Çarşamba, Ekim 31, 2018

İsmail Beşikçi ve Kürt Pozisyonu 2017


Bu konuyu daha önce yazmıştık ama konunun daha geniş açılı olarak yeniden ele alınması gerekti.
Beşikçi, onyıllardır Kürt tarafının yanında yer alan bir aydın. Kendisi, doğrudan dezenformasyon yapmıyorsa da, durumu doğru algılamıyor da, o zaman da analizleri gerçekleri ıskalıyor.
Şöyle demiş 2017’de:
“HDP, 7 Haziran seçimlerinden TBMM’de 80 milletvekili kazanmıştı. Bu aşamadan sonra, gerilla mücadelesinin geri planda kalması, siyasi mücadelenin öne çıkması gerekiyordu. Artık, HDP’nin meclis grubunun önde kalması, gerillanın geride durması gerekirdi. Mücadelenin siyasal mücadele şeklinde sürmesi gerekir. Eğer ana dil mücadelesi olsaydı, daha kitlesel destek alırlardı. Ana dilde konuşmaktan dolayı, savcılıkta ya da mahkemede gerginlik olduğu zaman, savcılık ve emniyet birimlerinin önünde halk toplanıp, başkanlarının tutumlarını savunurdu, daha kitlesel olurdu. Mücadele böyle yürüseydi, daha çok başarı olurdu, yıkım olmazdı.”
O andaki durumları, gerçekten eksik ve yanlış kavramış.
Haziran 2015’te AKP yenilince, birileri devreye girdi. Temmuz-Ağustos 2015’te, TC-PKK-IŞİD 3’lüsünün 2’li permütasyonlarının hepsi, peşpeşe denenerek fiili savaş durumu yaratıldı.
Bu 3 iktidar odağı da durumu kendi hesabına ve çıkarına göre yorumladı ve 3’ünün de yanlış-geçersiz olduğu ortaya çıktı. Ekim 2018’de 3’ünün de durumu ortada.
Beşikçi’nin hatası ise, PKK’nin de, HDP’nin de, o süreçte hiçbirşey yapamayacağını görememesi. Yani, birileri silah çekmişken, kimse ortalıkta beyaz bayrakla ortalıkta dolaşamaz, dolaşırsa da vurulur. Ayrıca, kitlesi de o partiye oy vermez, çünkü kitle 30 yıllık silahlı mücadele nedeniyle oy veregeldi.
PKK’nin hatası şu oldu: 50 bin kişi umarak, halk savaşı ilan ettiler; 5 bini geldi, bini öldü. 50 bin gelseydi, 210-15 bini ölebilirdi: Çünkü zaten 100 bini öldü.
Beşikçi asıl olarak, PKK’nin ve Öcalan’ın ana çizgisinin bağımsız devlet olduğunu hala kavrayamıyor gibi. İnsanların dediğine değil, yaptığına bakılır. Kaldı ki Kürt halkı da, Kürtçe kitap basılsın diye o kadar kayıp vermedi ki zaten, o kitapları hemen hiçbir Kürt okumuyor şu anda.
Parti-gerilla ayrımına gelince:
Demirtaş, Ağustos 2014’te cumhurbaşkanı oldu diye,  Erdoğan’ı ayakta alkışladığı an, o parti kitlesi açısından bitmiş oldu. Demirtaş’ın Ağustos 2015’i görebilmesi gerekirdi. Göremediği için de, şu an hapiste. Üstelik, kendi yandaşları onu pasif olarak tasfiye ettiler. Bunu da, kendisi ağzından kaçırdı.
İkinci alıntı:
“Bu dönemde Kürtler’in batı kamuoyunun desteğini alması çok önemlidir. Batı kamuoyu Kürtler’i nasıl destekler? Kürdistan’ı nasıl destekler? Örneğin hendek mücadelesi olduğu zaman batı bunu desteklemez ama dilinden dolayı Kürt’lüklerinden dolayı baskıyla karşılaşıyorsa, o zaman batı kamuoyu destekler, böyle bir desteğin alınmasında büyük yarar var.”
Bu hatayı; Öcalan da yaptı, Müslim de yaptı, Barzani de yaptı, Talabani de yaptı. Beşikçi de yapmış olmuş. Arkana emperyalist güçleri olarak ulusal mücadele yapamazsın, zamanı ve çıkarları gelince, seni satarlar, sen de açıkta kalırsın. Batı, Kürtler’i 100 yılda 10-15 kere sattı, her kezinde de Kürtler katliama uğradılar ama kendi tarihlerinden hiçbirşey öğrenmediler ve ders almadılar.
Ayrıca, Batı’nın artık Kürtler’i desteklememesinin daha önemli bir nedeni var:
İslam terörü yükseliyor ve Kürtler giderek daha şeriatçılaşıyor, yani batı için artık Kürtler de, islam teröristi muadili (veya aday adayı) olmakta. Aslına bakılırsa Kürtler, 40-45 yıl öncesinde bile asla ve kata sosyalist olamazlardı, çünkü proto-feodal bir kültür enternasyonalist olamaz.
Son olarak:
Beşikçi, bunları çok yıldızlı bir oteldeki bir toplantıda ve ‘Amerika’nın Sesi’ muhabirinin sorusuna yanıt olarak söylemiş. Bu moment, tek başına herşeyi batırıyor.
(30 Ekim 2018)

Hiç yorum yok: