Kendisini
epeyi noktada değilliyorum.
Birincisi,
Dünya Felsefe Kongresi için bile olsa, AKP ile halvet olmasıdır.
İkincisi
ve/ya ikincileri bu metnin konusu.
Kendisinden
alıntı:
“Saygı
konusu insanlardır, fikirler değil. Fikirler değerlendirme konusudur.
Yerli-yersiz karşı olduğunuz bir fikre “saygı duymak” ne demek olabilir acaba?”
Yine
kendisinden alıntıyla bunu baştan yanlışlıyoruz:
“Bilgisizlik,
insanların en büyük düşmanıdır.”
Kuçuradi,
burada kendi kendini yanlışlayan bir totoloji içinde.
Felsefe
bilgi ve düşünce peşinde koşar, insan peşinde değil.
Karşı
olduğunuz bir düşünceye saygı duyarsınız, çünkü saygı duyulasıdır, çünkü sizin
öznenin veya biyorgafiniz dışında, ağırlıklı bir yerlere ve bir zamanlara tarih
içinde izdüşmüştür.
İnsan hiçbir
biçimde saygı konusu değildir. İktidarperver filozoflar Platon ve Aristo örneklemesi
bunun için yeterlidir. Saygıyı hak eden insana saygı gösterirsin ama yalnızca
insan olmakla, kimse saygıyı hak etmez.
Bırakın
o Aydınlanma ve rönesans insan-severliğini, daha doğrusu antroposentrisizmini.
Karşı
olduğunuz düşünceye saygı duymak ne demek olabilir acaba?
Şöyle
bir şeyler:
Stalinizm
20-30 milyon Rus’u gömdü ama SSCB de uzaya giden ilk insanı çıkardı, 19005
Çarlık Rusyası Tsiolkovsky geleneğinin devamı olarak.
Stalinizm
1990’da çökmüş olabilir ama bugün AB ve ABD antitezi olarak tarihte kayıtlı.
Stalinizm
çökmüş olabilir ama Putin diktatörünün gücünü de o besledi ve bugün o baş
belası adam, AB’ye ve ABD’ye, yani emperyalistlere kök söktürüyor.
Bu son 3
ibareyi bir anti-stalinist, bir anti-marksist, bir anti-komünist, bir anti-reel
sosyalist olarak yazdım.
Düşmanına
ve karşı olduğun bir düşünce çizgisine saygı duymak da budur işte: Düşmanını
öldür ama düşüncesinin hakkını ver.
Kuçuradi’ye
şöyle diyerek konuyu bağlıyoruz:
Cehalet
insanı söyletir.
Kendisi
bilgi düşmanı olarak kayda geçti.
(24 Eylül 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder