Elimizde,
78 yaşayan Türk kadın şair, 36’şar soru, 2.808 toplam yanıt var.
Bu
metni; bir Türk-değil, bir insan-değil, bir yarı-erkek (emekli erkek), bir şair
değil, kurmaca-dışı nesir yazan bir yazar olarak yazıyorum. Bunların hepsi de,
birer öteleme ve negasyon vektörü.
Metnin
dışında, Blogger’da bir blog olarak, 78 yazarın ve 36 sorunun listelemesi
olacak.
Kitabın
künyesi şu:
Konuşmalar
Kitabı, Altbaşlık: Şairler Arasında Bir Kadın Olmak, Betül Dünder, Paradoks Yayınları, 832 sayfa.
Bu kadar
çok kadının birer yazar olarak kadınlıkta bu kadar kambura yattığını ilk kez
okuduğum için, birinci negasyon, kadın olmanın, lümpen bir azınlık olarak
(burada aslında olmayarak ve kadın
kadının kurdudur olarak), ilk defa bu kadar kahve sohbeti / geyiği düzeyine
indirilmişliği üzerine, 10 vektörcük ötelemesi olacak.
Cumhuriyet
Cumhuriyet olduğunda, 1960’lardan başlayarak 1990’a ve neo-liberalizmin
hezimetle kazanmasına kadar diyelim, bu geyikler yoktu.
Tezer
Özlü ve Sevgi Soysal, 1960’larda canhıraş mücadale yaptı ve ikisi de erkenden
kanserden öldü. Leyla Erbil ve Adalet Ağaoğlu, hiç böyle mücadele yapmadı,
evlendi ve temiz aile kadını oldu. Bu kuadralektik var elimizde. Bir de
hepsinin birbirini tanıyıp, üzerine bir de arkadaş olma matriyartal alaturka
paradoksu.
Ondan
önce; Muazzez İlmiye Çığ ve Muhibbe Darga 1930’larda sahaya inip, kadın
arkeolog olabildiler. Bir kadın Ermeni Türk vatandaşı olduğu için, Türkiye’de
akademik kariyer yolu kapalı tutulan Paris Pişmiş ise, taa Meksika’ya çıkış
yapıp, astronomi tarihine kendi adıyla geçen gözlemler ekledi üstüne.
Sözünü
ettiklerimiz ise, neo-liberalizmin 1990’lar sonrası ürünleri. Nasıl ki Can
Dündar, Abdi İpekçi’nin gazetesinde yazamazdıysa, bunlar da kadın yazar diye
piyasaya giremezlerdi aslında, Duygu Asena gibi, Aylin Kulin gibi. Hepsi de,
koyunun yokluğunda keçi Abdurrahman Çelebi sayılıp, sağ kalabildiler. Düşünün
ki kalıcı-sonsuz bir akademik çalışmada ölümsüz oldular.
Bence
bunu hak etmiyorlardı.
78
kişiden 7,8 veya aslında 3,9 kişiye bu olanak verilebilirdi veya en çok o
kadarı bunu hak ederdi diyei düşünüyorum.
Erkek
şairler ve yazarlar için aynı istatistik hala işliyor çünkü.
Kaın v e
erkek eşittir çünkü.
Pozitif
ayrımcılığı yiyeyim çünkü.
Lümpen
feminizmi yiyeyim çünkü.
Bu
açıdan bakınca, yenmiş bir kadın hakkı yok yani, hatta yenmiş erkek hakkı var
ortada.
Birinci
nokta.
(10 Eylül 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder