Çarşamba, Ekim 24, 2018

Kıraathane Değil, Mandahane İstanbul


‘Yahu, bu kadının hiç sesi soluğu çıkmıyor, acaba nerelerde?’ diyorduk.
Meğerse, Yasemin Çongar meşgulmüş, P24’ü ve Kıraathane (İstanbul’u) açıyormuş:
“T24 sayfalarında rastladığınız, kitap eleştirileriyle göze çarpan K24’ün meğer bir de bundan böyle ciddi, kültürel - sanatsal eserlerin tanıtılıp sergileneceği, yeni bir pencere açma derdi de olmuş. Adı da: Kıraathane! İlk etkinliği de, işte geçen akşamki gösteriydi…
Ama asıl böylesi zehirli şartlarda, bir panzehir yaratarak, ‘fikir’ denen kavramı geliştirmeyi, beslemeyi ve bir tür okul gibi hizmet etmeyi amaçlayan P24 ve K24 gibi oluşumlar yaratmak, başlı başına şapka çıkartılacak bir durum arz ediyor…
P24'ün kurucu başkanı Hasan Cemal'dir. Diğer kurucu üyeler de şunlardır: Doğan Akın, Yasemin Çongar, Andrew Finkel, Hazal Özvarış, Yavuz Baydar ve Murat Sabuncu.”
(Paragrafların sırasını bilerek ters çevirdim. Metin, ancak böyle anlaşılır oldu. Yani bunlar, kendilerini öven metinler yazarken bile, dezenformasyon yapıyorlar.)
Bir: Gasteden kaveye mehter adımı gidiş olmuş.
İki: Arda Turan’ın Barcelona’dan Başakşehir’e gelip, bar dağıtması gibi bir çizgi olmuş.
Üç: Tüm adları gözüm ısırıyor diyemem, onlar okuru ısırıyor diyebilirim ancak. Her devrin, her mekanın, her medyanın mandaperver medyatör insanları bunlar.
Bu mandaperverlik, Tanzimat’tan beridir, Türk yarım aydıncığnıın makus talihi ve kapıkulluğu değil, kapıcılığıdır. ‘Türkiye’yi 1920’de ABD işgal etse, 2000’de çoktan uygar olmuştuk’ diyen TKP’li bile görmüşlüğüm ve bizzat dinlemişliğim vardır.
Haberin devamı muazzam:
“29 Nisan 2016, Cumartesi, saat 21.00’de, Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde seyrettiğimiz ‘İyiliğin ve Kötülüğün Şarkısı’ adlı gösterinin düzenleyicileri, P24 ve K24 hakkında bilgi sahibi olmanız için, armudu pişirip sunuyorum, yazımın içindeki kutucuklar aracılığıyla…”
‘Zorlu Center’ yahu. Pu ha haa… Plazalardan 5 yıldızlı gösteri merkezlerine, artık yatay mı, dikey mi olduğunu bilemeyeceğimiz bir sıçrama olmuş.
İşte bu nedenle biz taa en başından beridir, ‘eğer; iyi, doğru, güzel şeyleri kötü, yanlış, çirkin insanlar yaparsa; iyilik, doğruluk, güzellik  güme gider’ dedik ve haklı olduğumuz da, son 10 yılın öyle denilen alternatif medya çöküntüleriyle, Bianet’iyle, Radikal’iyle, T24’üyle ve bu güruh ile açıkseçik ortaya çıktı.
Bunlar, yine birbirini bulmuşlar:
Mehmet Altan, Yasemin Çongar’a teşekkür ediyor, babasını anma töreninde yaptığı konuşmayla:
“ ‘Bir gün bana 'Türkiye'nin geri vitesinin sınırı yoktur, dikkat et' demişti. Çetin Altan'a karşı vefasızlığı biraz burularak izliyorum. Başta Yasemin Çongar olmak üzere ‘Kıraathane İstanbul'a teşekkür ederim.”
Şıracının şahidi bozacı, davulcunun şahidi zurnacı…
Bu arada baba Altan’ın habire gazete değiştirmesiyle ilgili soruya verdiği yanıt şuydu:
“Birincisinden sonrası, farketmiyor.”
Yani, ar damarı bir kere yırtılıyor.
Kıraathane İstanbul’un açılışı haberi:
“İstanbul'un ilk edebiyat evi olan Kıraathane, 1 Ekim'den itibaren okuyucu ile buluşuyor. Beyoğlu Asmalı Mescid'de bulunan Kıraathane, her sezonda farklı bir sergiyle sanatseverlerin karşısına çıkmayı hedefliyor.”
Ufat at da, civcivler yesin, İstanbul’un ilk edebiyat eviymiş.
Çıkış ve yorum:
Belli ki bunlar, yeni fonlar bulmuşlar. Arpanın suyu kesilince, sesleri de kesiliyor yani. Ulüfesiz olamıyorlar yani. Ulüfeyi alınca da, hamamdaki deliler gibi., kendi sesleriyle kendileri gaza geliyorlar.
+
Dipnot: Türk aydıncığının başlayıp bitiremediği projelerden olan, Latife Tekin’li Akademi Gümüşlük’ünü de, Sevan Nişanyan’lı Şirinci Köyü’nü de gördük.
Yani bunlar, yolu açacaklarına, bozuk greyder gibi, yolun ortasında yatıp, yolu tıkıyorlar.
Üstüne bir de alkış bekliyorlar. Onu da AB ve onun ülkelerinin kültür fonları veriyor işte.
(23 Ekim 2018)

Hiç yorum yok: