Perşembe, Mart 09, 2017

Aydınlanma AB'sinin İntiharı

‘Estetik ve Politika’da 5 yazar vardır:
Bloch, Benjamin, Lukacs, Brecht, Adorno.
Bloch, toplama kampında ölür.
Benjamin, Naziler’den kaçarken, intihar ederek ölür veya Koestler tarafından zehirlenerek öldürülür. Durum, hala belli değildir.
Lukacs, SSCB tarafını seçer.
Brecht, Doğu Almanya’da tiyatro yapmayı seçer.
Adorno, CIA dergisi ‘Monad / Ay’da yazmayı seçer.
İşte bunlar bizce, 1940-1945 tarihli aralık olarak, AB Aydınlanması’nın ve Aydınlanma AB’sinin bilim-sanat-düşün intiharıdır ya da onun öncülüdür.
Brecht ve Eisenstein, savaş sırasında ABD’ye giderler ve kendi sanatlarına orada yer olmadığını görürler. Ancak, tek kişiyle yapabilecekleri biçimde, kısa film çekmezler. Çekselerdi, onlar sağ kalırdı ve ideolojilerinin antitezi Dünya’da / tarafta ne yapabileceklerini görürdük. Sonuçta, Lumiere kamerası bile 100 yıl sağ kalabildi.
Bilimci, sanatçı, düşüncü; ancak ve ancak eseriyle vardır. Sanatçı türü yaşam, gereksiz bir şehir efsanesidir artık. Fassbinder de öyle yaşadı ama geriye 70 saatlik film, bilmem kaç kitap, bilmem kaç oyun sahneleme bıraktı.
Yok edilmelerini istese de, keza Kafka da. Yani bu konuda, püriten de aynı yolda, dekadant da.
AB; öncelikle 1980 Thatcher-Kohl çizgisiyle, Reagan-ABD’ye ilişerek (embedded), 1995 Bosna-Hersek üzerinden Yeni Orta Çağ’a yol aldı. Uygar AB ile barbar (haçlı seferi’ci) AB arasında, yalnızca 15 yıl var yani. Bu yolun sonu, zaten baştan belliymiş yani.
Tanıdığım onlarca, belki yüzlerce AB ülkesi vatandaşının hiçbirinin bilime, sanata, düşüne ikna olmadığını gördüm: Hiçbirinin. Fassbinder’in adını duymamış Alman gördüm. Trier filmi seyretmemiş Dan gördüm: Avrupa filmini seyretmemiş tek bir Dan varsa, ayıp: Saptamamız budur: Çünkü AB faşizmini anlatıyordu o film, daha 1990’da. Yani, yine yolun sonu belliydi.
Norveç’in 1 trilyon dolarlık gelecek fonu veya harcanıp bitirilmiş 1 trilyon dolarlık (şu an çoktan batmış şirket) Fin-Nokia satışları; bilimi, sanatı, düşünü gömmek için, yeterince uygunmuş demek ki. Ekonomik determinizmin  kapitalizm-reel sosyalizm ideoloji ayırtsızlığı ve faşizm olduğunu, 1980’de karalamıştım aynı başlıkla.
Bugün AB, ortodoks-protestan-katolik gerilimi üzerinden, İslam % 20 göçmen nüfusa sahip oldu bile. Protestan engizisyonu bile beklerim ben artık bu açmazdan.
AB ya da Avrupa kıtası, 2-3 bin yıldır bu göçlere maruz kalıyor ve her kezinde karakafalılaşıyor. Bilinen 2 (MS 1 Got ve MS 400 Viking) dalga ile de sarıkafalılaşıyor. Sarışın Ruslar Kamçatka’da ama esmer Araplar AB’de, ABD’de, her yerde.
İspanya-Portekiz’in 1500-1850 arasında tek bir Müslüman’ı Amerikalar’a neden sokmadığı çok daha iyi anlaşılıyor şimdi.
AB, Çin’in kağıdını, barutunu aldı ve geliştirdi; İbn-i Sina’nın tıbbını ve aletlerini aldı ve geliştirdi ama sonra tüm o kültürü elinin tersiyle gömdü.
MÖ 300 Antik Yunan, MS 1100 Ön Asya, MS 1600 AB, bildiğim blok-makro bilim-sanat-düşün dorukları. 5 milenyumda 3 kere. Oysa; iktisadi, askeri, siyasi olarak hegemonlar, kabaca her 400 yılda bir, 200-300 yıl süreyle hakim olarak çıkıyor hep: 13 eder ve her kezinde 5-10 hegemon çıkıyor, 1 değil. 3 ve 90 diyelim de, bilimin, sanatın, düşünün enderliği daha iyi anlaşılsın. Sömürü kolay, öldürmek kolay, yalanseverleri gütmek kolay. Yaratı zor, hem de çok-çok zor.
Güle güle AB. Seni özlemeyeceğiz. Özüne ihanet eden bir kültürün yeri, kubur ve kabirdir.

(8 Mart 2017)

Hiç yorum yok: