Perşembe, Nisan 26, 2018

Fakir Baykurt’un Türkçe Üzerinden Kendi Kültürüne Yaklaşımı


Kemal Ateş, yaptığı bir çalışma sonucunda, Baykurt’un tüm eserlerinde (belki 8 ciltlik otobiyografisi dahil olmayarak), 600 sözcük icat ettiğini saptar. Bunu Baykurt’a belirtir. O da, kendince bir tarama yapar ve kullandığı bu 600 sözcüğün 300’ünün derleme sözlüğünde (sözlü kültür, şive sözlüğünde) olduğunu belirtir. 300’ünü de yazı dilinde icat etmiştir.
İşte bu açıdan Baykurt bizce, 1960-1980 arasının dengede kalmış, belki arada kalmış bir yazarıdır.
Aynı dönemde, kabaca Türk yazarlarının 18 bin sözcük icat ettiği saptanmış (ama bu TDK’nin inadı nedeniyle basılmaya bir sözlük olmuş). O dönem parlayan yazar sayısı 50’yi bulur, dolayısıyla Baykurt 18 binde 600, o da eşittir 1/30 ile ortalarda bir yerde yer alır. Sorun, eğer vardıysa, 900 sözcük icat edenlerin kimler olduğudur ya da çalışmada eserleri taranmış yazar sayısı çok daha fazla.
Bizce, Baykurt’un dengesi, sözlü-yazılı kültür geleneği dengesini kurmuşluğunda. Çünkü Baykurt, köy romanı yazıyordu. Yalnızca kitap sözcükleri kullansa olmazdı, yalnızca sözlü kültür sözcükleri kullansa olmazdı.
Not: Kemal Bilbaşar’ın Kürt şivesiyle yazılmış ‘Cemo’su, onun yarattığı tartışma ve artı Thomas Hardy’nin aynı üsluptaki İngiliz kırsal dili taşıyan romanları bir tartışma konusu ama bizim bakış açımızdan artık onu tartışmak için geç kalınmış. Gelecekte bu işi akademisyenler ve edebiyat tarihçileri yapabilirler.
Baykurt’un başka dengeleri de var:
Almanya’ya gitmeden önce ABD’ye gitmişliği ve Batı kültürünü önceden tanımışlığı ve dolayısıyla Almanya’yı yadırgamaması.
Almanya’ya gitmeden önce, köy romanı yazan ve köy enstitüsü mezunu bir yazar olarak büyükkentlerde, özellikle de İstanbul’da yaşamışlığı. Çünkü Alamancılarımız’ın çoğu, köyden inip Almanya’ya binmiştir ve bu da alamancılığı yaratan en önemli etkenlerden birisidir: Kültür savaşımı (kültürlerarası olarak ve kişinin zihninde iç çatışma olarak).
Eğer Baykurt’un yaşamı vefa etseydi bizce, 65 yaşı ertesinde Türkiye’ye yerleştiğinde, emekli, alamancı terki, güneybatı Anadolu enteği bütünü olarak ilginç bir dil-roman çizgisi yaratabilirdi. Biz, onun ‘Mavi Karanlık’ın (1980-Bodrum) 2000-Antalya versiyonunu yazabileceğini düşünenlerdeniz. Çünkü dilinde bu denge vardı ve kişilik yapısı itibarıyla da, o dengeyi yaratmaya çabalardı kendisi.
(8 Nisan 2018)

Hiç yorum yok: