Haziran
2015 ertesinde ve en geç 2016 başında olarak TC, Türk-Kürt çatışmasını TC
sınırlarının dışına taşıdı ve bunun oldukça uygun bir taktik / strateji olduğu,
son 2,5-3 yılda gözlendi. Ekim 2018 momentinde TC, Hatay-Hakkari çizgisine
koşut ama onun 100 kilometre güneyinde bir savaş hattı oluşturmuş durumda.
Tahmini bin küsur kilometrelik hat boyunca TC ordusu, Kürtler’e karşı üstün
durumda. Hem Suriye’de, hem Irak’ta Araplar da, artık Kürtler’e oldukça olumsuz
yaklaşmaya başladı. Bu da, Kürtler için tam bir kapana kıstırılmışlık demek.
Oto-asimilasyon olsun, aşırı lümpen / dejenere muhafazakarlık olsun. Kürtler’i
ve kültürlerini içeriden kemiriyor durumda. Artı, emperyalistlere ve global
hegemonlara sırtını değil, poposunu dayamışlık, bir kez daha ihanete uğramışlık
noktasına getirdi onları.
Bu
panorama içinde, Kasım 2018’den başlayarak yeni savaş gelişmeleri yaşanacak ama
her ne yaşanırsa yaşansın, 6-7 aylık
ömrü ve geçerliliği olacak, bunu baştan belirtmiş olalım.
Geçelim
konuya:
“Rojava’nın
deneyimli siyasetçisi Aldar Xelil, Erdoğan’ın Fırat’ın doğusuna yönelik
dozajını artırarak dillendirdiği askeri operasyon söylemlerini Artı Gerçek’e
değerlendirdi.”
Parametreleri
açıkseçik pek sayamamış, biz düzenleyerek gideceğiz:
“Türkiye’de hükümete yakın medya, son birkaç
gündür Fırat’ın doğusuna yeni bir askeri operasyon yapılacağını ifade eden
haberler yayınlıyor. Böyle bir operasyon mümkün mü?
Operasyon
mümkün mü, değil mi anlamak için, önce durumun ne olduğuna bakmak lazım.
Erdoğan’ın siyaseti iflas etmiş durumda. Mevcut haliyle Erdoğan, Suriye’de,
Ortadoğu’da, Avrupa’da, tüm dünyada iflas etmiş bir politikanın sahibidir.
Komşularıyla ‘sıfır sorun’ politikası yürütüp, sorunları en asgariye
indireceğim vaadiyle siyaset yapacağını söyleyen Erdoğan’ın, şu anda neredeyse
problemli olmadığı tek komşusu, tek ülke yok.
“Dış politikasının yanısıra içerde de
büyüyen, son raddesine varan problemlerle karşı karşıya kalan bir Türkiye var
karşımızda. Mevcut krizler nedeniyle ekonomisi çöküş yolunda hızla ilerleyen,
durumu giderek kötüleşen bir ülkenin lideridir artık Erdoğan.
Erdoğan
tüm bu nedenlerden dolayı Suriye politikasında arzuladıklarını gönlünce yaşama
geçiremedi, yani Suriye politikası da çöktü.
Bu durumda Türkiye’nin Rojava’ya
dönük söylemlerini blöf olarak değerlendirmek mümkün mü?
Tam
aksine. Sözkonusu bu krizler nedeniyle Erdoğan’ın akıl dışı, izah edilemez
adımlar atması mümkündür. Eğer elinden gelirse, içte ve dışta yaşadığı krizi
dışarıya ihraç etmek için her türlü maceraya yönelebilir. Çünkü Erdoğan,
krizlerden beslenen bir iktidarın yürütücüsüdür. Bu yönüyle baktığımızda,
Rojava’yı işgal hedefinin olduğunu görebiliyor, bu yönde girişimlerde
bulunduğunu okuyabiliyoruz.”
+
Tutarsızlıklar
ve bilgisel geçersizlikler, salkım salkım dökülüyor.
Öncelikle:
TC’nin
de, ABD’nin de bölgede hiçbir dostu yok. Ama olması da gerekmiyor: Güçleri
yetiyorsa yani. Emperyalistsen, seni kimse sevmez. TC de, parçalanmamak için bilinçsizce emperyalistçilik oynayan yerel
güç konumunda / durumunda. TC, emperyalizmi bilince ve bildiğimiz bilgiye
taşıyınca, belki önümüzdeki 30 yıl içinde, asıl
emperyalist dönemi başlayacak ama parçalanma
riski de hep sürecek.
Sonralıkla:
Ekonomik durum ayrı, savaş durumu
ayrı. Savaş
ekonomiyi fazladan batırır ama batmış
ekonomiye fazla etki etmeyebilir. Savaş dediğin 1,5 milyar dolar, kriz dediğin 1,5
trilyon dolarlık borç çünkü.
En
önemlisi:
Erdoğan’ın
bu konularda bilgisi yok: İlgisi var ayrı konu. Bilgi, Akar’da ve Fidan’da.
2015 ortasından beridir izlediğimiz bu bölgeye ilişkin tüm politikalar,
AKP-Erdoğan-dışı çizgide gitti bizce. Sonuçta anımsamak gerekir ki 2015 başında
çözüm süreci, asıl AKP-Erdoğan çizgisiydi. HDP-PKK de yangına benzin döktü ek
olarak.
+
“Peki, hedeflediklerini yaşama geçirmesi
mümkün mü?
Erdoğan’ın
hesaplarının tümünün yaşama geçmesi, arzuladıklarının tamamını gerçekleştirmesi
kanımca o kadar kolay değil.”
Kolay,
muğlak bir sözcük. Doğrusu, kaça? Maddi ve manevi kaça? 15.10.18
momentinde Trump da, Putin’de, Kürtler’e karşı tutumda ve davranışta. İran’ı da
kendi derdine düşürdüler. TC’nin eli bir kez daha güçlendi. Ha, o eli TC bir
kez daha harcayabilir, ayrı konu.
+
“TÜRKİYE
TEK BAŞINA ADIM ATABİLECEK DURUMDA DEĞİL
Türkiye,
bu konuda kimlerle ittifak sağlayabilir?”
2 soru
kipi. Ama yine geçersiz. Doğrusu: Kimler TC’ye göz yumar? El cevab: Şu ana
kadar olduğu üzere herkes.
Vurguluyoruz:
Olay,
toplum ölümlere doğru gidiyor. 2015’te Kobane’de / Rojava’da peşmerge Kürtler, Kürt sivilleri 3
gün kendi haline bıraktılar ve orada 3 bin sivil öldü.
Kürtler,
Iblib’de 2018’de savaşmadılar bile, kaçtılar açıkçası.
Olay,
yine buraya doğru gidiyor. Bunu uluslararası basın da yazıyor.
Yani:
Kürtler; savaşmayı, özellikle fırtına harekatı veya yıldırım ordu davranışını da unuttular, ya da hiç bilmiyorlardı.
Oysa, kazanabilmek için gereken bu. Çünkü, TC’nin uyguladığı ve uygulayacağı
taktik bu: Vur-kaç. Gerilla işi değil ama, nizami
ordu işi: Ez ve kaç.
+
Çıkış:
“Bu
nedenle şimdilik bir belirlemede bulunmam mümkün olmadığı gibi, doğru da değil.
Bu konuda bir şey söylemem doğru olmaz. Durum, önümüzdeki günlerde giderek daha
anlaşılır olur, biz de o zaman daha somut şeyler söyleyebiliriz inancındayım.”
Vah vah.
Vah ki ne vah.
Bolca hede
hödö, ondan sonra da, valla ne desem boş.
Meali:
Sıçtık.
+
Artı:
Bu yeni
savaş momenti, Erdoğan’a artık yeni oy kazandıramayacak. Erdoğan da, seçimleri ortadan kaldırmaya çabalayacak.
Dananın kuyruğu da o zaman kopacak. 39 Harami fıkrasındaki gibi yani. TC
halkları, zulmedilmeyi çok seviyorlar yani.
Artı:
TC, hep
çevresindeki ülkeler krize girdiği için parçalanmadı. Bu geçerlilik, Kasım
2018’de de mevcut.
(15 Ekim 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder