‘Yahu,
bu kadının hiç sesi soluğu çıkmıyor, acaba nerelerde?’ diyorduk.
Meğerse,
Yasemin Çongar meşgulmüş, P24’ü ve Kıraathane (İstanbul’u) açıyormuş:
“T24
sayfalarında rastladığınız, kitap eleştirileriyle göze çarpan K24’ün meğer bir
de bundan böyle ciddi, kültürel - sanatsal eserlerin tanıtılıp sergileneceği,
yeni bir pencere açma derdi de olmuş. Adı da: Kıraathane! İlk etkinliği de,
işte geçen akşamki gösteriydi…
…
Ama asıl
böylesi zehirli şartlarda, bir panzehir yaratarak, ‘fikir’ denen kavramı
geliştirmeyi, beslemeyi ve bir tür okul gibi hizmet etmeyi amaçlayan P24 ve K24
gibi oluşumlar yaratmak, başlı başına şapka çıkartılacak bir durum arz ediyor…
…
P24'ün
kurucu başkanı Hasan Cemal'dir. Diğer kurucu üyeler de şunlardır: Doğan Akın,
Yasemin Çongar, Andrew Finkel, Hazal Özvarış, Yavuz Baydar ve Murat Sabuncu.”
(Paragrafların
sırasını bilerek ters çevirdim. Metin, ancak böyle anlaşılır oldu. Yani bunlar,
kendilerini öven metinler yazarken bile, dezenformasyon yapıyorlar.)
Bir: Gasteden
kaveye mehter adımı gidiş olmuş.
İki:
Arda Turan’ın Barcelona’dan Başakşehir’e gelip, bar dağıtması gibi bir çizgi
olmuş.
Üç: Tüm
adları gözüm ısırıyor diyemem, onlar okuru ısırıyor diyebilirim ancak. Her
devrin, her mekanın, her medyanın
mandaperver medyatör insanları bunlar.
Bu
mandaperverlik, Tanzimat’tan beridir, Türk yarım aydıncığnıın makus talihi ve
kapıkulluğu değil, kapıcılığıdır.
‘Türkiye’yi 1920’de ABD işgal etse, 2000’de çoktan uygar olmuştuk’ diyen TKP’li
bile görmüşlüğüm ve bizzat dinlemişliğim vardır.
Haberin
devamı muazzam:
“29
Nisan 2016, Cumartesi, saat 21.00’de, Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde
seyrettiğimiz ‘İyiliğin ve Kötülüğün Şarkısı’ adlı gösterinin düzenleyicileri,
P24 ve K24 hakkında bilgi sahibi olmanız için, armudu pişirip sunuyorum,
yazımın içindeki kutucuklar aracılığıyla…”
‘Zorlu Center’
yahu. Pu ha haa… Plazalardan 5 yıldızlı gösteri merkezlerine, artık yatay mı,
dikey mi olduğunu bilemeyeceğimiz bir sıçrama olmuş.
İşte bu
nedenle biz taa en başından beridir, ‘eğer; iyi, doğru, güzel şeyleri kötü, yanlış,
çirkin insanlar yaparsa; iyilik, doğruluk, güzellik güme gider’ dedik ve haklı olduğumuz da, son
10 yılın öyle denilen alternatif medya
çöküntüleriyle, Bianet’iyle, Radikal’iyle, T24’üyle ve bu güruh ile açıkseçik
ortaya çıktı.
Bunlar,
yine birbirini bulmuşlar:
Mehmet
Altan, Yasemin Çongar’a teşekkür ediyor, babasını anma töreninde yaptığı
konuşmayla:
“ ‘Bir
gün bana 'Türkiye'nin geri vitesinin sınırı yoktur, dikkat et' demişti. Çetin
Altan'a karşı vefasızlığı biraz burularak izliyorum. Başta Yasemin Çongar olmak
üzere ‘Kıraathane İstanbul'a teşekkür ederim.”
Şıracının
şahidi bozacı, davulcunun şahidi zurnacı…
Bu arada
baba Altan’ın habire gazete değiştirmesiyle ilgili soruya verdiği yanıt şuydu:
“Birincisinden
sonrası, farketmiyor.”
Yani, ar
damarı bir kere yırtılıyor.
Kıraathane
İstanbul’un açılışı haberi:
“İstanbul'un
ilk edebiyat evi olan Kıraathane, 1 Ekim'den itibaren okuyucu ile buluşuyor.
Beyoğlu Asmalı Mescid'de bulunan Kıraathane, her sezonda farklı bir sergiyle
sanatseverlerin karşısına çıkmayı hedefliyor.”
Ufat at
da, civcivler yesin, İstanbul’un ilk edebiyat eviymiş.
Çıkış ve
yorum:
Belli ki
bunlar, yeni fonlar bulmuşlar. Arpanın suyu kesilince, sesleri de kesiliyor
yani. Ulüfesiz olamıyorlar yani. Ulüfeyi alınca da, hamamdaki deliler gibi.,
kendi sesleriyle kendileri gaza geliyorlar.
+
Dipnot:
Türk aydıncığının başlayıp bitiremediği projelerden olan, Latife Tekin’li
Akademi Gümüşlük’ünü de, Sevan Nişanyan’lı Şirinci Köyü’nü de gördük.
Yani
bunlar, yolu açacaklarına, bozuk greyder gibi, yolun ortasında yatıp, yolu
tıkıyorlar.
Üstüne
bir de alkış bekliyorlar. Onu da AB ve onun ülkelerinin kültür fonları veriyor
işte.
(23 Ekim 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder