Çok
şaşırtıcı.
Epistemik
denklikler açısından önemli bir ad daha öğrenmiş oldum: Teggart.
Teggart,
tarihi çokdisiplinli olarak ele alıp, Çin-Roma, tarih-sanat gibi
ilintililikleri çalışmış.
Son
kitabı, Çin ve Roma tarihindeki karşılıklılıkları inceleyen bir kitap olmuş.
Yayın yılı 1939.
Bu,
Asimov’un psiko-tarihini Roma tarihi üzerine kurduğu öykülerden oluşan
Robot-Vakıf dizisinin ilk öyküsünün ilk yayın yılı aynı zamanda.
Yani
Asimov, Teggart’ı kaale almamış. Okumamış da mı kaale almamış, okumuş da mı
kaale almamış, onu bilmiyorum daha.
Teggart’ın
ilk eseri 20. Yüzyıl’ın başları tarihli.
Dewey’in
makro tarihsel sikluslar üzerine kitabı, 1947 tarihli.
1900-1950.
Asimov’un
Dewey’i duyup duymadığını bilmiyorum ama onu da kaale almadığı kesin.
Asimov’un
gelecekbilimi de, Flechtheim’ın gelecekbilimi de, tek vektörlü. Şu an için, 2
yöne de biriken vektörler olabileceği, ikisinin de aklına gelmemiş. Üzerine bir
de, Roma’yı kıble bellemişler.
Yani
bunlar olmasaydı gelecekbilim, çoktan tam-bilim olmuş olacaktı. Ancak, belki
250 yıl daha olamayacak.
Ben, tek
bir / parça bir gelecekbilimi tam-bilim kıldım. Bütünün belki %o’de 1’i, belki
%oo’de 1’i eder.
Buradan
çıkan sonuç şu oluyor:
Gelecekbilim tam-bilim
kılındığında, Homo Spaiens-Posterus yol ayrımı da, konsensusta artık kabul
edilmiş olacak.
Bu,
Aristo Mantığı, Euclid Geometrisi, Newton Fiziği epistemik eşdeğerliliğinin
makro zaman ve mekan aralıklarıyla kurulmuşluğuyla benzer bir durum.
Toynbee,
Teggart’ı biliyormuş. O da proto-Dünya Sistemi’ci. Ancak o da, uygarlık
kavramına fazla takılmış. O da, Roma’yı uygarlık sayanlardan. Bu da, greko-romen
gelenekçi AB koloniyal megalomanisi demek.
Bunların
hiçbiri, yazının tarihte 3 kez icat edildiğini bilmiyordu. 0’ın da 2 veya 3
kez.
Hepsi
de, % 10/20 bilebildikleri tarihin hepsini bildiklerini sanıyorlardı. Benim %o’de
1 - % oo’de 1 oranlı tam-bilim gelecekbilim özgörü’me sahip değillerdi.
İşte bu
nedenle, son 16 yıllık AB bitmişliği, ABD yenilirliği tezlerimi kimse
dinlemiyor: Çoban da aynı kafada, sürü de. Ayrıca ABD, tekkutuptan sıfırkutup
bir Dünya yarattığı için, alternatifi de yok. O nedenle, Yeni Orta Çağ’dayız
zaten.
Şerh 1:
Roma 476’da
değil, bölündüğü 376’da bitti. Tarih böyle bir kural koymuş. Yani Roma, hiç
Hristiyan olmadı.
Şerh 2:
Premature
rönesansçı Şarlman ardılı 800 Viking, tarihin kaydettiklerinden başka şeyler de
ifade ediyor olabilir, bu irdelediğimiz paradigmatik açıdan. 1200
Haçlılar-Moğollar eşlenikliği de öyle.
Şerh 3:
Bu 2
durum, belki boş göstergedir.
Sonuç:
Teggart,
bir yolu neredeyse 100 yıl öncesinden açmış. Çağdaşı biri (Toynbee), onu yanlış
ve anlamak istediği gibi anlamış.
O
yazarlık yolunun bitirirken yazdığı son eserinde, aradaki 50 yıllık boşluğu
doldurabilecek bir sıçrama olanağı da bırakmış.
Bir
olasılık Wallerstein, bu 1939 tarihli eseri okumuştur.
Wallerstein
da, 2 önceki paradigmacı oldu artık. Nasıl ki Frankfurt ve Annales Okulu, kendi
sonunu kendi getirdiyse, Dünya Sistemi Okulu da öyle olacağa benzer. Epistemik
olarak geçersizlenmek üzereler, başlangıç koyutlarıyla ama.
Şerh:
Annales 1930, Dünya Sistemi 1960 başlangıç momentli. Annales biteli (1990)
epeyi oldu Wallerstein bayrağı devraldı. 2020 onun da sonu demek, gelecekbilim
bakış açısıyla.
Gelecekbilim-geçmişbilim
bireşiminin adı ne olabilir bilmiyorum. 5 yıldır bilmiyorum.
Onu
(ikisinin sentezini), yine %o’de 1 - %oo’de 1 orandaki dilimde tam-bilim
yaptım, onu biliyorum.
Asıl
tarih üzerinden gelen asıl gelecekbilim, Homo Posterus’a giden yolu aramıyor,
bunu da biliyorum. O insan ve ev-gezegen Dünya ile tanımlı-sınırlı, fantastik
roman gibi. İnsan olmayan, uzay ve gelecek ile tanımlı-sınırlı olan bilimkurgu
ise, onların antitezi. Bilimkurgu-gelecekbilim ise, sanat-bilim eşlenikliğinde.
Bu
konunun daha yazılması gerekli.
Nokta.
Es.
(12 Mart 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder