Çarşamba, Nisan 11, 2018

Yazınsal Genelgeçer Kokmaz Bulaşmazlık


“Joyce, Beckett, Atay, Şensoy” metnini yazdıktan sonra şunu ayırsadık birden:
Türk yazarları, kadın olsun erkek olsun farketmeden, herhangi bir ciddi kavram, varoluş anafikri hakkında yazdıklarında bu, aşırı genelgeçer ve kokmaz bulaşmaz bir metin oluyor.
Bu, şu demek:
Derinlikli irdeleme yok.
Duruma neşter atma eğilimi dahi yok.
Soru sorabilme becerisi 0 bile değil, eksi düzeyde.
Atay’ın absürdlüğü, Şensoy’un geleneksel x batılı çatışması, Tanpınar’ın doğu x batı çatışmasının bir bölümü, Soysal’ın kadınlığı / kadınsılığı, Kemal Tahir’in devlet söylemi dümdüzlüğü / sığlığı, vd, vd; hep sığ, güdük, kıt metinler. İçinde beynin zerresi yok, düşüncenin, araştırmanın, sorgulamanın kırıntısı yok, zerresi yok.
Olması gerekmez, bunu kalkar Fassbinder gibi doğrudan duygular üzerinden de yapabilirsin ama o da yok. Bizim alaturka yazarların hisleri de aşırı ütülü, dümdüz.
Böyle bakınca, 1960-1980 arasında yazarların toplum / kültür yükselirken yükselip de, toplum / kültür inişe geçince, ondan daha hızla inişe ve hatta dalışa geçmesi süreci çok kısa ve çok açıkseçik olarak anlaşılıyor.
Yazarımız birey değil.
Bağımsız, farklı, yeni düşünceleri yok.
Bu türden eğilimleri hiç mi hiç yok. Olmamış da. Olma gereksinimi de olmamış.
Herşey genelgeçer, klişe, basmakalıp düzeyde gitmiş, öyle olunca da sonuç, kokmaz bulaşmaz metinler olmuş.
1838-2018 arasında herhangi bir Türk yazarının Tanzimat üzerinden batılılaşma konusunu, siyasal metinler yazanlar dahil, Dünya’nın en pahalı batılılaşmasını Türkiye’nin yaşadığını yazıp, sırılsıklam saçmalayan Berkes dahil, doğru dürüst yazabilen (veya yazmaya teşebbüs dahi edebilen) çıkmadı ve bugün ve burada bile bunu yaşamayan yazar yok, bugünkü Ali Suavi saç kesimli ve briyantinli, dinci-sağcı-yazar geçenler dahil.
Bir de, bunu yapmış bir metinle karşılaşınca, onu inkar etme var.
Bu da, edebiyatı güdük, kıt, kısır kılmış: Toplumsal kültürün en bereketli ve bolluklu zamanlarında bile…
(6 Nisan 2018)

Hiç yorum yok: