Olay şu:
“4 gün
içerisinde ABD’li güvenlik güçlerinin tespit edip etkisiz hâle getirdiği bomba
düzeneği sayısı 10.”
10’da 10 devlet başarısı, teorik olarak imkansız ve pratik olarak tarihte bir ilk.
Buradan
gelen ilk çıkarımımız, güvenlik görevlilerinin uyarılmış olması.
Çıkar
sağlayabilecek görünen ilk kişi Trump, çünkü bombaların hepsi de muhalif
kimselere gönderilmiş. Çıkar sağlayabilecek ikinci kişi de Putin ama eğer Rusya
ABD’de böyle işle yapabiliyorsa, ABD bitmiş demektir, biz henüz o tarihsel
aşamaya gelmedimiz kanısındayız, dolayısıyla bu iş, içeriden kotarılıyor.
Kurmaca-gerçek
ilintisi açısından bakınca, olay giderek ‘Kod Adı Kılıçbalığı’ filminin
öyküsüne benzemekte. O film, tam da 11 Eylül 2001 olaylarına denk geldiği için,
vizyona geç çıkarılmıştı.
Buradaki
açmaz şu:
Tarihin
belli dönemlerinde oligarklar, kendi çıkarları ve devlet çıkarları içinde
karmaşaya düşerler, birbirlerine fazlaca dalarlar, oyun bozulur, sistem çöker, sistem kendini çökertmiş
olur.
‘Kod Adı
Kılıçbalığı’ tam da bu öyküyü imliyordu.
Darbı
meseli de şuydu:
Görünenle
olan, daima birbirinden farklıdır.
Biz
burada da öyle olduğunu düşünüyoruz.
Konuyla
ilgili ilk metnimizde, ilk 4 hedefin pek önemli olmadığını yazmıştık. Sonraki 6
hedefi de ekleyince, durumu iyice saçmalaşıyor: 1 oyuncu, 1 senatör, şu bu. Bir
tek, eski CIA başkanına yönelik
hedefleme anlamlı.
Buradaki
fark şu:
İlk kez
şu tanım kullanılmış:
“New
York belediye başkanı Blasio, bu girişimlerin arkasındakileri ‘seri-bombacı’ ve
‘terörist’ olarak nitelendirdi.”
“Seri
bombacı”…
İstanbul
Kasım 2003 de seri bombaydı, Unabomber da… Ama kimse bu deyimi kullanmadı…
Yeni
bilgi:
Olay,
tarihte ilk kez 8’i aştı. 1, 2, 4, 8 gibi bir dizi kullanıldı ve bu kez 10 biliniyor.
8, Türkiye’de 2015 ertesinde kullanıldı.
Yani
biz, olayın hala global ‘joint venture’ mafya,
ÇÜŞ, terör, kontr-terör negatif sembiyözü işler aşamasında olduğunu
savunuyoruz. Bu konuyla ilgili 10’un üzerinde metin yazdık ve yayınladık,
örneğin ÇÜŞ’lerin çevreci katliamları
hakkında…
Sorun,
bunların artık koordine ve kombine
değil, çatışan ve çelişen aşamada
olmasında…
İktidar
seçkinleri birbirini yerler, yöneten kalmaz, ayaktakımı da birbirini yer: Tarih böyle olmuşluğunu imliyor.
“Güvenlik
güçlerinden alınan bilgilere ve FBI’ın yaptığı açıklamalara göre, postalanan 10
bomba da, benzer şekilde paketlenmiş. Üzerlerine yapıştırılan ve posta adreslerinin
belirtildiği etiketler birbirinin benzeri. Ayrıca her pakette birer düzine
ender zarf pulu bulunuyor. Yetkililer, kimi paketlerin postayla gönderildiğini,
bazılarının ise elden teslim edildiğini dile getiriyor. Bütün patlayıcı
düzenekleri, ‘boru bombası’ olarak tanımlanıyor. Paketlerin her birinin
‘gönderen’ adresi de aynı. O adres, paketlerde ismi yanlış yazılan eski Ulusal
Demokratik Komite Başkanı Schultz’un ev adresi.
New York
Times’a konuşan bir yetkili, ‘’Gönderen kişi aynı olmalı’’ diyor. Fakat bu seri
saldırı girişimlerinin arkasında bir kişinin mi olduğu; yoksa bir grup
tarafından mı düzenlendiği bilinmiyor.”
At izi,
it izine karışıyor yani…
Bizce
asıl soru şu:
Çakal
Carlos, İkiz Kuleler’e saldırılmasını planlayan grupta bizzat kendisinin
bulunduğunu yine bizzat kendisi açıklamıştı. Acaba o veya Unabomber, şu an bu
işin içinde mi, doğrudan veya dolaylı, bilerek veya bilmeyerek?
Eğer
değil ise, yeni aşama şu:
Artık
yeni bir Hasan Sabbah yok, yeni Hasan
Sabbah’çıklar var; tıpkı, 3. Dünya Savaşı değil, 3. Dünya Savaşçıkları’nın
olması gibi…
Artı:
Henüz epsilon bir ipucu olarak şöyle bir durum var artık: Müslüman terörü ile evangelist ‘neo-con’ kontr-terörü semibiyözlemeye
başlıyor, tıpkı eski CIA Türkiye alan sorumlusu Fuller’ın, Afganistan teröristi
Taliban mensuplarını New York’a götürmüşlüğü gibi (ki bunu da bizzat kendisi
anlatmış)…
Olayın
limiti ve asimptotu, Dünya’nın en büyük 15 kentinden birinde nükleer kirli bomba patlamasına kadar
gider.
Bu;
1968’de de mümkündü ama 2018’de hala yapılmadı, yapılamadı değil, yapılmadı… Yapılabilen şey ise,
melokomik biçimde, Dünya’nın en olmadık yerlerinde, Türkiye’de de, sıradan ve
bilinçsiz insanların, tıp veya mühendislik aletlerinin içinde yerleşik olan
nükleer izotoplu metal malzemeleri, kimi kazayla, kimi bilerek yerinden
almaları ve sonunda en azından küçük sayıda insanın bildiğimiz nükleer neden ile ölmesi…
(26 Ekim 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder