Çarşamba, Ekim 31, 2018

Mıgırdiç Margosyan, Fıllaname, Lümpen Halklar, Çokluk-B.kluk


‘Fıllaname’, Aras Yayınları tarafından, ona 80. yaşgünü hediyesi olarak basılan, Margosyan’ın 5 kitaplık derlemesinin adı.
Kitabın arka kapağında bir metin var. Nedense, birinci el kitap satan internet siteleri o metni yayınlamaya gerek görmemişler, kitabı nasıl tanıtıyorlarsa: Yabancı siteler, uzun süredir kitabın içindekiler bölümünü de koyuyorlar oysa.
O metnin başka bir versiyonunu internetten bulduk:
“ “Cehü”, Yahudiler’e Kürtçe’de verilen addı. Biz Hıristiyanlar ise, Yahudiler’e “Moşe” diyorduk. Hıristiyanlar’ın hepsi gâvur veya “Fılle” oldukları halde, kendi içlerinde Ermeni, Süryani, Keldani, Pırot’tular. Ermeniler ise, Süryaniler’e “Asori”  derlerdi. Müslümanlar’ın tüm Hıristiyanlar’a toptan “gâvur” demelerine karşılık, Hıristiyanlar da, tüm Müslümanlar’a toptan “Dacik” diyorlardı.
Ama tüm bunların dışında gerçek olan şuydu ki deliler bir safta, geriye kalan diğerleri, yani Dacikler, Gavurlar, Haçolar, Kızılbaşlar, Yezidiler, Ermeniler, Türkler, Kürtler, Keldaniler, Süryaniler, Asoriler, Pırotlar, Fılleler, Moşeler, Cehüler, Dürziler, hep beraber diğer saftaydık!”
Not: Pırot her neyse, internette yok. Ermenice-Türkçe sözlükte bile yok. Artı, ‘fılle’ de, ‘fılla’ da kullanılmış, doğrusu hangisi bilemeyiz.
Biz en başından beridir, 100 iken 200 olan, 400’e kadar yolu var (yanılmış devletli) ülkeli, 6 bin küsur halkın (ki coğrafi ayrımlarla bu 60 bin eder, örneğin Dobruca, Kazan, Kırım, Kuban, Köstence, şu bu Tatar’ı var), 19. Yüzyıl sonundan beridir, 1789 Fransa Devrimi’nden sonra dayatılıp, 200 küsur yıldır asla gerçekten var edilememiş, ulus-devlet kavramından dürtüklemeyle, emperyalistlerin Osmanlı İmparatorluğu gibi ülkelerden 40-50 ülke birden üretmesiyle oluşturulmuş, lümpen kimlik bilinci veya kültürel kimlik zorunlu aitliği kavramının faşistçe olduğunu önesürenlerdeniz.
Zaman geçtikçe, örneğin Kürtler’in Türkler içinde 2015 ertesinde, kendilerini (zorunlu değil) gönüllü oto-asimilasyona tabi tuttuğu, yine bir Kürt aydını (Selim Temo) tarafından yazıldıkça, yani yaşamda geçerli bilgiler günışığına çıktıkça, dediğimizin geçerli olduğu görülmekte.
Margosyan ise, buna değişik ve ironik bir dille yaklaşmış.
Deliler, marjinal bir toplumsal altkümedir. Gelecek ilk başarısız devrimi, marjinallerin yapacağı giderek ortaya çıkmakta. Buna aday adayı ilk altküme, 1. Dünyalı slaktivistler oldu, ‘We are 99%’ ve ‘Occupy Wall Street’ gibi.
Delilerin marjinalliği, toplumsallığa bile isteye dahil olmamalarından dolayı: Yani; toplum onları dışlamıyor, onlar toplumu dışlıyorlar veya deliler topluma zararlı değil, toplum delilere zararlı. Yani; Adorno’sal bakış açısıyla ve negatif diyalektik bakış açısından deliler, devrimden uzak kalarak, onu gerçeksemekteler. Bu, söz(cük) oyunu falan değil, bir mantık realitesi.
Margosyan bunu da saptamış, şunu da saptamış:
Nerede çokluk, orada feçes: Kültürel çoğulluk diye debelenler halt yiyorlar.
Deliler, bir biçimde bu absürd ve melokomik kuburun ve kabirin dışındalar ama onlarınki de başka bir açmaz ve bu da, ayrı bir ironi alanı.
Tuhaf bir soru kipi:
Bir delinin dini veya dinsizliği olur mu?
Bu soruyu, ateistliğini ve deliliğini, kendini bildi biledir bilen ve kabul eden, 55 yıldır böyle yaşayan, ateist bir deli olarak yazdım.
Sorun; yukarıdaki söylemin geçerliliği, genelgeçer kültürel kimlik dayatmasının değil.
(30 Ekim 2018)

Hiç yorum yok: