Pazartesi, Eylül 19, 2016

Kılıfsız Sorulara Tükürüklü Yanıtlar: Ceren Çıplak – İlber Ortaylı Söyleşisi

Ortaylı, Çıplak’a sonradan bu söyleşi için kızmış. Nakış yapıp satmasını önermiş. Celal Üster de, konuya müdahil olup, bunu eleştirmiş. Ortaylı, bu yakınmayı Ahmet Hakan’ın programında yapmış. Al birini, vur öbürüne.
Asıl sorun söyleşide:
Neden öyle yapılmış bilmiyorum ama sorular gelişine pas, yanıtlar gidişine şut gibi olmuş. Hacivat-Karagöz diyaloğu gibi absürd olmuş.
Söyleşinin yönelimi yok. Söyleşenin de yok, söyleşilenin de yok.
Çıplak nakış yapıp satacaksa, ortaylı da onun örgüsünü söken olur ancak bu söyleşi düzeyi ile.
Bence, sorumluluk Çıplak’ta. Kimle söyleşiye gittiğini biliyorsun. Böyle yapacağını biliyorsun. Buna çanak tutmanın alemi yokmuş.
Ortaya, ‘röportaj nasıl yapılmaz?’ örneği çıkmış.
Bir parça ve yorumu:
“- İstanbul’da tarih niye hiç korunamıyor?
Çünkü burada para faktörü var.
- Roma da bir Bizans kenti, İstanbul da. Roma’da her yer tarih, İstanbul’da her yer inşaat...
İtalyanlar da bizim kadar parayı severler, ama onlarda şuur vardır. Tarihleri ile varolacaklarını bilirler. Türkiye’de kendini bilme hali yok. Türkiye’deki adam vatan, millet, Sakarya, Türklük, Müslümanlık sempozyumları tertipliyor ama dedesinin evini bile korumuyor. Bu bir şuursuzluktur. Şuur çok önemli çünkü arkasında kimlik yatar. Para, kimliğin ve şuurun önüne geçmemeli. Mesela evindeki eski bir kitabı satıyorlar, o kitabı sattığında çaputun bile iyisini alamazsın, ne satıyorsun o zaman. Battı mı sana dedenin kitabı, dedenin okumuş bir adam olduğunu bilmek.”
Tarihi korumak para kazandırır, tarihi yıkmak değil.
Roma savaşta yıkıldı, orada şu anda tarihi sayılan yerler, bilmem kaçıncı yapım.
Roma-severlik, İtalya’da ancak 19. Yüzyıl’da ortaya çıkmıştır, o da Aydınlanma Çağı AB’si sayesinde. Yoksa İtalya, AB’nin Çingene’si ve mafyasıdır.
Dedenin kitabını satarsan ,o kitap sağ kalır, nemli bodrumda saklarsan değil.
Sonuç:
İlber Ortaylı’da, hem zeka, hem bilgi eksiği, gırtlak boyunu aşmış durumda. Ancak, lonca ahlakı hesabınca, kime onun tavuğuna kış diyemiyor. En iyi bildiğini sandığı tarih, en eksik bilgili olduğu konu. Onun olduğun sandığı tarih ile gerçek tarih arasında gökadalar kadar fark var.
Ortaylı, bilmez, bilmediğini bilmez, anlatsan dinlemez, dövsen bile öğrenmez, bir ihtiyar yalnızca.

(19 Eylül 2016)

Hiç yorum yok: