Cehalet,
insanı feci söyletiyor.
Yukarıdaki
sözü, ‘Yeni Dünyanın Partizanları’ kitabını Almanca kaleme alan, Alman Tarihçi
Nick Brauns ile Yayıncı Yazar Murat Çakır sarfetmiş.
“Nick
Brauns: Kitabımızın kısa zamanda Türkçe’ye çevrilmesini ümit ediyoruz. Sol
içerisinde de, kendi tarihleri veya Türkiye’nin farklı bölgelerindeki
gelişmelerle ilgili bilgi eksiklikleri var. Örnek vermek gerekirse: 1979-80
yıllarında Karadeniz’deki Fatsa ilçesinde yurttaşlar mahalle meclislerine
dayanan bir özyönetim kurdular. Fatsa, Türkiye’nin farklı yerlerindeki iç savaş
benzeri ihtilaflar ve iktisadî kriz karşısında krizden ilerici bir çıkışın
yolunu gösteriyordu. Ancak Fatsa, bu özelliği nedeniyle egemenlere büyük bir
tehdit oluşturmaktaydı ki orduyla müdahale ettiler. Fatsa deneyiminin yok
edilmesi 12 Eylül askeri darbesi için son provaydı. O dönemler Fatsa’da
doğrudan demokrasi olarak gerçekleştirilenlerin bir çoğu, Cizre, Şırnak, Sur
gibi kentlerde de gerçekleştirilen ancak askerî şiddetle bastırılan özyönetim
deneylerine benzemektedir. Maalesef Fatsa
deneyimlerini bilen Kürt devrimci sayısı az. Diğer taraftan da bir çok yaşını
almış solcu Türk Fatsa’yı iyi anımsarken, Kürt kentlerinde benzeri bir deneyin
gerçekleştirildiğini görmediler, bölücü bir proje olarak algıladılar.”
Bu, olaya Fransız bir Alman’ın savları.
Biz ise,
gayet Türk Türk ve içeriden olayı şöyle yaşadık:
Laz,
Laz’dır. Bir bölümü doğuştan mafyadır ve sağı solu belli olmaz: Ünye-Fatsa ve
faşist-komünist diye ikileme yapar. Sonra, kıyıdan açıklara Bulgaristan işi
gemi yanaşır. Faşistler geminin sol tarafından, komünistler geminin sağ
tarafından, aynı silahları sandallara yükler ve karaya taşırlar. Sonra da aynı
silahlarla birbirlerini öldürürler. Yalnızca o bölgede 500 küsur kişi ölmüştür
o sıralar.
Ancak,
Alman’ın söylediği önemli bir şey var:
“… Fatsa
deneyimlerini bilen Kürt devrimci sayısı az.”
Doğrudur.
Neden
mi?
O zaman
Dev-Yol / Dev-Sol, PKK’yi yanına bile sokmazdı da, onları solcu saymazdı da
ondan. Sonra sonra PKK, gereken kişileri tasfiye etti ve Karadeniz’e de
yerleşti.
Ancak
Kürtler, Karadeniz’de olup biteni bilmiyor değillerdi, Lazlar da Kürtler’in
neler yaptıklarını biliyorlardı: ‘Devrimcinin Filistin Günlüğü 1-2’
kitaplarında bu açıkça anlatılmış, hem de 100 küsur kişi tarafından.
+
Sur
konusu ise şöyle:
“Fatsa’da
doğrudan demokrasi olarak gerçekleştirilenlerin bir çoğu, Cizre, Şırnak, Sur
gibi kentlerde de gerçekleştirilen, ancak askerî şiddetle bastırılan özyönetim
deneylerine benzemektedir.”
Kürtler’de
demokrasi hiç olmadı ki özyönetim gibi, demokrasiyi aşan bir meta-deokrasi
uygulaması olabilsin.
Töre
cinayeti, (zamanında Batman’daki) Dünya rekorulu gençkız intiharları, kız
kaçırma, başlık parası, kan davası, şeyh, ağa, aşiret reisi olan proto-feodal
yapıdan söz ediliyor burada.
Bunu
cehalet değil, kasıt değil, taammüden
dezenformasyon sayıyoruz ve notluyoruz.
Artı:
Cizre ve
Sur’u değil solcular, bildiğimiz cüzdanı
sağda beyaz yakalı küçük burjuva lümpenler bile destekledi Türkiye’de.
Kürtler’i açıkça destekleyen en az 3
internet gazetesi var gayet Türk.
Toparlama
ve çıkış:
Kürtler,
2018 Ekim momentinde 4 ülkede birden feci açmazdalar ve krizdeler. Her ülkeden ner
tür işbirlikçiler ve havan dövüsünün hık deyicileri, onlara bir çıkış yolu
göstermeye çabalıyorlar ama 5-10 ayrı yön birden gösteriliyor halihazırdaki durumda.
Bildiğimiz
mental ve kültürel regresyon ve
konfüzyon var Kürtler’de yani. Ayakçılarında da öyle.
Bu
saçmalamalar o nedenledir.
Sonuç:
Laz
Kürt’ü bilse, Kürt Laz’ı bilmese ne olur?
Artı 1
Türk. Artı 97 diğer halklar.
Ne oldu
ki ne olabilsin?
1919-2019
arasındaki 100 yılda belki 100 kere mağlup olmuş, kendini zenginlere ve
güçlülere satmış, lümpen halklar güruhu…
(15 Ekim 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder