Ağlatıcı.
Ağlatıcı
bir güzellik.
Ağlatıcı
bir hüzün.
Ağlatıcı
bir gerçek ve gerçeklik. Hem müzik, hem görüntü öyle.
Dile
kolay tam 50 yıl öncesi.
Dile
kolay, ben o zaman bile varım.
Ravi
Shankar’ı bana 1984’te Nuri Başoğlu tanıttı. Kendisini burada sevgiyle yadediyorum.
Dünya Müziği, caz ve New Age’i ondan öğrendim.
Bana
dinletiyi yapmayı, dinletiyi dinlemeyi de, dinletiyi anlamayı da, İstemi Evren
öğretti. Onu da sevgiyle anarım. ‘Progressive rock’ı da ondan öğrendim.
Bu
dinletiyi ve dinlemeyi epeyidir kendi kendime yapıyorum. Kendi kendime dinleti,
1998’de bilgisayar edinmeden kalma bir alışkanlık. 1989’dan beridir de kendi
kendime içiyorum. Tek başıma içiyorum ve tek başıma müzik dinliyorum, şu anda
da.
Bu 50
yıl, aynı zamanda tarihin % 1’i, aynı zamanda anlamlı bir örneklemesi.
Bu 50
yıl içinde, temel müzik türlerinin tamamını severek ama seçerek dinledim ve
dinlettirildim / öğretildim.
Tüm
klasik Dünya, Türk klasik, Türk halk, Türk pop, Türk arabesk, Türk rak, Türk
caz, New Age, vs, vb, vd.
1963-1972
arasıki 10 yıl için, hiç kapanmamacasanıa açık bir radyo kültürümüz vardı aile
evimizde.
1972-19080
için ise, Çalar Saat’lı, Aka Gündüz Kutbay’lı alternatif müzikler, rahmetli
İsmail Cem sayesinde.
Gelelim
konsere:
Bu aşırı
gerçek bir müzik.
Ve artı:
Aşırı gerçek
bir belgesel.
Tam da
1968’in Doğu’yu kaşfettiği dönem.
İşte bu
hakikilik, bizim önümüzdeki 50 yılın belki yalnızca 1-2 yılında yeniden
becerebileceğimiz bir gerçeklik.
Ağlamam
o yüzden:
Ölen
çocukluğumuza ve zihnimin içindeki bebek cesetlerime. Mahler’in 7 kardeşi ve 7
çocuğu ölmüş, ona ağıt yakmış; benim 14 benim öldü, hala ağıt yakamadım, şu an
onlara ağlıyorum işte.
Tuhaf
olan şey ise, kesinkes gözümle ve kulağımla ilk kez kaydına tanık olduğum ama
önceden okumuşluğum olduğu, bu avangard müzik çizgisinin 1987 sonrasında
korunamaması. Onu öven Downbeat tarafından bile.
Yetim
bırakıldı o çizgi.
Ustalar
işlevini yerine getirdi, çıraklar ihanet etti ustalara.
Shankar’ın
ardılı olmadı örneğin, üstelik 50 yıl sonra bile hala geleneğin sürdüğü
Hindistan’da bile.
Bu da
ağlatıcı.
Ancak,
birileri hep geri döner. Aristo için bile. Eratosthenes için muhakkak.
Ben de,
kimbilir kaç yıl aradan sonra, Shankar’a geri döndüm.
Sevgiyle
Shankar.
(16 Eylül 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder