Haldun
Taner Ferhan Şensoy’un ‘Kazancı Yokuş’una arka kapak yazmış (ikisi arasında
usta-çırak ilişkisi vardı tiyatrodan, ‘Devekuşu Kabare’de ve ‘Haneler’in ilk
versiyonu döneminde):
Zaman
zaman da Adnan Veli’nin ‘Mapusane Çeşmesi’nin unutulmaz başarısını ansıdım.
(4 Eylül 2016)
+
Rahmetli
Haldun Abi'mize hürmetle, resimdeki yazısına muhalefet şerhi: Ferhan Abi'miz
insancıklar için iyi yazar ama çok-çok iyi değildir ve yaşı da 65 olduğuna
göre, yeni bir rekor umamayız kendisinden. Ancak Adnan Veli'nin sokak
röportajlarına, özellikle de Tıpta Yenilikler ve Sağlık Dünyası gibi sapa
dergilerde olanlarına, bir tek Reşat Enis (Koryürek) yakalaşır ve geçer ama o
ondan öncedir. Ferhan Abi'mizin 'lan, ne olamadın da, eleştirmen oldun sen?'
tezine inat, bir eleştirmen olarak diyorum ki Osmanlı batarken, epeyi yaşam
tarzını kendiyle birlikte gömmüştür. Bu Erken Cumhuriyet, Reşat Enis ve 2
parmak da Adnan Veli tarafından çok ilginç gözlenmiştir. Bu gözlem, Niyazi
Berkes tarafından, erken dönem
Cumhuriyet'inde ilkokul öğrencisi intiharları olarak araştırılmıştır,
MEV'in direktifiyle. Aynı konuyu Kemalettin Tuğcu, Köprüaltı Çocukları
melodramına taşıyarak piç etmiştir. Adnan Veli'ye Sait Faik bile
yaklaşamamıştır: Orhan Veli'nin casus kardeşi olarak, çok tuhaf bir hayat
rolüyle, öte yana ikilemiştir kendisi. O nedenle, hem Haldun Abi'ye, hem de
Ferhan Abi'ye eleştirmen muhalefeti şerhimi koyarım bilader ben burada.
+
İlk
yazdığım parçayı birkaç kez daha okuduktan sonra ek:
Türkçe’deki
sıradan yaşamı en düz dille ve naturalist üslupla yazan kimse olmadığını daha
önce yazmıştım, konu yeniden oraya geldi. Sati Faik de oldukça süslü bir dil
kullanır. ABD edebiyatında, dili tam bilmediği için, Bukowski yapmıştır bunu.
Haldun
Taner düz dile yaklaşmayı en çok ‘Ay Işığında Çalış Kur Apartmanı’ kitabında
becermiştir. Çok acaip espri şudur ki Attila ilhan, o kitabı 1955’teki
‘Gerçekçilik Savaşı’nda müstehcen bulmuştur, dinime küfreden Müslüman olsa
olaraktans.
Ferhan
Şensoy bunu ‘Kazancı Yokuşu’nda becermiştir. Ancak, kendisinin de itiraf ettiği
üzere, sona sonradan 1 Mayıs1977 Taksim katlimamını koyarak, melodram-ötesi’nin
kulağına su kaçırmıştır. O sokağın insanları o düzeye hiç gelmedi.
Aynı
olayı bana çok şişko, katil, deli raporlu, tetikçi olarak Ankara Garı’nda adam
öldürmüş biri anlatmıştır:
“Sattım
köfteleri, sattım köfteleri, kurşunlar yağmaya başladı, sattım köfteleri, sattım
köfteleri, baktım kurşunlar azdı, tüydüm, arabayı da bıraktım, şu kadar da
zarara girdim.”
Yani
olay, bildiğimiz Feneon’un 3 satırlık öyküsü, ‘Kazancı Yokuşu’nun finali değil.
Şensoy,
ne zalim tiyatrocu Artaud’ya, ne de Feneon’a referans verir binlerce sayfası
içinde.
Yani o
nedennle Şensoy yaşamı ıskalar ama hiç olmazsa, az-kendi yaşadıklarını yazmayı
ıskalamaz.
1 hafta
önce dinlediğim, bir Laz’ın bir Laz’a ‘sente te deliluk oluyür mü?’ sorusunun
yanıtını, kan-Laz olmayan ama kültür-Laz olan Şensoy, 40 yıl önce
yazmışabilirdi pekala.
(5 Eylül 2016)
+
X1 Amca
sen traşı kes bence, boş boş konuşuyorsun. Eleştirmenim demişsin ama yazın
harf, imla ve anlatım hatalarıyla dolu. Ayrıca sen kimsin Ferhan Şensoy'a; adam
kendini oyunculuktan önce yazar olarak tanımlarken, çok iyi yazar değildir
diyorsun. Haldun Taner'e muhalefet ediyorsun. Ayrıca Ferhan Şensoy sporcu mu ki
kendisi bir rekor kırsın. Ne rekoru bekliyorsun kendisinden?
Sait
Faik bir kere kendisini iyi bir öykücü olarak tanımlamaz, ben sadece
gördüklerimi yazarım, yazmazsam çıldıracaktım der, nerde kaldı süslü dil
kullanması. Sait Faik, Türk hikayeciliğinde herkesin uğraması gereken bir
duraktır.
Bukowski'ye
dil bilmez demişsin, bunu başka yerde deme sakın. Yeraltı edebiyatı 98 beden
büyük gelir sana, Boris Vian'dan, John Fante'den, Bukowski'den uzak dur...
Osmanlı'dan
Cumhuriyet'e geçişte Osman Cemal Kaygılı var bir kere gündelik yaşamı, aşağı
halk tabakasını olduğu gibi anlatan.
Adnan
Veli'ye lafımız yok, hürmet duyduğum bir büyüğümdür.
Burası
Ferhan Şensoy'u sevenlerin yeri, eleştirenlerin değil. Git mastürbasyonunu
başka yerlerde yap...
+
Reha
Ulku Bu eleşiri 4'lüsünün 4.'sü seninki oldu. Aynen kullanacağım, harfine
dokunmadan. Adını kullanayım mı, kullanmayayım mı, onu yaz. Yalnızca, cehalet
seni söyletmiş, diyorum.
+
Cehaletin
söylettikleri:
Eleştirmen:
Anlatım hataları, demek, yazdıklarını anlamadım, demek. Anlamamış da,
anlayamamış da algılayamamış da.
Şensoy:
İnsancıkları çok-çok iyi yazmadı, dedim. Oyunculuktan önce kendini yazar olarak
tanımlayan biri iyi yazardır, dedi. Kel alaka. Anlatım kopukluğu.
Sait
Faik’in kendini iyi öykü olarak tanımlamamışlığı ile, süslü dil kullanması veya
kullanmaması arasında ilinti yok. Kel alaka.
Bukowski
dil bilmediğini kendi yazmıştır. Cehalet.
Şensoy’u
sevmekle onu eleştirmek çelişmez.
Kimse
kimseyi bir yerden kovamaz.
Bunların
babaları ve dedeleri de böyleydi ve hala böyle: ‘la burası bizim klan, git
ötelerde otlan.’ 50-55 yıl ortalığı talana kestiler.
(6 Eylül 2016)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder