Pazar, Nisan 29, 2018

Ne ve Nasıl Yapmalı?


Çernişevski’nin eserinin hem adının, hem de içeriğinin tekelini çaldığı için Lenin’e sövüp sayarak söze girelim.
Tarihte bu sorunun sorulması gereken yerzamanlardan birindeyiz.
Derdimiz 2. Cumhuriyet.
1938’de, 1950’de, 1960’ta, 1971’de, 1980’de, 1983’te, 1993’te, 2003’te, 2013’te kurulamamış bir 2. Cumhuriyet.
Onun nasıl kurulabileceğini tasarlamak için, belki 1. Cumhuriyet’in nasıl kurulduğuna ve işletildiğine bakabiliriz:
Neredeyse tek kişinin tahayyülüyle devreye giren, iktidar seçkinlerinin ve kitlenin konuya tam müdahil olmadığı ve sonunda ipi koparılıp uçuruma düşürülen bir süreçti o.
Oluşması için önkoşullar; 31 Mart 1908 / Abdülhamid’in halli, işbirlikçi padişahlar, 3 paşanın kaprisiyle, İmparatorluk’u bitireceği baştan belli ve kesin olan bir 1. Dünya Savaşı’na giriş gibi birçok süreç biraradaydı. Ancak aynı zamanda, ‘3 İstanbul 1915’in tüm negatif koşulları da hazırdı.
Birinci Cumhuriyet’in kopya çekileceği birçok durum vardı ama İkinci Cumhuriyet’in kopya çekileceği bir durum yok, ne Fransa 5., ne İspanya 6., ne de İslam 0. Cumhuriyet gelecek duruma örnek oluşturamıyor.
İkinci Cumhuriyet için ilkeler yok, ne alaturka, ne de alafranga olarak.
Mütareke-işgal ve Kurtuluş Savaşı da yok, kuvvacılar hiç yok: Ulusalcılar, kuvvacı parodisi bile değiller.
Durum daha çok 1100-1300 Anadolu’su gibi: Beylik çok ama İmparatorluk’un gelmesi 200 yıl alabilir. Asıl önemlisi, Alp Arslan Anadolu’ya girmeyi hiç istememiş ve ancak o öldükten sonra girilmiş.
Espri niyetine söylenen, Malazgirt’in bir çıkıp yeniden girme durumu yok şu an: ‘Ne ve nasıl yapmalı?’ olarak.
Anadolu’ya o zamanlar dalga dalga akan göçmenler, şimdi de var: 40’tan 80’e çıkan nüfus diliminde, (1960-1980 için) 4 dışarı, 35 yıl için (1980-2015) 8 içeri göç oldu diyelim. Ki bu, ‘2. Cumhuriyet artık asla’ demek.
Ancak bu, ‘ne-nasıl yapmalı?’ değil, ‘ne-nasıl yapmamalı?’ durumu.
1,5 trilyon dolarlık borç, yine ‘ne-nasıl yapmamalı?’ durumu. Ancak, üçte birini ödeyerek belki paçayı kurtarabiliriz.
Erkekliğin onda dokuzu kaçmak, onda biri ortalıkta hiç görünmemek imiş. Bu, şimdi de (2019’da da), 19 Mayıs 1919’da da geçerli: Yüzyıllık bir rezillik. Sonuçta, Halikarnas Balıkçısı az kaldı kelleyi yitiriyordu ve herkes onun kadar şanslı değil.
‘3 İstanbul’un birebir dürüstçe kayıt olduğu kanısında değiliz, sonuçta onda yamyamlıktan, 15 katına çıkan ekmek fiyatından, açlıktan ölenlerden söz etmiyor. 1913 Bakırköy kolera salgınından da söz edilmiyor ve o kitap (Baha Halid) 2018’de hala Türkçe’de yok.
Görüldüğü gibi hep, ‘ne-nasıl yapmamalı?’ diye gidiyor.
Rusya’ya bakarsak, Lenin Çernişevski’nin eserinin üzerine de, 1905 Devrimi’nin üzerine de, Menşevikler’in üzerine de kondu.
Çernişevski 1850’de ise geçerli somut gerçek, ‘bu koşullarda hiçbirşey yapılamaz’ idi.
Felaket yönetiminin ve katastrof teorisinin sıfırıncı derecesi, kımıldamamayı da içeriyor.
Yurtdışına ve İstanbul dışına gidenler birer seçimdi. Ancak, haymatlosluk veya gönüllü sürgünlük, bizim ‘ne-nasıl yapmalı?’ listemizde de, ‘ne-nasıl yapmamalı?’ listemizde de yok.
Benim hapis, sürgün, mezar seçeneklerim de öyle: Tarih artık onları devreden çıkardı. Tek yol korkarak saldırmak.
44 yıl dayandım ve savaştım. Bu geçmişe ilişkin bir ‘ne-nasıl yapmalı?’ idi ama artık geçersiz.
Yazmak, kuşkusuz benim için ve herkes için bir yapılabilir şey oluyor her daim.
Panoramam umutsuz değil ve zaten umuda gereksinimimiz yok. Enerjiye, malzemeye, insana gereksinimimiz var ve bu ülkede onlar şu an yeterince yok. Hiç yok bile denebilir.
Demek ki güzel ölme zamanı.
(15 Nisan 2018)

1 yorum:

The Flaneur of Datca dedi ki...

Tamamıyla hem fikirim beyefendiciğim.