Bu
konuya ilk yoğunlaşmam, 1996 gibi ‘İskenderiye Yazıları’nda ‘Kitapname’yi
yayınlarken, yayıncı Fatih Erdoğan’ın ‘Mantıcıda Kitap Satmak’ başlıklı metnini
okumamla oldu. Yani, benim için kitabın ırzına ilk geçenler, mantıcıda bile
kitap satmaya çabalayanlar oldu.
Bu
metni; okur, yazar ve 30 yıllık sahhaf olarak yazıyorum. Son 10 yıldır, elinde
cep telefonuyla gelip, adamın gözüne cart diye sokup, kitabın adını okumaya
bile tenezzül etmeyen bir grotesk tipleme var ortalıklarda. Bunlar da kitabın
ırzına geçiyor. Bir cumartesi öğleden sonrasını kitapçıda geçirme düşüncesi ve
duygusu 10-15 yıldır silindi.
Bunda,
sahhaflığı bir acaip imajlayan televizyon dizilerinin de payı büyük.
Ve
diğerleri:
5 bin
kitabı ortasından delip, ipe asıp, müzede sergileyenler ve sergiletenler.
Bedava
kitap dağıtan şirketler.
Yazarının
ve çevirmeninin telif süresi dolmuş kitapları, olağan fiyatında satan
yayıncılar.
% 50
alan dağıtımcılar.
Canhıraş
indirimler yapan internet ve yayın şirketleri.
2 bin
dolara, Geç Cumhuriyet dönemine ait, imzalı ve/ya ilk basım kitap satanlar.
Çocuklara
her dönem 1’er kitap ödev verenler.
Çocuklarına
zorla kitap okutanlar.
1983
sonrasında basılmış, Türk romancılarının romanlarının % 99’5’u.
Edebiyatı
roman sananlar.
Bol
kanlı ve seksli roman isteyen yarışma açan yayıncılar.
Yıllardır
en yenisi 30 yıllık ortalama 1-2 bin kitapla süregelen devlet kütüphaneleri (il,
ilçe, vd).
Okumayan
yazarlar.
Dipnot:
Görüldüğü
gibi, kitap her yandan saldırı altında. Yeni orta Çağ’da ümmilik özüne geri
dönüş arzusu var. Buna 3 milyon ümmi Suriyeli göçmen eklenince, durumun tuzu
biberi oluyor.
(25 Mart 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder