Perşembe, Ekim 18, 2018

Rap, Otonom Piyade, Pınar Kahya


Bir otoparkta bir mitolojininin doğuşunu izler gibi, 2000-2002’de, Kadıköy Çarşısı önündeki sokakta, seyyar kitap tezgahı açarken, oradaki bir klüpte, alaturka rep kültürünün doğmasını, filizlenmesini ve ağaç olmasını izledim. Daha o anlarda kendini ve ne olacağını belli ediyordu.
Kadıköy; fanzin, uyuşturucu ve rep konusunda, Taksim’den her daim önde oldu ama nedense graffiti konusunda değil.
Yani, popüler kültür feçestir ama gelecek feçesin aktığı yönde akar. Popüler kültüre estetik teorisyenlerin ilgisi bu nedenledir.
+
Gelelim Kahya’ya:
“… (özellikle 90 sonrası doğanlar), 2000’lerin başında, tabir-i caizse ilk gençlik hezeyanlarımızda raple tanışmış olduk. Ceza, Sagopa Kajmer ve Fuat’ın üretimleriyle dönemin gençliğiyle buluşan Türkçe rap, bu üç gurunun farklı tarzlarını öyle ya da böyle benimseyen ya da içerip aşan yeni icracılarıyla buluştu.”
Tam katılamıyorum. Döneme ilişkin kitaplara bakınca, herkes kendisinin ilk veya en etkili olduğunu savunuyor ama sözkonusu olan grup sayısı 100’ün üzerinde. Biz daha çok kültürel toplu bilinçsiz bir çaba kabul ediyoruz süreci: Öne çıkanlar kadar, arkada kalanlar ve silinenler de sürece katkı sağladı.
Burada sözkonusu olan şu:
Kadıköy çevresindeki varoşlardaki bilmem kaçıncı kuşak iç göçmen kuşağının gençleri, arabeski benimsemedi, çünkü o doğuluydu ve 2000’e gelindiğinde, Batı tüketim kültürü Türkiye’yi çoktan ele geçirmişti.
Sonradan 2015 ertesinde, çok yoğunlaşan ve tam arabesk olmayan ama adı öyle olan arabesk-rep, bu yönde yeni bir filizlenme ama kalıcı olabileceği kuşkulu, çünkü artık doğululuk, kendini oto-asimile etti çoktan.
+
Devam:
“ ‘Mesleki deformasyon’ diyelim, analoji mazur görülsün. ‘Otonom Piyade’nin, müzik dünyasındaki yerini, siyaset biliminde özellikle devlet-toplum ilişkileri mefhumunda sıkça tartıştığımız, Lenin’in ‘öncü parti’si (vanguard party) ve Gramsci’nin ‘modern prens’i arasında bir yerde konumlandırıyorum. Takip edebildiğim kadarıyla, dinleyicileri sözlük karıştırmak, şiir ve roman okumak, tarih öğrenmek ve en genelinde müdahil olmak konusunda heveslendiren, mecbur bırakan bu şarkılar, gençliğin politizasyonunda bir öncü parti rolü üstlenmiş gibidir.
‘Aahhh’, diyorum.
Üniversite mezunu birinin 1 paragrafında 15-20 yazımsal hata, diyorum.
‘Kılavuzu karga olanın, burnu yanlış çıkmaz’, diyorum.
1975-2000 doğumlu, eksi zekalı ve eksi bilgili, ezeli-ebedi ergen, diyorum.
+
Devam:
Aynı sayfada ‘Otonom Piyade’nin bir klibinin linki var.
Youtube’dan aynı klibin linki:
Bence berbat.
Bilgi ilkel. Musiki ilkel veya yok. Sözler klişe ve ilkel.
O bilinen şive zorlaması var.
Soru kipi:
Neden bildiğimiz düz-kitap-İstanbul-şivesisel dille / Türkçe’yle okunmuş bir klip yok?
Ya da: Neden Arap kökenli oyuncu Önder, Kürt şivesi taklidi yapıyor veya?
Bu lümpenliklerde ısrar neden?
Lümpen bir isyan olabilir mi?
Lümpen isyankar arabesk, isyankar olabildi mi ki?
Düzeni değiştirmekten söz edip de, saçını eflatuna boyamak neyin nesi ki?
Tamam neo-rep, lümpen bir popüler kültür akımıdır, o zaman devrimi nasıl yapacak?
İlk alaturka rep ve şimdiki neo-rep; para kazanmaktan, vlogdan, (mankenlik ve futbolculuk gibi reppırlık) sınıf atlama hayallerinden başka ne ki?
Kahya gibiler, bu feçeste neden boncuk arıyor ki?
+
Çıkış:
Kerhane müziği tangoyu Piazzolla, damıttı damıttı, caz yaptı.
Kutbal, bildiğimiz ‘ruh uyuşturma müziği çalgısı ney’in musikisini damıttı damıttı, caz yaptı.
Peki alaturka neo-rep, ne zaman ve nasıl caz yapılacak?
Hiçbirşey yapılmayacaksa ve ‘para, parraa, parrraaa’ deniyorsa, bu tatava neden?
(17 Ekim 2018)

Hiç yorum yok: