Reel
sosyalizm, aslında Stalin’in uyguladığı şeydi ama adı, onun ölümünden sonra,
1960’larda konuldu: Parti / devlet kapitalizmi, tek ülkede sosyalizm, vd gibi
özellikleri vardı.
Adı yeni
konmuş olsa da, reel kapitalizm de yeni bir şey değil: 1970’lerde bu süreç
Portekiz’de lümpen burjuvazi tanımını yarattı, bizim 1960-2020 arasındaki montaj sanayisinin ithal ikamesi gibi,
ne deve, ne kuş oluşumlar yarattı.
Çokuluslu
ticaret de yeni bir şey değil, sömürgecilik kapitalizmden daha eski çünkü. İpek
Yolu ise, sömürgecilikten de eski.
Ancak,
büyük hegemon ülkelerin ulusal / ülkesel burjuvazisi, işlerine geldiğinde
uluslararası ticareti veya ulusal ticareti savunabilir, savundu da, bu örnekte
görüldüğü üzere savunuyor da.
Zaten,
ABD’nin uluslararası ticaret anlayışı da, yine ABD ulusal / ülkesel mallarının,
G-7 dışındaki ve ilk aşamadaki G-20’deki ülkelere cebren ve hile ile satışı demekti 1980-2010 arasında.
2010
sonrasında ABD, artık global teknolojide bir numara değildi: Ne robotçulukta,
ne yapay zekada, vd…
O zaman
da Trump gibi biri gerekti:
“Trump’ın
BM Genel Kurul’unda yaptığı konuşmada, açıkça “küreselleşme doktrinini
reddettiğini” söylemesi, şimdiye dek küreselleşme sürecine dair en açık ve net
karşı çıkıştı. İlk defa bir Amerikan başkanı, “küreselleşme ideolojisini
reddediyoruz, vatanseverlik doktrinini benimsiyoruz” diyerek, küreselleşmeyi
Amerikan karşıtı bir konuma yerleştirdi.
Trump,
bunu daha önce de çeşitli şekillerde dillendiriyordu ama küreselleşme
eleştirisi, daha çok gelir kaybına uğrayan orta ve alt sınıf seçmene yönelik iç
politika retoriği olarak alınıyordu. Ama bu kez Trump BM Genel Kurulu gibi bir
uluslararası platformda lafı hiç dolandırmadan bütün dünyaya küreselleşme
karşıtlığını açıkladı.”
Bunun
adına da, ‘ilkeli realizm’ denmiş.
Komik
veya zavallı bile değiller. Yeniliyorlar ve ağlak yapıyorlar yalnızca.
“İngilizce’ye
başlayanlar için çok iyi bir alıştırma metni oluşturacak basitlikte tweet’ler
atan Trump’tan kimsenin teorik bir açılım bekleyecek hali yok. Uygulamadaki
Realizmin ABD tarihindeki en önemli ismi, 95 yaşındaki Kissinger’in sık sık
Trump’la bir araya geldiği biliniyor. (Hatta ilginç bir not olarak Kissinger’in
Putin ile 17 kez görüştüğü de, ‘Financial Times’ gazetesine verdiği bir
mülakatta ortaya çıktı.) Dolayısıyla, açıkça dillendirilmese de bu fikrin
Kissinger’dan çıktığı tahmin ediliyor ve yorumlar bu yönde.”
İşte bu.
Bu
durum, Trump daha aday adayı iken belliydi ama. Kimseler buna dikkat etmedi
ama. Yoksa Trump, bilmem kaç aşamalı önseçimleri nasıl geçecekti acaba?
Ek
yorumlar:
Bu
Kissinger, tam ‘horoz ölür, gözü çöplükte’ kalır bir adam. Vietnam Savaşı’nın,
‘heil Yanki’nin, Mc Namara’nın,
Nixon’un adamı ve aynı zamanda mucididir.
Ancak,
ABD’nin kendini toparlamazsa batacağını da 2010 ertesinde söylemiştir,
Friedman, Rickaard ve Brzezynski de öyle: Bunlar, görevi bıraktıktan sonra
gerçeğe ayanlar taifesinden.
Sorun,
Kissinger’ın yanılmasında ve ABD’nin yenilmesine katkı ve hızlanma katacağında.
ABD, bu saattan sonra ulusal sermayeyle filan yürüyemez. Tam 40 yıldır kene
gibi, sürekli artı değer emiyor Dünya’dan. Alışmış kudurmuştan beterdir. ABD
halkları, refah düzeyleri çeyreğe düşünce, devlete karşı silaha sarılacaktır
kesinkes. Kissinger’ın öngöremediği şey bu. Vatanseverlik falan hikaye yani.
“Sanıldığının
aksine Realizm kuvvet kullanmayı özellikle savunmaz, hatta Realizmi savunan
yazarların birçoğu Vietnam, Irak gibi işgallere karşı çıkmışlardır.”
İşte,
metnin yazarı İlhan Uzgel’in en büyük yanılgısı bu: Kissinger Vietnam’a karşı
falan değildi, Mc Namara gibileri maşa niyetine ortalığa salan da ta
kendisidir. ABD’nin dış politikaya gereksinim bile duşmadığını savunan da
kendisidir.
Artı aynı
Kissinger, kendisine yakın zamanlarda yeniden görev teklif edildiğinde,
çalıştığı şirketin çıkarları, ülkesinin çıkarlarını geçtiğinde, şirketini
kollayacağını belirterek görevi almadı.
Kissinger
da, Mc Namara da, özel sektörden gelen insanlar. Coca Cola CEO’sunun Meksika
başkanı olması gibi bir gülünçlük bu yani. Sonuçta, Mc Namara Vietnam’ı
kaybetti, Kissinger’ın Nixon’u da yarı yarıya görevden alındı. Kennedy
tasfiyeleri de işin cabası, kimse oraları kurcalamaya cesaret edemiyor.
“Daha
şimdiden ‘İlkeli Realizm’i savunan muhafazakar ve ‘neocon’ çevreler, bu
yaklaşımın hem Rusya ve Çin’e karşı işe yaramaya başladığını, Çin’in Obama
döneminden farklı olarak ABD’ye karşı daha çekingen davranır olduğunu iddia
ediyorlar. Liberal çevreler ise, Trump’ın söylem ve dış politikasındaki
tutarsızlıklara işaret ederek kavramın içinin boş ve çelişkilerle dolu olduğunu
savunuyorlar.”
Bu kadar
çok yanlış ve geçersizlik birarada tuhaf kaçmış. Bir kere, ulusal sermayecilik
geçerli bir tutum ve bir davranıştır: Yalnızca, yeri ve zamanı gerektiğinde
kullanılsa gerektir. Trump, ABD için geç oldu: Obama yerine, o (2008’de)
gelseydi, belki işe yarardı.
Yanki
ulusalcılar, Rusya ve Çin hakkında feci yanılgı içindeler. Onlar, bir kenara
çekilip, ABD’nin gücünü yitirmesini izliyorlar yalnızca. Kazanacakları zaman
birlikte dalacaklar Yankiler’e: 2035 gibi
belki diyelim.
Liberaller
ise, çokuluslu ticaretin de, en az tekuluslu ticaret denli kof olduğunu
anlamıyorlar:
40 yıl
boyunca, milyonlarca ölü, 350 milyon göçmen, yalnızca global % 10’luk veya 700
küsur milyonluk yeni pazar yarattı ABD’ye. Ancak bunun yanısıra, (Dünya
nüfusunun yarısı kadar) 3,5-3,7 milyar da, ABD’ye düşman yarattı ama.
Dünya Sistemi’cilerin de görmediği, görmek
istemediği, bakmadığı nokta şu:
Eğer
Dünya insanlarına ekonomik determinizm
ile yaklaşırsanız, bu reel sosyalizm de olsa, reel kapitalizm de olsa, işin sonu daima faşizme varır, vardı
da, varıyor da, varacak da…
Yani.
Maddi
uygarlık bitti, manevi uygarlık zamanı…
Ekonomik
determinizm, şeriat veya faşist milliyetçilik değil ama…
Bilim,
sanat ve düşün ama…
(1 Ekim 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder