Pazartesi, Eylül 05, 2016

Ferhan Şensoy, Haldun Taner, Adnan Veli, Reşat Enis

Haldun Taner Ferhan Şensoy’un ‘Kazancı Yokuş’una arka kapak yazmış (ikisi arasında usta-çırak ilişkisi vardı tiyatrodan, ‘Devekuşu Kabare’de ve ‘Haneler’in ilk versiyonu döneminde):
Zaman zaman da Adnan Veli’nin ‘Mapusane Çeşmesi’nin unutulmaz başarısını ansıdım.
(4 Eylül 2016)
+
Rahmetli Haldun Abi'mize hürmetle, resimdeki yazısına muhalefet şerhi: Ferhan Abi'miz insancıklar için iyi yazar ama çok-çok iyi değildir ve yaşı da 65 olduğuna göre, yeni bir rekor umamayız kendisinden. Ancak Adnan Veli'nin sokak röportajlarına, özellikle de Tıpta Yenilikler ve Sağlık Dünyası gibi sapa dergilerde olanlarına, bir tek Reşat Enis (Koryürek) yakalaşır ve geçer ama o ondan öncedir. Ferhan Abi'mizin 'lan, ne olamadın da, eleştirmen oldun sen?' tezine inat, bir eleştirmen olarak diyorum ki Osmanlı batarken, epeyi yaşam tarzını kendiyle birlikte gömmüştür. Bu Erken Cumhuriyet, Reşat Enis ve 2 parmak da Adnan Veli tarafından çok ilginç gözlenmiştir. Bu gözlem, Niyazi Berkes tarafından, erken dönem Cumhuriyet'inde ilkokul öğrencisi intiharları olarak araştırılmıştır, MEV'in direktifiyle. Aynı konuyu Kemalettin Tuğcu, Köprüaltı Çocukları melodramına taşıyarak piç etmiştir. Adnan Veli'ye Sait Faik bile yaklaşamamıştır: Orhan Veli'nin casus kardeşi olarak, çok tuhaf bir hayat rolüyle, öte yana ikilemiştir kendisi. O nedenle, hem Haldun Abi'ye, hem de Ferhan Abi'ye eleştirmen muhalefeti şerhimi koyarım bilader ben burada.
+
İlk yazdığım parçayı birkaç kez daha okuduktan sonra ek:
Türkçe’deki sıradan yaşamı en düz dille ve naturalist üslupla yazan kimse olmadığını daha önce yazmıştım, konu yeniden oraya geldi. Sati Faik de oldukça süslü bir dil kullanır. ABD edebiyatında, dili tam bilmediği için, Bukowski yapmıştır bunu.
Haldun Taner düz dile yaklaşmayı en çok ‘Ay Işığında Çalış Kur Apartmanı’ kitabında becermiştir. Çok acaip espri şudur ki Attila ilhan, o kitabı 1955’teki ‘Gerçekçilik Savaşı’nda müstehcen bulmuştur, dinime küfreden Müslüman olsa olaraktans.
Ferhan Şensoy bunu ‘Kazancı Yokuşu’nda becermiştir. Ancak, kendisinin de itiraf ettiği üzere, sona sonradan 1 Mayıs1977 Taksim katlimamını koyarak, melodram-ötesi’nin kulağına su kaçırmıştır. O sokağın insanları o düzeye hiç gelmedi.
Aynı olayı bana çok şişko, katil, deli raporlu, tetikçi olarak Ankara Garı’nda adam öldürmüş biri anlatmıştır:
“Sattım köfteleri, sattım köfteleri, kurşunlar yağmaya başladı, sattım köfteleri, sattım köfteleri, baktım kurşunlar azdı, tüydüm, arabayı da bıraktım, şu kadar da zarara girdim.”
Yani olay, bildiğimiz Feneon’un 3 satırlık öyküsü, ‘Kazancı Yokuşu’nun finali değil.
Şensoy, ne zalim tiyatrocu Artaud’ya, ne de Feneon’a referans verir binlerce sayfası içinde.
Yani o nedennle Şensoy yaşamı ıskalar ama hiç olmazsa, az-kendi yaşadıklarını yazmayı ıskalamaz.
1 hafta önce dinlediğim, bir Laz’ın bir Laz’a ‘sente te deliluk oluyür mü?’ sorusunun yanıtını, kan-Laz olmayan ama kültür-Laz olan Şensoy, 40 yıl önce yazmışabilirdi pekala.
(5 Eylül 2016)
+
X1 Amca sen traşı kes bence, boş boş konuşuyorsun. Eleştirmenim demişsin ama yazın harf, imla ve anlatım hatalarıyla dolu. Ayrıca sen kimsin Ferhan Şensoy'a; adam kendini oyunculuktan önce yazar olarak tanımlarken, çok iyi yazar değildir diyorsun. Haldun Taner'e muhalefet ediyorsun. Ayrıca Ferhan Şensoy sporcu mu ki kendisi bir rekor kırsın. Ne rekoru bekliyorsun kendisinden?
Sait Faik bir kere kendisini iyi bir öykücü olarak tanımlamaz, ben sadece gördüklerimi yazarım, yazmazsam çıldıracaktım der, nerde kaldı süslü dil kullanması. Sait Faik, Türk hikayeciliğinde herkesin uğraması gereken bir duraktır.
Bukowski'ye dil bilmez demişsin, bunu başka yerde deme sakın. Yeraltı edebiyatı 98 beden büyük gelir sana, Boris Vian'dan, John Fante'den, Bukowski'den uzak dur...
Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişte Osman Cemal Kaygılı var bir kere gündelik yaşamı, aşağı halk tabakasını olduğu gibi anlatan.
Adnan Veli'ye lafımız yok, hürmet duyduğum bir büyüğümdür.
Burası Ferhan Şensoy'u sevenlerin yeri, eleştirenlerin değil. Git mastürbasyonunu başka yerlerde yap...
+
Reha Ulku Bu eleşiri 4'lüsünün 4.'sü seninki oldu. Aynen kullanacağım, harfine dokunmadan. Adını kullanayım mı, kullanmayayım mı, onu yaz. Yalnızca, cehalet seni söyletmiş, diyorum.
+
Cehaletin söylettikleri:
Eleştirmen: Anlatım hataları, demek, yazdıklarını anlamadım, demek. Anlamamış da, anlayamamış da algılayamamış da.
Şensoy: İnsancıkları çok-çok iyi yazmadı, dedim. Oyunculuktan önce kendini yazar olarak tanımlayan biri iyi yazardır, dedi. Kel alaka. Anlatım kopukluğu.
Sait Faik’in kendini iyi öykü olarak tanımlamamışlığı ile, süslü dil kullanması veya kullanmaması arasında ilinti yok. Kel alaka.
Bukowski dil bilmediğini kendi yazmıştır. Cehalet.
Şensoy’u sevmekle onu eleştirmek çelişmez.
Kimse kimseyi bir yerden kovamaz.
Bunların babaları ve dedeleri de böyleydi ve hala böyle: ‘la burası bizim klan, git ötelerde otlan.’ 50-55 yıl ortalığı talana kestiler.

(6 Eylül 2016)

Hiç yorum yok: