdım’ parçasını Dünya konserlerinde
söylemesi izlekleri de.
Ve bu
geniş panoramadaki kontr çizgilerin hiçbiri Türk grup davranışı veya Türk ruhu olmuyor, olamıyor, çünkü ortada
bir süreklilik ve kalıcılık yok: 5-10 yılda format bir ruh, etnik ve ulusal bir
grup kimliği / ruhu olamaz, olamadı da zaten.
Aranot 1:
Kısa sürelerde devamlı değişen grup davranışı, sosyal şizofreni gibi terimlerle
de açımlanıyor. Türkler’in kısa sürede çok değişmek zorunda kaldıkları için
böyle olduğunu içeren bir kitap da mevcut.
Aranot
2: İşte bu sosyal şizofreni, grup davranışı örüntüsü oluşturtmuyor. Çünkü
yabancılaşma ile yabancılaşmadan söz bile edilemeyecek öte-yabancılaşma
arasında bir yerlerde Türkiye halkları. (Şerh: Tabii, bir de Türkler’in Yunan
mezelerine ad olarak el koyması ile, Kürtler’in İstanbul’a göç edince Türk
davranışlarını taklit etmesi türünden diğer Brown hareketleri de var, yani
bunlar bir yerlerden kalkıp bir yere varmıyor.)
İşte bizim
adım adım varmayı ve açımlamayı düşündüğümüz sonuç da bu:
Türkler’in
Tanzimat dahil, en sonki neo-liberal dönüşüm dahil, 200 yıldır belli bir grup
davranışı olmaması, olamaması, tümüyle Brown davranışı rasgeleliğinde oluşu
durumu. Yani, ortada sabit bir davranışsal örüntü
yok.
Göka da
bu genel panromanın belki % 1’ini, belki %o 1’ini görmüş, kaale almış,
kayıtlamış. Ancak, yineleyerek belirtiyoruz: Ağaca bakarken ormanı görmemiş
değil, ormana bakmamış, tıpkı bizim yazımıza gören gözlerle bakmadığı gibi.
Bu da
bizi okumadığını açımlar ve kanıtlar. Çünkü konuyla ilgili onlarca metin var
aynı sitenin içinde.
Biz onu başta
ciddiye aldık ve okuduk ama.
Şu anda
da onu artık ciddiye almaktan vazgeçtik.
Dipnot:
Yazar
olarak tek bir kitaptaki makalelerin bir hipertekst, yani bir bütün olmasını
bekleriz. Göka’nın kitabı tek 1 kitap olamıyor, eksik kalıyor. Bizim
yaptığımızsa, 100 kitabımızın tek 1 kitap olması: 5 bin yıllık geçmişbilimin ve
5 bin yıllık gelecekbilimin (tüm altyapı ve tüm üstyapı kurumlarıyla) kültürolojisinin
bütüncül haritası. Örneğin, ‘Batan Cumhuriyet’in Malları’ 1960-1980 arasındaki Türk
Edebiyatı tarihçesi üzerinden, bir ülkenin sanatçılarının korumaları ve
yaşatmaları gereken kültür değerlerini bir güzel nasıl katlettiğinin izleğini
yazdık.
(27 Nisan 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder