Bir
alıntıyla başlayalım:
“Hiç
tamamlanmayan bir erkeklik, imkânsız, muğlak, yıkıcı bir kimlik için verilen bu
bitmek bilmez mücadele, bütün erkeklerin en başından yenik oldukları anlamına
gelir.
Hande
Öğüt, Psikeart "Erkeklik".”
Ne kadar
anlamsız koyutlar.
İnsan
türüyle ilintili olarak tanımlanmış, 1. Sanayileşme’sel ve/ya sosyolojik tüm
kavramlar, feci boşta ve sallantıda.
Birinci
saptama:
Doğru
kavramsal koyutlar, o oyunu saçma oynayabileceklerin işine gelmiyor.
En banal
tanımları kullansak bile, şövalyesel erkek ve karşısında savaşçı kadın olduğu
zaman, tüm bu zırvalıklar silinir gider.
Yani,
pozitif ayrımcı uyanıklara göre, kadın mücadele etmeyecek, erkek onun için /
adına / yerine de mücadele edecek. Telef olacak. Kadın beleş iktidara konacak.
Tam da şu sıralar olduğu gibi.
Bu
zırvalığa, Ursula K. Le Guin bile katılıyor. Ancak onun matriyarkal faşist
taoist anarşizmi, tanım gereği zaten gerici ve sağ bir ideoloji(cik) olmakta,
taa 1970’lerde bile.
Oyun
kuramı açısından bakarsak:
Kadın ve
erkek ya rakip-düşman, ya müttefik-dost olabiliyor. Oysa bunların kadın tanımı,
erkeği arkadan vuran, ‘dost ateşi’ci bir yaklaşım oluyor. Bunu da kendilerine
hak görebiliyorlar.
En
önemlisi de:
1968
gibi başlayan ilerici dalga sırasında bile, 1945 momentleri nedeniyle, 2.
Sanayileşme’nin uzaycılık ve HomoPosterus momentleri de tanımlıydı, yani le
Guin bile bunları bilmek zorundaydı. İşine gelmediği için onları yok saydı.
2
makro-statü şuydu:
Bir:
Annelik; temelde genetik, biyolojik, psikolojik olmak üzere, araya süt ve cici
/ bakıcısal anne gibi kavramları da katarsak, 10’a varan alt-tanımlara
bölünmüştü.
İki:
G-7’nin belli ülkelerindeki belil bölgelerde kadınların % 50’den fazlası; 44+
yaşta, yalnız yaşayan ve hiç çocuk doğurmamış olmuştu. Yani, erkeklere karşıki
savaşta ayrılma, uzak durma, kopma yaşamıştı çoktan.
Homo
Posterus’taki standart kadın-sızlık ve erkek-sizlik tanımlarını da işin içine
katarsak, 2000’lerde bunları konuşmak, beyinsel zavallılık olarak görünmekte.
Bir
tanımla bitirelim:
Ötekilik,
dişilik, şu bu gibi, düşünce-altı kavramlara, felsefi argümanları gömmek, tam
da dişi-kadın işidir: Amerika’yı yeniden keşfetmek bile istememek, onu gömmek
istemektir.
Çıkış:
Dışarıda
Rosa ve Hannah, içeride Tezer ve Sevgi oldukça, bu apış arası ıslak mart ayı dişi insancıkları, oyun başlamadan negasyonlanacaklar,
sonra da böyle zavallıca miyavlayıp mızıldanacaklar milenyumlar boyunca. Zaten
hep öyle yaptılar.
İkinci saptama:
Düşünce,
bu nedenlerle duygudan önce gelir.
(30 Mart 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder