Pazartesi, Ekim 15, 2018

Fatsa'yı Kürt devrimcisi, Cizre ve Sur'u ise Türk solcusu algılayamadı


Cehalet, insanı feci söyletiyor.
Yukarıdaki sözü, ‘Yeni Dünyanın Partizanları’ kitabını Almanca kaleme alan, Alman Tarihçi Nick Brauns ile Yayıncı Yazar Murat Çakır sarfetmiş.
“Nick Brauns: Kitabımızın kısa zamanda Türkçe’ye çevrilmesini ümit ediyoruz. Sol içerisinde de, kendi tarihleri veya Türkiye’nin farklı bölgelerindeki gelişmelerle ilgili bilgi eksiklikleri var. Örnek vermek gerekirse: 1979-80 yıllarında Karadeniz’deki Fatsa ilçesinde yurttaşlar mahalle meclislerine dayanan bir özyönetim kurdular. Fatsa, Türkiye’nin farklı yerlerindeki iç savaş benzeri ihtilaflar ve iktisadî kriz karşısında krizden ilerici bir çıkışın yolunu gösteriyordu. Ancak Fatsa, bu özelliği nedeniyle egemenlere büyük bir tehdit oluşturmaktaydı ki orduyla müdahale ettiler. Fatsa deneyiminin yok edilmesi 12 Eylül askeri darbesi için son provaydı. O dönemler Fatsa’da doğrudan demokrasi olarak gerçekleştirilenlerin bir çoğu, Cizre, Şırnak, Sur gibi kentlerde de gerçekleştirilen ancak askerî şiddetle bastırılan özyönetim deneylerine benzemektedir. Maalesef  Fatsa deneyimlerini bilen Kürt devrimci sayısı az. Diğer taraftan da bir çok yaşını almış solcu Türk Fatsa’yı iyi anımsarken, Kürt kentlerinde benzeri bir deneyin gerçekleştirildiğini görmediler, bölücü bir proje olarak algıladılar.”
Bu, olaya Fransız bir Alman’ın savları.
Biz ise, gayet Türk Türk ve içeriden olayı şöyle yaşadık:
Laz, Laz’dır. Bir bölümü doğuştan mafyadır ve sağı solu belli olmaz: Ünye-Fatsa ve faşist-komünist diye ikileme yapar. Sonra, kıyıdan açıklara Bulgaristan işi gemi yanaşır. Faşistler geminin sol tarafından, komünistler geminin sağ tarafından, aynı silahları sandallara yükler ve karaya taşırlar. Sonra da aynı silahlarla birbirlerini öldürürler. Yalnızca o bölgede 500 küsur kişi ölmüştür o sıralar.
Ancak, Alman’ın söylediği önemli bir şey var:
“… Fatsa deneyimlerini bilen Kürt devrimci sayısı az.”
Doğrudur.
Neden mi?
O zaman Dev-Yol / Dev-Sol, PKK’yi yanına bile sokmazdı da, onları solcu saymazdı da ondan. Sonra sonra PKK, gereken kişileri tasfiye etti ve Karadeniz’e de yerleşti.
Ancak Kürtler, Karadeniz’de olup biteni bilmiyor değillerdi, Lazlar da Kürtler’in neler yaptıklarını biliyorlardı: ‘Devrimcinin Filistin Günlüğü 1-2’ kitaplarında bu açıkça anlatılmış, hem de 100 küsur kişi tarafından.
+
Sur konusu ise şöyle:
“Fatsa’da doğrudan demokrasi olarak gerçekleştirilenlerin bir çoğu, Cizre, Şırnak, Sur gibi kentlerde de gerçekleştirilen, ancak askerî şiddetle bastırılan özyönetim deneylerine benzemektedir.”
Kürtler’de demokrasi hiç olmadı ki özyönetim gibi, demokrasiyi aşan bir meta-deokrasi uygulaması olabilsin.
Töre cinayeti, (zamanında Batman’daki) Dünya rekorulu gençkız intiharları, kız kaçırma, başlık parası, kan davası, şeyh, ağa, aşiret reisi olan proto-feodal yapıdan söz ediliyor burada.
Bunu cehalet değil, kasıt değil, taammüden dezenformasyon sayıyoruz ve notluyoruz.
Artı:
Cizre ve Sur’u değil solcular, bildiğimiz cüzdanı sağda beyaz yakalı küçük burjuva lümpenler bile destekledi Türkiye’de. Kürtler’i açıkça destekleyen en az 3 internet gazetesi var gayet Türk.
Toparlama ve çıkış:
Kürtler, 2018 Ekim momentinde 4 ülkede birden feci açmazdalar ve krizdeler. Her ülkeden ner tür işbirlikçiler ve havan dövüsünün hık deyicileri, onlara bir çıkış yolu göstermeye çabalıyorlar ama 5-10 ayrı yön birden gösteriliyor halihazırdaki durumda.
Bildiğimiz mental ve kültürel regresyon ve konfüzyon var Kürtler’de yani. Ayakçılarında da öyle.
Bu saçmalamalar o nedenledir.
Sonuç:
Laz Kürt’ü bilse, Kürt Laz’ı bilmese ne olur?
Artı 1 Türk. Artı 97 diğer halklar.
Ne oldu ki ne olabilsin?
1919-2019 arasındaki 100 yılda belki 100 kere mağlup olmuş, kendini zenginlere ve güçlülere satmış, lümpen halklar güruhu
(15 Ekim 2018)

Hiç yorum yok: