Ortaylı,
Çıplak’a sonradan bu söyleşi için kızmış. Nakış yapıp satmasını önermiş. Celal
Üster de, konuya müdahil olup, bunu eleştirmiş. Ortaylı, bu yakınmayı Ahmet
Hakan’ın programında yapmış. Al birini, vur öbürüne.
Asıl
sorun söyleşide:
Neden
öyle yapılmış bilmiyorum ama sorular gelişine pas, yanıtlar gidişine şut gibi
olmuş. Hacivat-Karagöz diyaloğu gibi absürd olmuş.
Söyleşinin
yönelimi yok. Söyleşenin de yok, söyleşilenin de yok.
Çıplak
nakış yapıp satacaksa, ortaylı da onun örgüsünü söken olur ancak bu söyleşi
düzeyi ile.
Bence,
sorumluluk Çıplak’ta. Kimle söyleşiye gittiğini biliyorsun. Böyle yapacağını
biliyorsun. Buna çanak tutmanın alemi yokmuş.
Ortaya, ‘röportaj
nasıl yapılmaz?’ örneği çıkmış.
Bir
parça ve yorumu:
“-
İstanbul’da tarih niye hiç korunamıyor?
Çünkü
burada para faktörü var.
- Roma
da bir Bizans kenti, İstanbul da. Roma’da her yer tarih, İstanbul’da her yer
inşaat...
İtalyanlar
da bizim kadar parayı severler, ama onlarda şuur vardır. Tarihleri ile
varolacaklarını bilirler. Türkiye’de kendini bilme hali yok. Türkiye’deki adam
vatan, millet, Sakarya, Türklük, Müslümanlık sempozyumları tertipliyor ama
dedesinin evini bile korumuyor. Bu bir şuursuzluktur. Şuur çok önemli çünkü
arkasında kimlik yatar. Para, kimliğin ve şuurun önüne geçmemeli. Mesela
evindeki eski bir kitabı satıyorlar, o kitabı sattığında çaputun bile iyisini
alamazsın, ne satıyorsun o zaman. Battı mı sana dedenin kitabı, dedenin okumuş
bir adam olduğunu bilmek.”
Tarihi
korumak para kazandırır, tarihi yıkmak değil.
Roma
savaşta yıkıldı, orada şu anda tarihi sayılan yerler, bilmem kaçıncı yapım.
Roma-severlik,
İtalya’da ancak 19. Yüzyıl’da ortaya çıkmıştır, o da Aydınlanma Çağı AB’si
sayesinde. Yoksa İtalya, AB’nin Çingene’si ve mafyasıdır.
Dedenin
kitabını satarsan ,o kitap sağ kalır, nemli bodrumda saklarsan değil.
Sonuç:
İlber
Ortaylı’da, hem zeka, hem bilgi eksiği, gırtlak boyunu aşmış durumda. Ancak,
lonca ahlakı hesabınca, kime onun tavuğuna kış diyemiyor. En iyi bildiğini
sandığı tarih, en eksik bilgili olduğu konu. Onun olduğun sandığı tarih ile
gerçek tarih arasında gökadalar kadar fark var.
Ortaylı,
bilmez, bilmediğini bilmez, anlatsan dinlemez, dövsen bile öğrenmez, bir
ihtiyar yalnızca.
(19 Eylül 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder