Bir
otoparkta bir mitolojininin doğuşunu izler gibi, 2000-2002’de, Kadıköy Çarşısı
önündeki sokakta, seyyar kitap tezgahı açarken, oradaki bir klüpte, alaturka
rep kültürünün doğmasını, filizlenmesini ve ağaç olmasını izledim. Daha o anlarda
kendini ve ne olacağını belli ediyordu.
Kadıköy;
fanzin, uyuşturucu ve rep konusunda, Taksim’den her daim önde oldu ama nedense
graffiti konusunda değil.
Yani,
popüler kültür feçestir ama gelecek feçesin aktığı yönde akar. Popüler kültüre
estetik teorisyenlerin ilgisi bu nedenledir.
+
Gelelim
Kahya’ya:
“… (özellikle
90 sonrası doğanlar), 2000’lerin başında, tabir-i caizse ilk gençlik
hezeyanlarımızda raple tanışmış olduk. Ceza, Sagopa Kajmer ve Fuat’ın
üretimleriyle dönemin gençliğiyle buluşan Türkçe rap, bu üç gurunun farklı
tarzlarını öyle ya da böyle benimseyen ya da içerip aşan yeni icracılarıyla
buluştu.”
Tam
katılamıyorum. Döneme ilişkin kitaplara bakınca, herkes kendisinin ilk veya en
etkili olduğunu savunuyor ama sözkonusu olan grup sayısı 100’ün üzerinde. Biz
daha çok kültürel toplu bilinçsiz bir çaba kabul ediyoruz süreci: Öne çıkanlar
kadar, arkada kalanlar ve silinenler de sürece katkı sağladı.
Burada
sözkonusu olan şu:
Kadıköy
çevresindeki varoşlardaki bilmem kaçıncı
kuşak iç göçmen kuşağının gençleri, arabeski benimsemedi, çünkü o doğuluydu
ve 2000’e gelindiğinde, Batı tüketim kültürü Türkiye’yi çoktan ele geçirmişti.
Sonradan
2015 ertesinde, çok yoğunlaşan ve tam arabesk olmayan ama adı öyle olan arabesk-rep, bu yönde yeni bir
filizlenme ama kalıcı olabileceği kuşkulu, çünkü artık doğululuk, kendini
oto-asimile etti çoktan.
+
Devam:
“ ‘Mesleki
deformasyon’ diyelim, analoji mazur görülsün. ‘Otonom Piyade’nin, müzik dünyasındaki
yerini, siyaset biliminde özellikle devlet-toplum ilişkileri mefhumunda sıkça
tartıştığımız, Lenin’in ‘öncü parti’si (vanguard party) ve Gramsci’nin ‘modern
prens’i arasında bir yerde konumlandırıyorum. Takip edebildiğim kadarıyla,
dinleyicileri sözlük karıştırmak, şiir ve roman okumak, tarih öğrenmek ve en
genelinde müdahil olmak konusunda heveslendiren, mecbur bırakan bu şarkılar,
gençliğin politizasyonunda bir öncü parti rolü üstlenmiş gibidir.
‘Aahhh’,
diyorum.
Üniversite
mezunu birinin 1 paragrafında 15-20 yazımsal hata, diyorum.
‘Kılavuzu
karga olanın, burnu yanlış çıkmaz’, diyorum.
1975-2000
doğumlu, eksi zekalı ve eksi bilgili, ezeli-ebedi ergen, diyorum.
+
Devam:
Aynı
sayfada ‘Otonom Piyade’nin bir klibinin linki var.
Youtube’dan
aynı klibin linki:
Bence
berbat.
Bilgi
ilkel. Musiki ilkel veya yok. Sözler klişe ve ilkel.
O
bilinen şive zorlaması var.
Soru
kipi:
Neden
bildiğimiz düz-kitap-İstanbul-şivesisel dille / Türkçe’yle okunmuş bir klip
yok?
Ya da: Neden
Arap kökenli oyuncu Önder, Kürt şivesi taklidi yapıyor veya?
Bu
lümpenliklerde ısrar neden?
Lümpen bir isyan olabilir mi?
Lümpen
isyankar arabesk, isyankar olabildi mi ki?
Düzeni
değiştirmekten söz edip de, saçını eflatuna boyamak neyin nesi ki?
Tamam
neo-rep, lümpen bir popüler kültür akımıdır, o zaman devrimi nasıl yapacak?
İlk
alaturka rep ve şimdiki neo-rep; para kazanmaktan, vlogdan, (mankenlik ve
futbolculuk gibi reppırlık) sınıf atlama hayallerinden başka ne ki?
Kahya
gibiler, bu feçeste neden boncuk arıyor ki?
+
Çıkış:
Kerhane
müziği tangoyu Piazzolla, damıttı damıttı, caz yaptı.
Kutbal,
bildiğimiz ‘ruh uyuşturma müziği çalgısı ney’in musikisini damıttı damıttı, caz
yaptı.
Peki alaturka neo-rep, ne zaman ve nasıl caz
yapılacak?
Hiçbirşey
yapılmayacaksa ve ‘para, parraa, parrraaa’ deniyorsa, bu tatava neden?
(17 Ekim 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder