Salı, Ekim 16, 2018

Fehim Taştekin Kendini Deşifre-Afişe Etme Riskini Göze Almış


Bunu neden yapmış, belli değil.
Bunu bir kez daha yapmıştı:
24 Haziran 2018 erken genel seçimi ertesinde, Arap-İslami terör örgütlerinin Erdoğan’ı kutlama mesajlarını yorumlarken.
Bunun en hafifinden deyişle, mesleki yorgunluk olduğunu düşünüyoruz. Ancak, erken emeklilik gibi bir risk de yaratmış durumda.
Gelelim yazdıklarına:
Konu, Suudi Arabistan vatandaşı olan gazeteci Kaşıkçı’nın şimdilik iz bırakmadan yok olmasının ardındaki öykü.
Taştekin’in savı şu:
Kaşıkçı, belli bir iktidar / siyaset odağını taraf seçmiş bir gazeteciydi. İktidar odaklarının hesaplaşması sonucunda tasfiye edildi.
Ancak, hiçbir zaman açıkça söyleyemeyeceği şey de şu:
Kendisi de aynen öyle biri. Belli bir safı var, manevi de olsa belli bir çıkar için metin üretiyor. Bunun için, gazeteciliği kullanıyor. Hiçbir zaman okura doğru bilgi vermek peşinde değil. Örneklediğimiz bu 2 istisna hariç, onları da duygusallaşıp ağzından kaçırdığı belli.
Cehalet insanı söyletiyor, denemez. İlkinde, yenilgi insanı söyletiyor, idi. İkincide, ne olduğu gerçekten belli değil, çünkü Taştekin bu konunun uzmanı değil, durup dururken ortalığa atılmış.
O nedenle savımız şu:
Bu linkteki tüm bilgiler, ona servis edilmiş. Çünkü, oradaki bazı bilgiler ‘o zamanki şimdi’de geçerliyken, kendisi babasında vitamin idi. Çünkü, o bilgilere değil onun, özel birilerinin ulaşması bile zor. Çünkü, bunları ilk kez (ve muhtemelen son kez) yazmış.
Sorularımız da şunlar:
Taştekin bunu neden böyle yaptı? Kimsenin aymayacağını mı sandı? Herşeyden vaz mı geçti? Kendini harcatmaya mı çabalıyor?
+
Geçelim duruma:
Öncelikle Taştekin, bazı şeylerin bilincinde olamayan bir yarı-aydın ve iktidar-perver aydıncık konumunda.
Din olsun, milliyetçilik olsun, Ortadoğu’nun lümpen halkları koşullarında, ancak oportunizm momentinde anlamlı.
Sorun, Taştekin’in örneğin 1991’deki Irak’ın Katar’ı işgali ertesinde, Katar’da gerçekleşen iktidar kaymasının olası sonuçları hakkında son 3 yıldır hiç yazmamışlığı ama Katar hakkında epey yazmışlığı. Yani Taştekin, (bazı konularda susarak) bildiğimiz bilgi kaydırması ve/ya saklaması yapıyor. Oysa haber ve bilgi, kabaca eşanlamlıdır.
İşte o nedenle biz, en başından beridir Taştekin’in dezenformatör olduğunu önesürüyoruz.
Öncelikle şu konu var, buna kendisi bile ayamamış olabilir: Suudi Arabistan üzerinden tartışılan Vahhabilik-Selefilik olayının, ne dini, ne de ideolojik hiçbir anlamının olmayışı gerçeği var. Suudi familyası, ne Vahhabi, ne de Selefi çünkü. En azından fiilen. Çıkarları bununla korundu mu, epeyi tartışmalı bir sav olur.
Katar ve BAE içindeki iktidar kavgaları da öyle: Bizans entrikası bile değil. Bildiğimiz Kösem Sultan, Hürrem Sultan geyikleri. Bildiğimiz, iktidar iğdişi Araplar parodisi.
Sorun, (madden veya manen) satın alınma sorunu. Kaşıkçı da bir yerlerde saf tutmuş. İşi bitmiş. Erken emekli edilmiş.
Bizim savımız, Taştekin’in bundan çıkarması gereken dersin, iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır, tezi olduğu. Elaleme feçes atarken, kendi durumunu da gözönüne alacaksın, durumu sözkonusu.
Toparlama ve çıkış:
Metinde 10’a yakın Arap şeriatçı terör örgütü adı sayılıyor. Oysa, 1979’dan beridir 50’nin üzerinde bunlar. 20’sinin adını, ne ben bilirim, ne de Taştekin. IŞİD de, IŞİD olmadan önce, uvertür 5 hede hödö idi (adları Wikipedia’da var).
Yani:
Taştekin 20 A5 sayfalık bir metin / makale yazmış ve içeriği sıfır.
Bir manipülasyon gerçekleştirmek istemiş ama ne o bunu becerebilir, ne de bir başkası.
Kaşıkçı olayı, tıpkı Taliban olayı gibi, dönüp dolaşıp, müsebbiblerinin elinde patlayacak bir olay.
En önemlisi de şu:
Herkes tam tersini sansa da, olay AKP’nin çook işine yaradı.
Erdoğan ise, U ve O dönüşlerini haydi haydi ve yine yapar.
Taştekin’in diyeceği tek şey şu yani:
Ben, bu feçesi neden yedim?
Ya da:
Mezarlardan mezar mı beğensem?
Artı novum epsilon:
%o 1 olasılıkla bu son bilgi momenti, TC’nin işine yarasın diye piyasaya sürüldü. O zaman bunun yorumunu pas geçeriz.
(15 Ekim 2018)

Hiç yorum yok: