Çarşamba, Ekim 03, 2018

Reel Sosyalizmden Sonra, Reel Kapitalizm


Reel sosyalizm, aslında Stalin’in uyguladığı şeydi ama adı, onun ölümünden sonra, 1960’larda konuldu: Parti / devlet kapitalizmi, tek ülkede sosyalizm, vd gibi özellikleri vardı.
Adı yeni konmuş olsa da, reel kapitalizm de yeni bir şey değil: 1970’lerde bu süreç Portekiz’de lümpen burjuvazi tanımını yarattı, bizim 1960-2020 arasındaki montaj sanayisinin ithal ikamesi gibi, ne deve, ne kuş oluşumlar yarattı.
Çokuluslu ticaret de yeni bir şey değil, sömürgecilik kapitalizmden daha eski çünkü. İpek Yolu ise, sömürgecilikten de eski.
Ancak, büyük hegemon ülkelerin ulusal / ülkesel burjuvazisi, işlerine geldiğinde uluslararası ticareti veya ulusal ticareti savunabilir, savundu da, bu örnekte görüldüğü üzere savunuyor da.
Zaten, ABD’nin uluslararası ticaret anlayışı da, yine ABD ulusal / ülkesel mallarının, G-7 dışındaki ve ilk aşamadaki G-20’deki ülkelere cebren ve hile ile satışı demekti 1980-2010 arasında.
2010 sonrasında ABD, artık global teknolojide bir numara değildi: Ne robotçulukta, ne yapay zekada, vd…
O zaman da Trump gibi biri gerekti:
“Trump’ın BM Genel Kurul’unda yaptığı konuşmada, açıkça “küreselleşme doktrinini reddettiğini” söylemesi, şimdiye dek küreselleşme sürecine dair en açık ve net karşı çıkıştı. İlk defa bir Amerikan başkanı, “küreselleşme ideolojisini reddediyoruz, vatanseverlik doktrinini benimsiyoruz” diyerek, küreselleşmeyi Amerikan karşıtı bir konuma yerleştirdi.
Trump, bunu daha önce de çeşitli şekillerde dillendiriyordu ama küreselleşme eleştirisi, daha çok gelir kaybına uğrayan orta ve alt sınıf seçmene yönelik iç politika retoriği olarak alınıyordu. Ama bu kez Trump BM Genel Kurulu gibi bir uluslararası platformda lafı hiç dolandırmadan bütün dünyaya küreselleşme karşıtlığını açıkladı.”
Bunun adına da, ‘ilkeli realizm’ denmiş.
Komik veya zavallı bile değiller. Yeniliyorlar ve ağlak yapıyorlar yalnızca.
“İngilizce’ye başlayanlar için çok iyi bir alıştırma metni oluşturacak basitlikte tweet’ler atan Trump’tan kimsenin teorik bir açılım bekleyecek hali yok. Uygulamadaki Realizmin ABD tarihindeki en önemli ismi, 95 yaşındaki Kissinger’in sık sık Trump’la bir araya geldiği biliniyor. (Hatta ilginç bir not olarak Kissinger’in Putin ile 17 kez görüştüğü de, ‘Financial Times’ gazetesine verdiği bir mülakatta ortaya çıktı.) Dolayısıyla, açıkça dillendirilmese de bu fikrin Kissinger’dan çıktığı tahmin ediliyor ve yorumlar bu yönde.”
İşte bu.
Bu durum, Trump daha aday adayı iken belliydi ama. Kimseler buna dikkat etmedi ama. Yoksa Trump, bilmem kaç aşamalı önseçimleri nasıl geçecekti acaba?
Ek yorumlar:
Bu Kissinger, tam ‘horoz ölür, gözü çöplükte’ kalır bir adam. Vietnam Savaşı’nın, ‘heil Yanki’nin, Mc Namara’nın, Nixon’un adamı ve aynı zamanda mucididir.
Ancak, ABD’nin kendini toparlamazsa batacağını da 2010 ertesinde söylemiştir, Friedman, Rickaard ve Brzezynski de öyle: Bunlar, görevi bıraktıktan sonra gerçeğe ayanlar taifesinden.
Sorun, Kissinger’ın yanılmasında ve ABD’nin yenilmesine katkı ve hızlanma katacağında. ABD, bu saattan sonra ulusal sermayeyle filan yürüyemez. Tam 40 yıldır kene gibi, sürekli artı değer emiyor Dünya’dan. Alışmış kudurmuştan beterdir. ABD halkları, refah düzeyleri çeyreğe düşünce, devlete karşı silaha sarılacaktır kesinkes. Kissinger’ın öngöremediği şey bu. Vatanseverlik falan hikaye yani.
“Sanıldığının aksine Realizm kuvvet kullanmayı özellikle savunmaz, hatta Realizmi savunan yazarların birçoğu Vietnam, Irak gibi işgallere karşı çıkmışlardır.”
İşte, metnin yazarı İlhan Uzgel’in en büyük yanılgısı bu: Kissinger Vietnam’a karşı falan değildi, Mc Namara gibileri maşa niyetine ortalığa salan da ta kendisidir. ABD’nin dış politikaya gereksinim bile duşmadığını savunan da kendisidir.
Artı aynı Kissinger, kendisine yakın zamanlarda yeniden görev teklif edildiğinde, çalıştığı şirketin çıkarları, ülkesinin çıkarlarını geçtiğinde, şirketini kollayacağını belirterek görevi almadı.
Kissinger da, Mc Namara da, özel sektörden gelen insanlar. Coca Cola CEO’sunun Meksika başkanı olması gibi bir gülünçlük bu yani. Sonuçta, Mc Namara Vietnam’ı kaybetti, Kissinger’ın Nixon’u da yarı yarıya görevden alındı. Kennedy tasfiyeleri de işin cabası, kimse oraları kurcalamaya cesaret edemiyor.
“Daha şimdiden ‘İlkeli Realizm’i savunan muhafazakar ve ‘neocon’ çevreler, bu yaklaşımın hem Rusya ve Çin’e karşı işe yaramaya başladığını, Çin’in Obama döneminden farklı olarak ABD’ye karşı daha çekingen davranır olduğunu iddia ediyorlar. Liberal çevreler ise, Trump’ın söylem ve dış politikasındaki tutarsızlıklara işaret ederek kavramın içinin boş ve çelişkilerle dolu olduğunu savunuyorlar.”
Bu kadar çok yanlış ve geçersizlik birarada tuhaf kaçmış. Bir kere, ulusal sermayecilik geçerli bir tutum ve bir davranıştır: Yalnızca, yeri ve zamanı gerektiğinde kullanılsa gerektir. Trump, ABD için geç oldu: Obama yerine, o (2008’de) gelseydi, belki işe yarardı.
Yanki ulusalcılar, Rusya ve Çin hakkında feci yanılgı içindeler. Onlar, bir kenara çekilip, ABD’nin gücünü yitirmesini izliyorlar yalnızca. Kazanacakları zaman birlikte dalacaklar Yankiler’e: 2035 gibi belki diyelim.
Liberaller ise, çokuluslu ticaretin de, en az tekuluslu ticaret denli kof olduğunu anlamıyorlar:
40 yıl boyunca, milyonlarca ölü, 350 milyon göçmen, yalnızca global % 10’luk veya 700 küsur milyonluk yeni pazar yarattı ABD’ye. Ancak bunun yanısıra, (Dünya nüfusunun yarısı kadar) 3,5-3,7 milyar da, ABD’ye düşman yarattı ama.
Dünya Sistemi’cilerin de görmediği, görmek istemediği, bakmadığı nokta şu:
Eğer Dünya insanlarına ekonomik determinizm ile yaklaşırsanız, bu reel sosyalizm de olsa, reel kapitalizm de olsa, işin sonu daima faşizme varır, vardı da, varıyor da, varacak da…
Yani.
Maddi uygarlık bitti, manevi uygarlık zamanı…
Ekonomik determinizm, şeriat veya faşist milliyetçilik değil ama…
Bilim, sanat ve düşün ama…
(1 Ekim 2018)

Hiç yorum yok: