Bunu
neden yapmış, belli değil.
Bunu bir
kez daha yapmıştı:
24
Haziran 2018 erken genel seçimi ertesinde, Arap-İslami terör örgütlerinin
Erdoğan’ı kutlama mesajlarını yorumlarken.
Bunun en
hafifinden deyişle, mesleki yorgunluk
olduğunu düşünüyoruz. Ancak, erken
emeklilik gibi bir risk de yaratmış durumda.
Gelelim
yazdıklarına:
Konu,
Suudi Arabistan vatandaşı olan gazeteci Kaşıkçı’nın şimdilik iz bırakmadan yok olmasının ardındaki öykü.
Taştekin’in
savı şu:
Kaşıkçı,
belli bir iktidar / siyaset odağını taraf seçmiş bir gazeteciydi. İktidar
odaklarının hesaplaşması sonucunda tasfiye edildi.
Ancak,
hiçbir zaman açıkça söyleyemeyeceği şey de şu:
Kendisi
de aynen öyle biri. Belli bir safı var, manevi de olsa belli bir çıkar için
metin üretiyor. Bunun için, gazeteciliği kullanıyor. Hiçbir zaman okura doğru bilgi vermek peşinde değil.
Örneklediğimiz bu 2 istisna hariç, onları da duygusallaşıp ağzından kaçırdığı
belli.
Cehalet
insanı söyletiyor, denemez. İlkinde, yenilgi insanı söyletiyor, idi. İkincide,
ne olduğu gerçekten belli değil, çünkü Taştekin bu konunun uzmanı değil, durup
dururken ortalığa atılmış.
O
nedenle savımız şu:
Bu
linkteki tüm bilgiler, ona servis edilmiş. Çünkü, oradaki bazı bilgiler ‘o
zamanki şimdi’de geçerliyken, kendisi babasında
vitamin idi. Çünkü, o bilgilere değil onun, özel birilerinin ulaşması bile
zor. Çünkü, bunları ilk kez (ve muhtemelen son kez) yazmış.
Sorularımız
da şunlar:
Taştekin
bunu neden böyle yaptı? Kimsenin aymayacağını mı sandı? Herşeyden vaz mı geçti?
Kendini harcatmaya mı çabalıyor?
+
Geçelim
duruma:
Öncelikle
Taştekin, bazı şeylerin bilincinde
olamayan bir yarı-aydın ve iktidar-perver
aydıncık konumunda.
Din
olsun, milliyetçilik olsun, Ortadoğu’nun lümpen halkları koşullarında, ancak oportunizm momentinde anlamlı.
Sorun,
Taştekin’in örneğin 1991’deki Irak’ın Katar’ı işgali ertesinde, Katar’da
gerçekleşen iktidar kaymasının olası sonuçları hakkında son 3 yıldır hiç yazmamışlığı
ama Katar hakkında epey yazmışlığı. Yani Taştekin, (bazı konularda susarak) bildiğimiz
bilgi kaydırması ve/ya saklaması yapıyor. Oysa haber ve bilgi, kabaca
eşanlamlıdır.
İşte o
nedenle biz, en başından beridir Taştekin’in dezenformatör olduğunu önesürüyoruz.
Öncelikle
şu konu var, buna kendisi bile ayamamış olabilir: Suudi Arabistan üzerinden
tartışılan Vahhabilik-Selefilik olayının, ne
dini, ne de ideolojik hiçbir anlamının olmayışı gerçeği var. Suudi
familyası, ne Vahhabi, ne de Selefi çünkü. En azından fiilen. Çıkarları bununla
korundu mu, epeyi tartışmalı bir sav olur.
Katar ve
BAE içindeki iktidar kavgaları da öyle: Bizans entrikası bile değil. Bildiğimiz
Kösem Sultan, Hürrem Sultan geyikleri. Bildiğimiz, iktidar iğdişi Araplar parodisi.
Sorun,
(madden veya manen) satın alınma sorunu. Kaşıkçı da bir yerlerde saf tutmuş.
İşi bitmiş. Erken emekli edilmiş.
Bizim
savımız, Taştekin’in bundan çıkarması gereken dersin, iğneyi kendine, çuvaldızı
başkasına batır, tezi olduğu. Elaleme feçes atarken, kendi durumunu da gözönüne
alacaksın, durumu sözkonusu.
Toparlama
ve çıkış:
Metinde
10’a yakın Arap şeriatçı terör örgütü adı sayılıyor. Oysa, 1979’dan beridir
50’nin üzerinde bunlar. 20’sinin adını, ne ben bilirim, ne de Taştekin. IŞİD
de, IŞİD olmadan önce, uvertür 5 hede
hödö idi (adları Wikipedia’da var).
Yani:
Taştekin
20 A5 sayfalık bir metin / makale yazmış ve içeriği sıfır.
Bir manipülasyon gerçekleştirmek istemiş
ama ne o bunu becerebilir, ne de bir başkası.
Kaşıkçı
olayı, tıpkı Taliban olayı gibi, dönüp dolaşıp, müsebbiblerinin elinde patlayacak bir olay.
En
önemlisi de şu:
Herkes
tam tersini sansa da, olay AKP’nin çook
işine yaradı.
Erdoğan ise,
U ve O dönüşlerini haydi haydi ve yine yapar.
Taştekin’in
diyeceği tek şey şu yani:
Ben, bu
feçesi neden yedim?
Ya da:
Mezarlardan
mezar mı beğensem?
Artı
novum epsilon:
%o 1
olasılıkla bu son bilgi momenti, TC’nin işine
yarasın diye piyasaya sürüldü. O zaman bunun yorumunu pas geçeriz.
(15 Ekim 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder