Perşembe, Eylül 08, 2016

Ferhan Şensoy, Ortaoyunu, Fikret Kızılok, Saz, Caz-laştır-a-mamak

Ortaoyunu ve aşıklık, Türkiye geleneksel kültürünün 2 öğesiydi. Kavuk ve saz onların simgesiydi.
20. Yüzyıl’ın ikinci yarısında, İsmail Dümbüllü kavuğu Münir Özkul’a devretti, o da Ferhan Şensoy’a devretti, o da Rasim Öztekin’e devredecek.
20. Yüzyıl’ın ikinci yarısında aşık geleneğinin üstlenicisi Aşık Veysel sazını Fikret Kızılok’a devretti. O kimseye devretmeden öldü. Dolayısıyla o sazın akıbetini bilmiyoruz.
Tango; kerhanenin, alkolün, seksin ve faşizm alla latina popüler kültürünün bir simgesiydi. Astor Piazzolla onu cazlaştırdı, damıttı, başkalaştırdı.
Tango, Carlos Saura’nın adına film yapıtğı bir şey oldu, Franco faşizminin özünü en iyi veren müzik oldu ama yer ve zaman özü açısından epeyi uzaktı buna.
Şu linkte (https://www.youtube.com/watch?v=S98-BIpzZuk ) çalınan tarzı üzerinden, bir Güney Kore filminde klasik kılıç dövüşü dansının fon müziği oldu.
Bu türden popüler sanat ürünü cazlaştırmaları, onu alıp, ayıklayıp, damıtıp, soyutlayıp, öteleyip, simgeleştirip, denklemleştirme ile oldu: Seyrederken insanı boşaltan, kadın-erkek kılıç savaşı ki tango tam da budur.
Tuhaf ama bunu saza ve türküye, Aşık Veysel veya Fikret Kızılok yapmadı ve/ya yapamadı.
Ama biri yaptı:
1977’te İsviçre’de Grup Arkadaş. (Adını anımsayamadığım ve tebriklerimi hala sunduğum) 1’i Türk, 5 veya 6 kişi olarak. Buna en çok yaklaşan diğer örnek Moğollar oldu ve bunu yine 2 yabancı ve 2 Türk ile yaptı.
1960-2015 arasındaki 65 yıldan ve 2-3 kültür modu birden sıçrayan 1 ülkeden, TC’den söz ediyoruz burada. Dünya çapında 3 heykeltraş çıkarmış, heykelsiz bir kültürden söz ediyoruz burada.
Müzikte ise arabesk, Anadolu folk, alaturka-rak-caz gibi birçok kültürel kırınım ve melezlenme yaşandı aynı dönemde. Ancak türkü-caz’da, yalnızca bu 2 örnek oldu / olabildi:
Doğru çıkış noktasından doğru öteleme vektörünü alaturka-kimse bulamadı yani.
Ferhan Şensoy ve ortaoyunu için de öyle oldu.
Bizim tezimiz şudur:
Eğer Şensoy, işin içine, yani tiyatrosuna, Artaud’yu, Grotowski’yi, Beckett’i, Brecht’i katabilseydi, bunu becerebilirdi ve bunu becerebilecek donanımdaki tek kişi de oydu o yerlerde ve o zamanlarda.
Şerh: 4’ünü birden sentezlemekten söz etmedik burada. Azar azar / eser eser kullanıp, alaşımlamaktan söz ettik. Caz budur zaten. Caz-tango da budur. Piazzolla da budur.
Çıkış:
Vahada vahayı yaşayamayan, onu ya sel, ya çöl yapan bir elimlikten söz ettik burada.
Şensoy’un elimliği de ve Oblivion’u da bu zaten.

(8 Eylül 2016)

Hiç yorum yok: